SEDAT BOZKURT
Erdoğan’ın anketinde oyu yüzde 42. Millet ittifakındaki ortak liste sıkıntısı sürüyor
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra herhangi bir konuya itiraz edilmesine gösterilen tepki hep aynıydı: “12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsunuz?”
Bu soru aslında çok da dramatiktir. Çünkü bu coğrafyanın en acı dönemidir 12 Eylül darbe dönemi. Öncesinin kötülenmesinin de bir temeli ama aynı zamanda da bir niyeti vardır. Evet sağ-sol çatışması altında her gün cinayetler işleniyordu. Nedenleri bugün uzun uzun tartışılabilir. Özetlenirse solcular daha iyi bir ülke için önlerine politik bir hedef koymuşlardı, sosyalizmi inşa edeceklerdi. Sağcıların amacı da emperyalist bir proje olarak gördükleri bu “planı” engellemekti. (Aslında sağ içinde de sol içinde de birbirleri ile mücadele eden klikler vardı. Yani işler hayli karışıktı) Her gün birbirlerini öldürmelerine karşın bu iki grubun da ülkeleri dışında bireysel bir beklentileri yoktu. O dönemin kodlarında zinhar bireysel bir talep ya da niyet olamazdı da.
O zaman bir nevi tehdit gibi sorulan soruyu bugün sorduğunuz zaman alacağınız yanıt sizi şaşırtmasın: “Evet 12 Eylül öncesine dönmek istiyoruz”
AKP iktidarı döneminde de özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugünü hep geçmiş ile kıyasladı. Mesafeyi bazen o kadar uzun tuttu ki tek parti dönemine, 2’nci dünya savaşı uygulamalarına kadar götürdü. Hakkını yememek lazım ara sıra 80 öncesinin sıkıntılarını, yağ, benzin kuyruklarını da hatırlattı. Erdoğan siyaseti, tarih köprüsünü bugünden düne kurmayı seviyor. Tıpkı, “12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsunuz?” sorusuna muhatap olmak gibi artık Erdoğan’ın açıklamaları. Soru farklı olsa da yanıt aynı: “Evet o kuyruklu günlere dönmek istiyoruz”
Cumhurun liste sıkıntısı
Cumhur ittifakında ortak liste yapma sıkıntısı en sonunda Devlet Bahçeli’yi tweetter üzerinden isyan etme noktasına getirdi. Bahçeli akşam geç saatlerde attığı tweet ile seçimlere cumhur ittifakı içinde her seçim bölgesinde kendi parti amblemleri ile gireceklerini, içinde eleştiri de barındıran bir itiraz olduğu hemen anlaşılan biçimde ilan etti. Bu yöntem bir sıkıntıyı işaret ediyordu. Çünkü Bahçeli ile Erdoğan sürekli bir araya gelerek baş başa her konuyu görüşebiliyorlardı. Bu meseleyi Bahçeli neden bu görüşmelerden birisine saklamadan kamuoyu önünde tepkili bir biçimde ortaya koymuştu? Kulislerde anlatılanları aktarayım.
