Herkes biliyor zarların hileli olduğunu ama böyle gitmez

Kanadalı ozan ve müzisyen Leonard Cohen‘in "Everybody Knows" şarkısı bu sözlerle başlar; herkes biliyor zarların hileli olduğunu.

80’lerde "Dünyanın sonu hakkında kasvetli bir kehanet" olarak tanımlanmıştı Cohen'in bu şarkısı.

Karamsardır şarkının sözleri:

"herkes biliyor, savaşın bittiğini

herkes biliyor, iyi adamların kaybettiğini

herkes biliyor, dövüşün hileli olduğunu"

Bir dönemin ruh halini yansıtan bu şarkı günümüz Türkiye’sinde yaşayan milyonların ruh halidir aynı aynı zamanda.

Dövüşlerin de zarların da hileli olduğunu herkes biliyor…

Mafyanın cenneti haline gelmiş, yolsuzluk usulsüzlük iddiaları ayyuka çıkmış, hukuktan ve adaletten eser kalmamış, hak ve özgürlükler yerle yeksan edilmiş ülkede yapılmak istenen şeyin aslında tek adam rejiminin tahkim edilmek olduğunu da herkes biliyor.

Onun için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu gözaltına alındığı gün şöyle diyordu CHP lideri Özgür Özel:

“Sandıkla gelen birisi sandıkla gitmeyi kabul etmiyor. Şu anda Türkiye darbe girişimiyle karşı karşıyadır. Bu darbeyi püskürtemezsek bir daha sandık yok.“

Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP‘nin büyük bir abluka altına alınması bu yüzdendir. Kayyım tehdidi bu yüzdendir. Yöneticilerine, kurultayına, il kongresine yöneltilen suçlamalar da, gözaltılar da tutuklamalar da bu yüzdendir.

Saray medyasıyla, yandaşlarıyla, trolleriyle, yargısıyla dört koldan saldırarak parçalamaya çalışıyor ana muhalefeti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP yönetimi "illegal örgütlerle asimetrik ilişki kurmakla", "darbecilere cesaret vermekle", "sokak terörünü tahrik etmekle", "terör örgütleriyle ilişki kurmakla", "demokrasiye ve milli iradeye meydan okumakla", "anti demokratik yollara başvurmakla" itham ediyor.

Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli hasta yatağından CHP lideri Özgür Özel’i "Partinde otur" diyerek tehdit ediyor...

Ama sorsanız bütün bunları "hukuk devleti"nde "terörle ve yolsuzlukla mücadele" için yapıyorlar!

İstiyorlar ki herkes sussun, saltanatları sonsuza dek sürsün

İki gazetecinin Suriye'de öldürülmesini kınadıkları için İstanbul Barosu yönetimi terör örgütü propagandası yapmakla suçlanıyor ve görevine son veriliyor.

İşini yapan gazeteciler ev baskınlarıyla gözaltına alınıyor.

Hukuksuzluğu protesto eden gençler biber gazıyla, polis copuyla, plastik mermiyle karşılaşıyor.

İstiyorlar ki herkes sussun, saltanatları sonsuza dek sürsün.

10 yıl önce Cumhuriyet için "90 yıllık reklam arası sona erdi" derken belli etmişlerdi niyetlerini.

Adım adım geldik bu günlere.

Hileli zarlarla, hileli dövüşlerle…

Gerçekten yolsuzlukla ve usulsüzlükle savaşmak istiyorlarsa bir zamanlar Genel Başkanları olarak Başbakanlık da yapmış Ahmet Davutoğlu, birkaç gün önce başlayacakları dosyaları anımsattı kendilerine:

“-Bir bakan vardı bu ülkede, Ekonomi Bakanı. Şirket kurdu eşine ve devlete dezenfektan sattı. Bu kişisel zenginleşme değil mi? Bu makamı kötüye kullanma değil mi? Bu kara para aklamanın bir başka türü değil mi?

-Peki meşhur Rıza Zarrab davası. Açın dosyayı Rıza Zarrab'la ilgili açın ve onunla ilişkili kişisel zenginleşme sağlamış, bütün siyasilerle ilgili, yeni bir soruşturma başlatın.

Burada kara para aklama yok mu?

-Büyük bürokratları ve siyasetçileri otelinde ağırlayan biri vardı. Utah mahkemelerinde kara para aklama davasından. Sezgin Baran Korkmaz değil mi?

Ve bu ülkenin içişleri bakanı onun yurt dışına çıkışını kolaylaştırmak üzere görüşmeler yapmıştı.

Bu çete değil de nedir?

-İstanbul Büyükşehir Belediyesi 34 dosya hazırlanmıştı. İçişleri Bakanı bunlara el koydu ve hakkında hiçbir işlem yapmadı.

Açın o dosyaları da.

-Doğuda kayyımlar atandı, haklarında nice dosyalar açılmış. Açın bakalım o dosyaları, bunların hepsi var orada. Rüşvet var, irtikap var, kara para aklama, hepsi var.

-Siyasilerin yurt dışındaki servetlerini araştırın arkadaşlar, servetlerini.

Siyasilerin yurt dışındaki servetlerinin tamamı kesinlikle kara para aklamadır arkadaşlar.

Bir Hollanda gazetesinde, düşük profilli Başbakan için '28 milyar dolar parası var Hollanda bankalarında' denildi. Doğru yanlış bilemem ama araştırma yapılsın.

Bir sorulsun bu siyasetçilere nereden geldi bu paralar.

-Siyasete küçük bir ev ile başlayıp büyük villalara geçenlerin kişisel zenginleşme yöntemleri yolları bir araştırılsın.

-Bir Kıbrıs Büyükelçimiz vardı, Ağustos ayında atandı arkadaşlar, ağustos ayında. Bir Büyükelçi 8 ay sonra görevden alınmaz. 8 ay sonra el çektirildi. Niye el çektirildi?

Halil Falyalı cinayetiyle alakası nedir?

-Önemli bir holdingin yurt dışındaki hesaplarına Mehmet Cengiz'in aktardığı paralar nedir araştırılsın.

Bunların hepsi örgüt."

Ama dedik ya niyet başka…

Hileli zarlarla, hileli dövüşlerle kazanmaya çalışan bir yapıyla karşı karşıya Türkiye.

Ama o yapı da biliyor ki "iyi adamlar" bu kez kaybetmemekte kararlı.

Türkiye’nin dört bir yanından yükselen protestolar da "böyle gitmesin" diyedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
AYŞE YILDIRIM Arşivi
SON YAZILAR