BÜLENT ÖZDOĞAN

BÜLENT ÖZDOĞAN

İÇKİ YASAĞI: SOYLU'NUN 'BEN'İ, ERDOĞAN'IN SUSKUNLUĞU

Türkiye, Covid 19 pandemisi nedeniyle girdiği ‘tam kapanma’ sürecinde kendini yeni bir tartışma ortamının içinde buldu. Aşı teminindeki sorunlar, her gün 300’ün üzerinde hayatın yitirilmesinin tartışılması yerine İçişleri Bakanlığı’nın konuya ilişkin genelgesinin yarattığı kaos konuşulur oldu. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 26 Nisan’da yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından 17 günlük tam kapanma kararını açıkladı. Bu kararın ardından tam kapanmadaki kısıtlamaları düzenlemek için hazırlanan İçişleri Bakanlığı genelgesi ise, düzenleme bir yana yeni bir kaosun fitilini ateşledi. Kapanacak işyerleri, muafiyet belgesinin kimlere verileceği konusundaki soru işaretleri bir süre sonra yanıt buldu; Küçük işletmeler devlet desteği olmaksızın kaderine terk edilecek, büyük zincir marketler ve ‘imalat’ sektörü normal işleyişini sürdürecekti. Nitekim sonuç beklenen gibi oldu. İnsanların parklara çıkışının yasaklandığı dönemde fabrikalar salgın konusunda gerekli önlemler alınmaksızın çalışmaya devam etti. Bu fabrikaların, işyerlerinin çalışanları da toplu taşıma araçlarında ve işyerlerinde aldıkları hastalık riskini evlerine taşımayı sürdürmek zorunda kaldı.

ALKOLE YASAK SOYLU’NUN YORUMU

İçişleri Bakanlığı’nın tam kapanma sürecinde aldığı en tartışmalı karar ise alkollü içki satışına getirilen yasaklama oldu. Aslında Erdoğan ve AKP’nin alkollü içkiler konusundaki tavrını bilenler açısından Ramazan ayında hayata geçirilecek bir tam kapanmada, uzun süreli içki yasağının gündeme getirilmesi -anayasaya, yasalara, kişisel hak ve özgürlüklere aykırı olsa da- çok da şaşırtıcı değildi. Fakat bu son uygulamada AKP geleneğine, daha doğrusu Erdoğan’ın ‘yönetim’ anlayışına uymayan bir süreç yaşandı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yasağın açıklayıcısı, sahibi ve belki de tek savunucusu olarak öne çıktı. 

Sürece bu gözle baktığımızda yaşananları şöyle özetlemek mümkün;

- İçişleri Bakanlığı tarafından Erdoğan’ın tam kapanma kararını açıklamasının ardından yayımlanan genelgede, kapanma süresi boyunca alkollü içki satışın yasaklandığına dair bir düzenleme yer almıyordu. Tam kapanmanın başlayacağı 29 Nisan’ın iki gün öncesinde 81ilin vali, jandarma komutanı, emniyet müdürü ve sahil güvenlik komutanlarıyla video konferans yapan Bakan Soylu, 'tam kapanma' süresince alkol satışı yapan iş yerlerinin kapalı olup olmayacağı sorusuna, "İstisnada yer almıyor ve kapalı. Bu açıdan hem bir muafiyet yok hem de soru işareti de söz konusu değil" diye yanıt verdi. Yani Türkiye içki yasağını genelgeden değil, Bakan Soylu’nun genelgeyi ‘yorumundan’ öğrendi. Soylu, ‘inisiyatif’ kullanmış ve içki yasağını gündeme getiren kişi olmayı tercih etmişti.

"HİÇ RAHATSIZ DEĞİLİM"

- Soylu’nun bu sözleri kısa sürede ülke gündeminin ilk sırasına yerleşti. Hukukçular, sivil toplum örgütü temsilcileri, içki satışı yapan işyerleri ve bunların bağlı olduğu esnaf odaları karara tepki gösterirken Soylu’dan yine dikkat çekici bir açıklama geldi. 

NTV’de katıldığı programda yasağa getirilen eleştirilere ilişkin soruyu yanıtlayan Bakan Soylu, "Geçen dönem de bu tartışmayı yaptık. Geçen dönemlerdeki kısıtlamalarda, hatta geçen hafta cumartesi ,pazarın kısıtlamasından herhangi bir fark söz konusu değil. Hiçbir kısıtlama farkı yok. Net söylüyorum. Kural aynı, süre uzun. Bütün kısıtlamalarda aynıyız. Bütün kısıtlamalarda ne varsa kurallar aynı, süre uzun. Hiçbir artı bir kısıtlama söz konusu değil, kurallar aynı, süre uzun. Biraz sabırlı olacağız." dedi.

Dünyada birçok ülkede kısıtlamalar olduğunu ve bunları yakından incelediklerini belirten Soylu, Avrupa ülkelerinden örnekler verdi. (Sosyal medyayı takip edenler çok kısa bir süre sonra, Türkiye’deki yasaklamayla Soylu’nun örnek verdiği ülkelerdeki yasakların  benzerliğinin olmadığını öğrenecekti.) 

Soylu, bu tartışmalardan rahatsız olup olmadığı yönündeki soruya ise şu yanıtı verdi: "Hiç rahatsız değilim, geçmiş dönemde de yapıldı. Biz buradan sağlıklı çıkalım da nasıl çıkarsak çıkalım.”