MHP ile AKP ortak liste görüşmelerini, genel başkan yardımcıları Hayati Yazıcı ile Feti Yıldız yapıyordu. (MHP ile ittifaka en çok karşı çıkmasına rağmen, onunla yoğun çalışmak zorunda kalması da Yazıcı’ya kaderin bir cilvesi sanırım) AKP 23 seçim bölgesinde MHP’nin kendi listelerinden seçimlere katılmalarını istiyordu. MHP ise ortak listenin 8/9 seçim bölgesi ile sınırlı kalmasını, bu bölgelerin yarısında da MHP listelerinden AKP’li adayların girmesini istiyordu. AKP kanadı, “bu seçim bölgelerinde 1’inci parti AKP, bu nedenle AKP listelerinden girilmesi daha mantıklı olur” diyerek itiraz ediyordu. MHP kanadı, “Osmaniye’de de AKP 1’inci parti, Devlet Bahçeli orada AKP listelerinden mi seçime girsin?” tepkisiyle masadan kalktı. Ve konu Bahçeli’nin önüne geldi, mesele tweetter’dan kamuoyu ile paylaşıldı. (Bahçeli’nin Osmaniye değil İstanbul’dan aday olacağı bilgisinin yaygınlaştığı yer de şimdi bu bilgi ışığında ortaya çıkıyor, tepki biraz da buna galiba)
Mesele oy oranı
İlk kez uygulanacak olan ve 2 yıl süren çalışma sonrasında oluşturulan yeni seçim yasasından iktidar bileşenleri de memnun değil. Onlar da aynen millet ittifakında olduğu gibi tek tek seçim bölgelerinde ince hesaplar yapıyor. Bu seçimlerde parlamentodaki milletvekili sayısı çok önemli. İttifak içinde seçim bölgelerinde partiler kendi logolarıyla girdikleri zaman milletvekili çıkaracak orana ulaşamayan oyların tamamı çöpe gidiyor. Aslında çöpe gitmiyor, o partinin Türkiye genelinde aldığı oy oranına katkı sağlıyor. Millet ittifakında İyi Parti’nin kendi logosuyla her seçim bölgesinde seçimlere katılma ısrarı da emek ve özgürlük ittifakında TİP’in kendi logosu ile seçimlere katılma ısrarı da cumhur ittifakında MHP’nin, bazı seçim bölgelerinde, AKP’nin de oyunu alabileceği hesabıyla AKP’nin adaylarının kendi listelerinden ve tek liste olarak yer almaları ısrarı da bundan. MHP’nin buradaki bir başka kaygısı da 3 hilale duygusal olarak bağlı olan tabanı. Tabanda art arda yaşanan kırılmalar nedeniyle ciddi bir tavır var. Oy pusulasında 3 hilali görmeyen bu tavırlı MHP tabanını sandığa götürmek çok zor olacaktır. Bu aslında 24 Haziran 2018 seçimlerinde yapılan bir tespittir. MHP seçmeninin yaklaşık yüzde 2’si milletvekilliği seçimlerinde partisine oy vermesine karşın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a oy vermedi. Ayrıca, yüzde 7’ye MHP için indirildiği söylenen ülke seçim barajının da psikolojik önemi var. Bunun altı MHP içindeki pek çok ertelenmiş tartışmayı alevlendirir.
Erdoğan'ın oyu
AKP Genel Merkezi ve külliyede seri olarak seçim için strateji toplantıları yapılıyor. Eskiden bu toplantılar bir strateji belirlenerek biterdi. Şimdi toplantılar bitmiyor. Sorular hep havada kalıyor. Örneğin Kürt seçmeni nasıl ikna edilecek? MHP ve bir biçimde denkleme giren Hüda Par bu alanı daraltıyor. Geriye sadece güvenlikçi politikalar kalıyor, “bölgede yaşanan huzur ortamı AKP giderse biter” türü söylemlerle. Bu, toplantıya katılanları bile ikna etmiyor. Ayrıca bu yaklaşımı tehlikeli bulanlar da var.
AKP’nin bu toplantılarında masada bulunan anket sonuçları da parlak değil. Son günlerde yapılan anketlerin oranları birbirine çok yakın. Burada AKP’nin oyu yüzde 35 civarında, MHP’nin oyu ise en çok yüzde 6 olarak ölçülüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın oyu yüzde 42’yi geçmiyor. Rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun oyu ise Erdoğan’ın 1,5 puan önünde. Bu oran onlar için umut veriyor. Onlara göre Erdoğan siyasetinin kapatabileceği bir fark bu çünkü. Nasıl sorusunun altını eskisi gibi çok kolay dolduramadıklarını da belirtelim.
