Oylar, depreme dirençli kentler için çalışana!

İYİP lideri Meral Akşener’in Altılı Masa’yı terk ettiği 3 Mart’tan bu yana en az 50 bin kişinin can verdiği, milyonların evsiz, susuz kaldığı “büyük deprem”, birdenbire ikinci plana düştü.

Genel seçimlere bu kadar az kalmışken, siyasette ne olacağına ve ne olduğuna dair yorumlar elbette büyük önem arz ediyor. Ancak her şeyde olduğu gibi aslî olanı unutma, savsaklama hatasına düşmeyelim. Kast ettiğim, biraz denge.

Zira yurttaşın bir numaralı gündemi deprem ve deprem sonrasında iyice ağırlaşan ekonomik şartlar. Başta depremin yerle bir ettiği kentlerde yaşayanlar kadar, dört bir yanı çevrili fay hatlarıyla çevrili topraklarda hayatta kalma kaygısı…

Diri faylar ve beklenen depremler, Türkiye’nin ekonomik, sosyal, kültürel, güvenlik açısından da en kritik bölgeleri.

Dolayısıyla altı-yedi saatlik yayınlarla “o ne dedi, bu ne yaptı” spekülasyonlarından ziyade ilgilenecek, araştıracak, öğrenecek ve siyasetçileri zorlayacak yayın ve eylemlere her zamankinden fazla ihtiyacımız var.

Prof. Naci Görür’ün 4 Mart’ta sosyal medyadan yaptığı uyarı, tam da bu duruma işaret ediyordu:

Sizin ve çocuklarınızın depremde can güvenliğini hedefleyen plan ve projesi olmayan hiçbir partiye oy vermeyin dedim. Bunu 6 Şubat depremlerinden çok önceden söyleye geldim. EYT’liler kadar bile olamadık dedim.

Şimdi sınav zamanı. Bugünkü depremlerin enkazı henüz daha ortada ve canlarımızın acısı yüreklerimizde. 2 ay sonra büyük seçim var. Bugünkü partilerin ülke çapında kentlerimizin enkaza dönüşmeyip insanlarımızın göçük altında kalıp ölmeyeceği “DEPREM DİRENÇLİ KENTLER” kuracağız vaadini verip vermeyeceklerini, bunun için ne kadar inançlı ve hazır olduklarını, inandırıcı projelerinin ve ekiplerinin olup olmadığını görmedikçe, tatmin olmadıkça o partilere asla oy vermeyiniz. Bu kıstasa göre parti tercihinizi değiştiriniz.”

İşte halkın gündemi ve yapacağı tercih, bu kadar net.

Yapı analizi işi kamuda olmalı

Diyeceksiniz ki “Siyasi partiler, depreme dirençli kentler için söz verseler nasıl inanacağız?”.

Ne de olsa bu iktidarın bize yaşattığı tam da bu:

Depreme dayanıklılıktan afet yönetimine verilen sözleri, “kentsel dönüşüm” adı altında dağıtılan ihaleler ve koltukları, kağıt üstünde “süperiz” dense de çoğunun yalan olduğunu bilmiyor muyuz?

Yaldızlı sözlerin ardında, altyapısından üst yapısına, tel tel dökülen bir sisteme mahkûm edilmedik mi?

Son depremlerin ardından, bir kez daha, devleti yönetenlerin halka bırakın güvenli, dirençli kentleri temin etmeyi, afet olduğunda canlı kalsak dahi üzerimize toprak atacağını görmedik mi?

Bakın Türkiye Deprem Yönetmeliği 2019’da yürürlüğe girdi, öncesinde riskli yapı tespiti konusunda hukuki norm bile yoktu.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle riskli bina tespiti, piyasaya teslim edildi. Jeofizik Mühendisi Savaş Karabulut, kamunun terk ettiği alanların güvenli barınma hakkı açısından sakat bir sürece işaret ettiğini vurguluyor:

Bu anlamıyla 2023 öncesi yapılan tüm yapıların zemin etütleri ve yapıların performans analizleri doğrudan kamu kaynaklarıyla yan, belde/ilçe/il ve büyükşehir belediyelerinden başlayarak bakanlığın bu yerel teşkilatların alt yapılarını kuracağı ve yasal normlarla doğrudan yetkili kılacağı bir sürecin inşası ile mümkündür. Kamusal denetim mekanizması piyasaya devredilemez.” (https://odakdergisi2.com/jeofizik-muhendisi-doc-dr-savas-karabuluta-sorduk-bina-analizlerinde-nelere-dikkat-etmeliyiz/)

Peki Naci hocanın ve pek çok uzmanın vurguladığı “depreme dirençli kent”lere dair herhangi bir partinin bir sözü, eylem planı, çalışması var mı? Ya da en azından bir hazırlık?

İstanbul ve İzmir dışında ciddi bir planı, hazırlığı ya da çabası olan bir kent yok.