GENELGEDE YASAK OLMAYINCA, VALİLER DEVREYE SOKULDU

Bakan Soylu, her ne kadar yasağı genelgeye dayandırıp, sonuna kadar arkasında durmaya çalışsa da süreç böyle gelişmedi. Kamuoyunun yükselen tepkisi, itiraz edenlerin konuyu yargıya taşımaları yeni bir yöntemin devreye sokulmasını zorunlu kıldı. İllerde valilere bağlı İl Hıfzıssıhha Kurulları peş peşe tam kapanma dönemine ilişkin alkollü içki satışı yasağı kararları almaya başladı. Genelgenin muğlak hali, Soylu’nun kişisel tavrını yeteri kadar desteklemiyordu anlaşılan…

AKP'NİN NORMALLERİNE UYMUYOR

- Alkollü içkilere getirilen yasak konusunda yaşanan tartışmalar bir yönüyle normaldi ama AKP Türkiyesinde Bakan Soylu’nun ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki tavrına ‘normal’ demek çok mümkün görünmüyor. 

AKP’ye sonradan katılanlardan olmasına karşın, Erdoğan’ın damadı, Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak’la mücadeleye girmekten çekinmeyen, AKP liderine karşı istifa restini çekip koltuğunu koruyan bir isim Süleyman Soylu. Bu açıdan bakıldığında diğer bakanlardan daha rahat davranması ve Erdoğan’ın çok da tercih etmediği ‘bakanlarının inisiyatif alması’ konusunda ‘geleneğe’ uymaması beklenmeyen bir çıkış değil. 

Soylu’nun bu son çıkışını geleceğe dönük planları açısından değerlendirmek ve siyasi pozisyonunu koruma hatta daha ileri bir seviyeye taşıma çabasının bir ürünü olarak görmek mümkün. Fakat “zamanlama ve içerik istenilen bu sonucu yaratır mı” sorusu yanıta muhtaç. 

Erdoğan iktidarının ülke içinde ve dışında yoğun eleştirilere hedef olmasına neden olan anti demokratik uygulamaları konusunda ‘mızrak ucu’ olmak artık kime ne kazandırır, tahmin etmek mümkün değil.   

ERDOĞAN NEDEN SUSKUN?

Erdoğan’ın bu gelişmeler karşısındaki anlamlı sessizliğini ise farklı açılardan değerlendirmek mümkün. Alkollü içeceklere ilişkin yasakların gündeme geldiği günlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın “Aşı konusunda iki aylık bir sıkıntı yaşayacağız” sözlerini iki gün sonra tekzip ederek, "Ben herhangi bir sıkıntı yaşayacağımızı kabul etmiyorum. Şu anda bir defa elimizde zaten aşımız var" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AKP yöneticilerinin, Bakan Soylu’nun oldukça kişiselleştirdiği alkollü içki satışı yasağı konusunda olumlu ya da olumsuz devreye girmemeleri dikkat çekici.

Bu konuda iki olasılık öne çıkıyor;

1- Faturayı ‘gönüllü’ ödesin: Tam kapanmaya ilişkin yayımlanan genelgenin ardından yaşanan sorunlar içki yasağı ile sınırlı kalmadı. Sokaklardaki kalabalığı yarıya bile düşüremeyen genelge, yayımlanmasının üzerinden bir hafta geçmeden revizyon üzerine revizyon gördü. Domates almanın serbest, patlayan ampulün yenisini almanın yasak olduğu bir alışveriş kısıtlaması mantığı ortaya çıktı. Yani ortada sorunlu bir düzenleme ve her şeye karşın bu düzenlemenin arkasında duran bir İçişleri Bakanı var. Erdoğan’ın, bu yıpratıcı sürecin dışında kalmak istemesi bu açıdan anlaşılabilir bir durum. Sonuçta yaşanan olumsuzlukların faturasını ödemeye gönüllü bir siyasi var.

2- Hesaplaşma ama vakti gelince: İkinci olasılık ise hesaplaşmanın ertelenmiş olması. Ramazan ayında alkollü içeceklere uygulanacak bir yasaklama Erdoğan’ın siyasi tabanının önemli bir kısmı açısından olumlu karşılanabilir. Yani yasak kararının siyasi getirilerine kapıyı tam kapatmama, bu kararın ‘getirilerini’ tek başına Soylu’ya bırakmama da bu suskunluğun bir nedeni olabilir. 

Her ne olursa olsun Erdoğan’ın siyasi hayatı boyunca yanındaki hiçbir siyasetçiye ‘rol çaldırmadığı’ bir gerçek. AKP içinde, kabinesinde aykırı bir sese, itaatsizliğe tahammülü olmayan Erdoğan’ın Soylu’nun ‘ben’ini öne çıkaran bakanlık tarzını bir şekilde gündemine alması güçlü bir olasılık.  

Fakat Soylu’nun bazı kamuoyu araştırmalarına da yansıyan ‘özgül ağırlığının’ bunu engellemesi de, gözardı edilmemesi gereken bir olgu. Soylu bunu başarırsa AKP’nin ve Erdoğan’ın tarihinde de bir ilk olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
BÜLENT ÖZDOĞAN Arşivi
SON YAZILAR