Bu masalarda bütün hesaplar 2’nci tura göre yapılıyor. Toplantılarda Muharrem İnce’nin adı doğal olarak çok sık geçiyor. O’na yönelik özel planlar da konuşuluyor. Erdoğan’ın 2’nci turda oyunu nasıl arttıracağına ilişkin somut değerlendirmeler yok. Parlamento dağılımı burada önemli olacak. TBMM’de çoğunluk kazanan ittifak 2’nci tura avantajlı girecek. Tek liste o yüzden burada çok önemli. Deprem nedeniyle sürekli temel atması, para musluklarının sonuna kadar açılması AKP kurmaylarına göre yüzde 1,5’luk farkı kapatabilecek hamleler.
Bakanlar, bürokratlar
Cumhurbaşkanı değişiminin yaşanması halinde yeni sistemin gereği olarak ilginç bir de ilk yaşanacak. Üst düzey bürokratların tamamı, valiler ve üniversite rektörleri de buna dahil görevlerinden ayrılacaklar. Bunun nasıl olacağı tam bir muamma. Bu düzenleme nedeniyle, “Kesin gidiyorlar” izlenimi yaratmaması için üst düzey bürokratların istifa ederek milletvekili aday olmaları da engellendi. Erdoğan yakın çevresinde de bunu yaptı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ve özel kalemi Hasan Doğan’a izin vermedi. Fidan ile Doğan, Erdoğan’a göre mutlak kazanacağı seçimler sonrasında bakan olacaklar. İbrahim Kalın da uzun süren iddiaların ardından MİT Başkanı koltuğuna oturacak gibi. Plan bu.
Millet ittifakında hayli yoğunlaşan kimlerin bakan olacağı, üst düzey bürokratik makamlara kimlerin geleceği tartışmaları AKP içinde de eksik değil, tablonun olumsuzluğuna karşın. Bakanlar seçimlerde liste başı aday olacak ama seçimi kazanmaları halinde çoğu milletvekilliğinde kalacak ve yerlerine yeni bakanlar atanacak. Ve buna kendileri karar vermeyecek.
Ülkücü aday beklentisi
Eski Ülkü Ocakları Genel başkanlarından oluşan Ülkücü İrade Platformu üyeleri yoğun görüşme trafiğine girdiler. Ağırlıklı olarak İyi Parti tabanı ile bir araya gelip, orada Kılıçdaroğlu’na olan dirence de tanıklık yaptılar. Kendileri de bir karar aşamasındalar. Verdikleri imzalarla Sinan Ogan’ın aday olmasına önemli katkı sağladılar ama halen Kılıçdaroğlu’na destek ağır basıyor. 4 Nisan’da Alparslan Türkeş’in ölüm yıl dönümünde geniş katılımlı bir değerlendirme toplantısı yaparak kararlarını netleştirecekler. Bu toplantıya çok sayıda MHP’li eski milletvekili, bakan ve Ülkü Ocakları yöneticileri katılacak. Platform üyeleri, aralarından birinin parlamentoya girmesini de destekliyor.
Millet ittifakındaki ortak liste sıkıntısı sürüyor. İttifak içinde muhafazakâr ittifak modeli, Temel Karamollaoğlu’nun bire bir yaptığı görüşmelerle de aşılamadı. Burada ya bazı seçim bölgelerinde tek liste, kalanlarda 2 liste halinde İyi Parti ve CHP çatısı altında girilmesi ya da 41 seçim bölgesinde 6 ayrı listeyle ve parti amblemiyle kalanların bazılarında tek, bazılarında ise 2 parti amblemi ile girilmesi seçenekleri var. Düğümü liderler çözecek gibi.
Emek ve özgürlük ittifakında da mesele netleşti. TİP ittifak içinde kendi parti amblemi ile seçimlere katılacak. Her seçim bölgesinde mi olacak, yoksa bazı yerlerde liste ve parti amblemi teke mi inecek ona karar verilmedi henüz.