
Biz bu 'filmi' daha önce görmüştük
Burak Soyer
Gündemi saniye saniyesine tutmayan bir ülke olarak henüz Bolu Kartalkaya’da türlü ihmaller zinciri sonucu yaşamını yitiren 78 kişinin yasını tutamadan ya da tutmamıza izin verilmeden hafta başından beri gazetecilerin, gazetecilik yaptıkları için gözaltına alınışlarına, tutuklanmalarına şahit oluyoruz. Kimsenin bu konuda bir yabancılık çekmemesi gayet normal zira özellikle AKP iktidarındaki son yirmi yılda bu ülke çok gazeteci yedi. “Dokunanın yandığı” dönemden bu yana çok değil, 15 yıl geçmesinin ardından yine hükümet tarafından cadı avı başlatıldı ve gazeteciler sadece gazetecilik yaptıkları için çocuklarının önünde gözaltına alındılar, tutuklandılar, ev hapsine tıkıldılar. Sokaktaki yurttaşın üstüne yığmaya çalıştıkları korkuyu gazeteciler üzerinden yapmaya çalışan hükümetin bu tutumuna alışkınız. Görevimizi yapmaya devam edeceğiz. O yüzden de “Biz bu filmi daha önce görmüştük” deyip, sizleri gazetecilikle ilgili sinema tarihine damga vurmuş filmlerle baş başa bırakıyoruz…
Başkanın Bütün Adamları
Senaryosunu William Goldman’ın yazdığı, yönetmen koltuğundaysa Alan J. Pakula’nın oturduğu “Başkanın Bütün Adamları” (All The President’s Men), muhtemelen şimdiye kadarki gazetecilik filmlerinde kafaya oynar. Amerikan tarihinin istifaya zorlanmış ilk başkanı Nixon döneminde, Washington Post’un iki acar muhabiri Carl Bernstein ve Bob Woodward’un dedektif inceliğiyle iz sürerek tarihe Watergate Skandalı olarak geçecek olayı aydınlatmalarını anlatan film, 17 Haziran 1972’de, Nixon'ın üyesi olduğu Cumhuriyetçi Parti'den birilerinin, seçimi kazanması muhtemel olan Demokratların merkezine dinleme cihazı yerleştirmesini ve bu olayın Bernstein’la Woodward’un sıkı takibi sonucu ortaya çıkışına odaklanıyor. İşin ucunun Cumhuriyetçi Parti’nin en tepesine dayanması ise yakın tarihin en önemli politik skandallarından birine neden olur. 4 Oscar'lı filmde Dustin Hoffman ve Robert Redford’un muhteşem oyunculuğuyla bezenen film, hâlâ güncelliğini koruyor.
Zodiac
San Francisco’da işlediği cinayetleri farklı gazetelere gönderdiği mesajlarla kendini ifşa eden bir seri katilin izini sürerken hayatları alt üst olan bir grup gazetecinin hikâyesini anlatıyor. Mesleğinin henüz başında olan genç gazete karikatüristi, katilin art arda mesajlar gönderip, bu mesajlar yayımlanmadığı takdirde öldürmeye devam edeceğini söylemesiyle olayı takıntı hâline getirir ve “Zodiac” ismi verilen katille ilgili araştırmalarını derinleştirir. Senaryosunu James Vandervlit yaptığı “Zodiac”, başrollerinde Jake Gyllenhaal, Robert Dawney Jr., Mark Ruffalo, Anthony Edwards gibi oyunculardan oluşan kadrosuyla da dikkat çeken yapım sta yönetmen David Fincher’ın en iyi filmlerinden biri olarak gösteriliyor.
İyi Geceler İyi Şanslar
George Clooney’nin yönettiği, başrolünü oynadığı ve Grant Heslov’la senaryosunu yazdığı “İyi Geceler İyi Şanslar”, radyo ve televizyon gazeteciliğinin ilk günlerine uzanarak izleyiciyi 1950'lerin Amerika’sına götürüyor. Televizyon haberciliğinin öncüsü Edward R. Murrow, Senatör Joseph McCarthy ve Amerikan Karşıtı Eylemler Senato Komitesi (Daimi Soruşturma Alt Komisyonu) arasındaki çekişmeleri, tarihi gerçeklerle ele alan film, gazetecilik yapma arzusuyla, CBS'in haber merkezinde çağ atlayan Murrow, kendini işe adamış haber şefi prodüktörü Fred Friendly ve Joe Wershba’nın, “komünist avı” zamanında, McCarthy’nin yaydığı felâket tellâllığı ve yalanlara karşı şirket sponsorlarına başkaldırışını, ne olursa olsun gerçekleri yazmaktan vazgeçmemelerini gerçekçi bir dille anlatıyor.
Spotlight
Tom McCharty’nin yönettiği ve senaryosunu Josh Singer ile birlikte yazdığı “Spotlight”ın başrollerini Mark Ruffalo, Michael Keaton, Rachel McAdams, Liev Schreiber, John Slattery, Stanley Tucci, Brian d’Arcy James ve Billy Crudup’ın paylaşıyor. Taciz olayıyla gündeme gelen bir kilisenin kendini temize çıkarmaya çalışmasını ve bu tacizi aydınlatmaya çalışan Boston Globe gazetesinin yazarlarından oluşan “Spotlight” takımının araştırmalarını konu edinen film, “Spotlight” ekibinin, Katolik Kilisesi’ndeki taciz iddialarını soruşturdukça derinlere inen olayları, yetkililerin bu olayların üstünü örtme çabalarını ve 30 yıl boyunca onlarca çocuğun nasıl istismara uğradığını ortaya çıkaran gazetecilerin öyküsünü anlatıyor.