
NURİ GÜNAY
Halkın onur mücadelesi
Herkesin bildiklerini tekrar etmenin de bir anlamı var şüphesiz. Nasıl yalanları durmadan üstümüze boca ediyorlarsa, biz de bildiğimiz gerçekleri söylemekten, yüksek sesle haykırmaktan geri durmayacağız. Günlerdir milyonlarca insan meydanlarda bunu yapıyor.
“Darbe” denilmesini hazmedemiyorlar ama yapılanlara şimdilik en uygun tanım bu. En son, İstanbul Barosu yönetiminin görevden alındı. Ne denilebilir başka.
Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali, uzun zamandır herkesin öngördüğü adımların yeni bir aşamasaydı. Hafızalardan silinmeyecek bir rezilliğe, üniversitenin onurunu ayaklar altına alma pahasına imza attılar. Hemen ertesi sabah düzenlenen operasyonla, İmamoğlu’yla birlikte, Şişli Belediye Başkanı, Beylikdüzü Belediye Başkanı da dâhil yüzden fazla insan gözaltına aldılar. “Suç örgütü kurmak”, “ ihaleye fesat karıştırmak”, “terörle işbirliği yapmak” gibi gerekçelerle.
İktidar sözcüsü basın belli ki uzun zamandır hazırlanmış, kurulmuş. Şimdi kendilerince yapılanların ne kadar doğru olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Bu kadar yaygarayla, AKP’ye oy vermiş olanları ikna etmeye çalışıyorlar. Çünkü AKP seçmeni de bütün bu operasyonların neden yapıldığını çok iyi biliyor. Saflar sıkı tutulmalı.
“Türkiye bir hukuk devletidir,” “Yargı bağımsızdır,” denilerek yapılıyor bütün bunlar. Başka ne diyebilirler?
Ne derlerse desinler, iktidara destek verenler de, AKP karşıtları da ortak bir fikre sahipler. Ekrem İmamoğlu’nun Tayyip Erdoğan karşısında seçime girmesi engellenmek isteniyor. Çok açık; iktidar, yaptıklarını yapmadığı koşulda, bundan sonra gireceği her seçimi kaybedeceğini düşünüyor.
Büyük gözaltı sabahı, İsmail Saymaz’ın Gezi Direnişi bahanesiyle gözaltına alınması “İstediğimizi yaparız, kimse sesini çıkartmasın,” demek değil mi? Geçmişe dönük suç uydurma çabası, bugüne ve geleceğe dönük susturma amacı taşıyor.
Olanlara şaşırmıyor kimse. Ama asla kabul de etmiyor.
İktidar sahipleri halkın aldığı tutumdan bir ders çıkartıyor mu?
Yıllardır taşları döşenen, iktidar sahiplerinin her istediğini yapabilmesine olanak sağlayan bir düzendeyiz. Üniversitelerin iktidar aparatı, yargının iktidar sopası haline getirilmesinin ne anlama geldiği çok daha iyi anlaşılıyor şimdi.
Milyonlar bu yüzden meydanlarda. Yalnızca İstanbul, Ankara, İzmir mi? Memleketimizin her köşesinde insanlar ülkesine, geleceğine sahip çıkıyor. Genciyle, yaşlısıyla…
Üniversiteliler, aldıkları tarihsel sorumlulukla, gençliğin ilham veren, ön açan mücadelesini veriyorlar.
İktidar sahipleri halkın aldığı tutumdan bir ders çıkartıyor mu? Elbette hayır. Beklentileri, üç beş güne herkesin normal hayatına döneceği yönünde. Yaptıklarının, yaşananların toplumsal hayatta yaratacağı kalıcı etkileri düşünebilecek esneklik ve kapasiteden yoksunlar. “Vur, kır, parçala bu maçı kazan,” muhalefet karşısındaki tek stratejileri.
Büyüyen toplumsal itiraz CHP’nin de inisiyatifinin ötesinde. İnsanlar, yurttaş olmanın sorumluluğuyla hareket ediyorlar. Herkes, derhal bu saldırganlığa son verilmesini istiyor. Ekrem İmamoğlu’nun ve diğer gözaltına alınanların tutuklanmaması, belediyeye kayyum atanması, seçme ve seçilme hakkının gasp edilmemesi en somut talepler. Adaletsizliğin, yok sayılmanın son bulmasını istiyorlar.
Sokağa çıkanları görüyorsunuz değil mi? Onları, AKP’ye oy veren kitlelerden yalıtık insanlar olarak görmek istiyor yönetenler. Öyle değil. Emin olun şu anda yandaş basının hâkim kılmaya çalıştığı fikri yarıp geçiyor milyonlarca insan. Sadece meydanlarda haykırmıyor, evlerde, iş yerlerinde, bakkalda, kahvede olanları konuşuyorlar. İmamoğlu’nun gözaltına alındığı sabah oluşan karanlık havayı dağıtanlar kimlerdi?
Ezcümle, karanlığın içindeyiz, oraya hapsedilmek isteniyoruz. O karanlığı aydınlık mücadelesiyle yırtmaya çalışan bir halk mücadele ediyor.
Adalete, demokrasiye, insanca yaşamaya doğru ilerlemek kolay değil elbette. Ama mümkün.
Hep denir ya şimdi biz söyleyelim; birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde, ülkesine sahip çıkan milyonlarca insan iyi ki varsınız…