İzmir, 2020’deki 7’lik depremden sonra “dirençli kent” çalışmalarına ağırlık verdi ve ilk adımları attı. Eksiği vardır yoktur, ayrı konu. Afet gerçekliğini tespit etmek ve ilk adımları atmak önemli olan.

Ne yaptı ve yapıyor İzmir?

  • Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı kuruldu.
  • Yapı envanteri çalışmaları 2024’te tamamlanacak.
  • Mikro-bölgeleme etüt çalışmaları başladı. Veri toplama kısmının yüzde 30’u toplandı. (https://www.izgazete.net/izmir-buyuksehirden-direnclilik-raporu-izmir-en-direncli-kent-olacak)

İSTANBUL’UN DEPREM SEFERBERLİĞİ PLANINI KONUŞALIM

20 milyon nüfusun yaşadığı tahmin edilen, yakın gelecekte deprem bekleyen İstanbul’un yönetimi CHP’ye geçtiğinden beri önemli çalışmalar yapıldığını -çok şükür- biliyoruz.

Maraş depremleri sonrasında bölgeye giden ekiplerin yanı sıra İBB, yedi bilim kuruluyla deprem planlarını yeniden değerlendirdi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 1 Mart’ta açıkladığı “İstanbul Deprem Seferberlik Planı”nın yandaş medyada hiç yer almadığını, medyadan genel olarak hak ettiği ilgiyi görmediğini söylemeliyim.

Aynı akşam, Habertürk yayınında planın detaylarıyla tartışılması önemliydi. Fakat orada kaldı.

Seferberlik planında neler var?

İstanbul İmar Yönetmeliği revizyon çalışması, bu ay İBB Meclisi’ne sunulacak. Belediye Meclisi’ndeki dengeyi düşünürsek, siyasi çıkarların bu hayati adımları baltalamayacağını umut ediyoruz.

İlçe belediyelerinin ortak bir eylem planı için davet edilmesi, hızlı tarama ve güçlendirme başlıkları, meslek odaları ve bilim insanlarının katkısıyla çizilecek yol haritasının her aşaması çok önemli.

Yurttaşa da çok iş düşüyor. Elimiz kolumuz bağlı devleti, belediyeyi, vesaireyi bekleyecek lüksümüz yok.

Mahalle mahalle örgütlenmeliyiz, afet anında ve sonrasında yapılacaklar kadar imardaki revizyon çalışmalarının nasıl yürütüldüğünü denetlemek, sorgulamak da evet, bizlerin görevi.

Merkez ve yerel işbirliği şart

İstanbul depreminden yıkılmadan, depreme yenilmeden çıkmak için yeni bir merkezi hükümet-yerel yönetim-sivil toplum iş birliği inşa etmemiz gerekiyor. Bunun için yeni bir siyaset, dinç ve taze bir sistem kurmamız gerekiyor. Bu artık, yaşamsal bir zorunluluktur” diyor İmamoğlu.

İş aramak için bile CİMER’e başvuranların belki önceliklerini değiştirmeleri ve bu talepleri dillendirmesi, baskı mekanizmaları kurması gerekiyor. İmamoğlu, ilk etapta yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

  • Marmara Deprem Konseyi kurulsun.
  • İBB deprem bütçesinin revizyonuna destek.
  • İstanbul’un depreme dirençli hale getirilmesi için mevzuat çalışmaları yapılmalı
  • Yapı güçlendirme konusuna ilişkin yasal düzenleme için, merkezi yönetimle iş birliği ve finans desteği.
  • Hızlı tarama yönteminin, mevzuata konarak yaygınlaştırılması.
  • Boş konutların kullandırılması programına ilişkin yasal, yönetsel düzenlemeler.
  • Deprem sonrası toplanma ve geçici barınma alanlarının tam donanımlı bir şekilde fiziki altyapılarının geliştirilmesi için merkezi idare ile eşgüdüm.
  • İstanbul’un iletişim, elektrik, enerji gibi tüm altyapı sistemlerini depreme dirençli hale getirmek için, ilgili aktörlerle birlikte çalışma.

Mesela eğitimciler, her okulda afet eğitimi için kolları sıvamalı, veliler sadece okul binasının dayanıklılığını sorgulamakla kalmamalı.

Naci hocanın sözleriyle başladım, öyle de bitireyim:

“İstanbul’da küçümsenmeyecek derecede çalışmalar yapıldı. Ama bu yapılanlar İstanbul’u depreme hazırlıklı hale getirmedi. Halkın oturduğu konutlar itibarıyla fazla bir şey yapılamadı. Yapılar, yöreler, semtler, binalar belli: Eğer devlet ile belediye bir araya gelip, maddi-manevi birleşip, halk da buna destek olursa yapılabilir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHVEŞ EVİN Arşivi
SON YAZILAR