Çocuk başına 7500 dolar verseler İstanbul’u terk eder miydiniz?

Nereden çıktı bu saçma soru yazar hanım? Toplumsal mühendisliği mi yapmaktasınız? Yoksul, çok çocuklu aileleri şehirden kovmaya mı niyetlendiniz?

Hem nereye gideceğiz, nasıl yaşayacağız? Kaldı mı o eski köyler? Yoksa bize “Kurak Günler”e mi ışınlayacaksınız?

Cevap hiçbiri, sevgili okur. Haber gerçek, ama olay yeri, çok zengin ve gelişmiş bir ülke olan Japonya…

The Guardian gazetesi, Japon hükümetinin Tokyo ve çevresinden taşınması karşılığında ailelere 1 milyon yen (7500 dolar) vermeyi tahahhüt ettiğini yazdı. Amaç, büyükşehirlere göçü tersine çevirmek ve boşalan kırsalda nüfus dengesini sağlamak.

Halihazırda çocuk başına 300 bin Yen veriliyormuş, bakmışlar ki yetmiyor, Nisan itibariyle ödeme 1 milyona çıkarılacak.

Üstelik bu karar, 2022’de Tokyo’da nüfusun ilk kez düşüş trendine girmesine rağmen verilmiş. Muhtemelen COVID19 salgını yüzünden Tokyo nüfusu birazcık gerilemiş. Şimdi hükümet, ülkenin “popüler olmayan”, yani yaşlı ve genç göçü yüzünden nüfusu azalan yerlerinde insanların yeni bir hayat kurmasını teşvik etmeye çalışıyor.

Ödeme, Tokyo’nun 23 merkez noktasında ve çeperindeki meskun mahallerin olduğu üç ilçede yaşayanlara yönelik.

Pandemide, uzaktan çalışma ve daha kaliteli yaşamak konusunda toplumun algısı değişmesinden yola çıkılarak atılan bu adımın şartları da az buz değil: Nakiti cebe indirmek için taşınddıktan sonra en az beş yıl yeni evinizde yaşamanız ve aileden birinin çalışıyor olması şartı aranıyor.

Daha neler! Türkiye şartlarında beş yıl, 50 yıla tekabül ettiğinden böyle bir şeyi hayal etmek bile zor.

Fakat buradaki enteresan nokta, gelişmiş ülkelerde şehirleşme trendini tersini çevirme çabası.

Köy kalmadı ki gidelim

Tokyo, 35 milyon nüfusla dünyanın en büyük metropolü. Dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi Japonya’nın nüfusu, 125 milyon. Herkesin bildiği gibi dünyanın en yaşlı nüfusu da bu ülkede yaşıyor.

Ne var ki nüfus artış hızı eksiye evrildi; 45 yılda Japonya’nın toplam nüfusunun yeni doğumlara rağmen yüzde 30 eksileceği öngörülüyor. Çocuk sayısı kişi başına 1.3’te kilitlenmiş.

Siyasetçilerin “çocuk da çocuk” diye tutturmasının bir sebebi de bu trendin eninde sonunda tüm ülkeleri vuracak olması.

Evet, 2022’de Dünya nüfusu 8 milyarı geçti. BM verilerine göre 2080’de tepe noktasına ulaştıktan sonra düşüşe geçecek. Yeşil Dalga’nın 15 Aralık’ta yayınlanan bölümünde Ferdi Akarsu ile nüfus konusunu masaya yatırmıştık.

Nüfus artışı sürerken kaynaklar hızla tüketiliyor - adil dağılımın giderek daha da zorlaştığı düşünülürse, halihazırda Afrika’da büyük krizler yaşanıyor.

Kapitalizm sağ olsun, son 50 yılda kırsaldan kente göç inanılmaz bir boyutta arttı. Tarım ve hayvancılıktan geçinenler için köyde hayatta kalmak her açıdan zorlaştı: Kendi ülkemizde de ağır bir tarım bunalımı yaşanıyor, çünkü büyük şirketler ve küresel ticaret sağ olsun, tekeli kurdular.

Kaldı ki iş imkânı, daha kaliteli sağlık&eğitim, kültür ve sanata ulaşmak ancak şehirlerde, daha iyisi büyükşehirlerde mümkün.

Şehirlerde patlayan nüfusun sonu

Türkiye’de iyice makası açılan gelir dağılımı eşitsizliği, Doğu-Batı farkı söz konusu. Üstüne çatışma ve güvenlik sorunlarını ekleyin, köye dönüş yapmak istese dahi dönemiyor.

İstanbul’a kayyım gelmesi konuşuluyor ya, onlarca kentte 7 yıldır Kürtler yerel yöneticisini fiilen seçemiyor. Hala OHAL’ler ilan ediliyor, gel yaşa bakalım Hakkari’de…

Öte yandan bizde de pandemi sonrası, özellikle emekliye ayrılmış veya uzaktan çalışma imkânı olanlar, şehir dışına gitti veya gitme hayali kuruyor- hele bu kadar korkunç bir barınma sorunu yaşanırken… Fakat gelin görün ki “sağlıklı, doğal yaşam”a kavuşacağız diyenler, göç ettikleri yerlerin hızla talan edilip sağlıksız, çirkin kentlere dönüştüğünü görüyor. Dolayısıyla tersine göçü teşvik etmek için bırakın çocuk başına ödeme yapmayı, onurlu bir yaşam kuracak koşullar, teşvik yok.

Birleşmiş Milletler’in son projeksiyonuna göre 2050’de her üç insandan ikisi şehirlerde yaşayacak. Şu anda sayısı 31 olan mega şehir sayısı, 2030’da 43’e yükselecek. Mega derken, 10 milyonun üzerinde şehir nüfusu kast ediliyor.

Şehirlerde patlayan nüfus, hem kaynak hem hizmet açısından büyük baskı demek: Barınma, çalışma, ulaşım, enerji sistemleri, sağlık ve eğitim gibi temel haklarda şimdiden yaşanan sıkıntılar, katlanarak artacak. Bu nedenle kentsel ve kırsal nüfusu dengelemek için adil politikalara her zamankinden fazla ihtiyacımız var.

Türkiye şartlarında fazla mı lüks bunları konuşmak, hatırlatmak? Siyasetçilerden gündelik hırslarını bırakıp, daha geniş bir perspektiften bakmalarını istemek?

Öyle algılandığı için bu ülkede ne mutluluk, ne gelişme, ne dönüşüm konuşulabiliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHVEŞ EVİN Arşivi
SON YAZILAR