Muhalefete çağrı: Yerel direnişlerden ilham alın

Anayasa değişikliği düzenlemesi ve Ekrem İmamoğlu’na siyaset yasağı tartışmalarıyla muhalefet, bir kez daha, oradan oraya savruluyor.

Hamlelerin herbiri, muhalefetin siyaset yapma alanını iyice daraltıyor. Aynı zamanda toplumda siyasete olan güven sorununu, umutsuzluğu derinleştiriyor.

En fenası, tüm bu hamlelerin hukuken veya toplumsal ihtiyaca yönelik bir karşılığının olmadığını bilmek.

Ama farkındalık başka, kabullenmek başka.

Oy çoğunluğuyla, olmadı zor yoluyla istediklerini yine yapacaklar” deyince zaten maça çıkmadan kaybetmiş oluyorsunuz.

Her şeye rağmen mücadeleden vazgeçmeyen, siyasetçilerden çok daha tutkulu ve kararlı hareket eden sivil örgütler var.

Onlar da olmasa gerçekten yanmışız!

Başörtüsü ve aileyle ilgili düzenlemesinde muhalefete yüksek sesle “müzakere dahi etmeyin” diyen tek kesim, kadın örgütleri…

Zeytinliklerle ilgili yasayı engelleyen yerel ekoloji hareketleri ve köylüler

Öte yandan keyfi grev yasağına karşı İzmit’te Bekaert direnişi sürüyor. Eczacıbaşı’nın Esan madencilikten haksız atılan işçiler, 10 gün direndikten sonra işe geri alındılar.

Bütün olumsuz, hukuksuz koşullara rağmen sokakta, Meclis’te hak talebinde ısrar etmenin bir karşılığı var.

Zeytinlikleri maden şirketlerine açmak için onuncu denemesini yapan AKP’yi, bir kez daha köylüler, yerel direnişler durdurdu.

İkizköy ve Destinli’den gelen köylüler, daha kent girişinde engellendi. Neyse ki CHP ve HDP milletvekillerinin araçlarıyla Meclis’e götürüldüler.

Limanlar gümbürtüye gitti

Zeytinlikler şimdilik, hunhar talandan kurtuldu.

Ancak “ekonomiye ilişkin torba kanun teklifi”ne, özelleştirilen limanların sözleşme sürelerinin 49 yıl uzatılması girdi.

Böylece Anayasa Mahkemesi kararı da yok sayıldı.

Sahilleri özel şirketlere teslim eden, ekolojik zararlarını hesaba katmayan bu yasayla ilgili keşke muhalefet daha etkin bir siyaset yapabilseydi…

Ama limanlar, zeytinliklerde olduğu gibi halkın müdahil olabileceği, direniş gösterebileceği bir konu değil. Burada bütün iş, muhalif siyasetçilere düşüyor.

Bakıyoruz, iki üç ismin dışında limanların peşkeşini gündemine alan olmadı.

Öte yandan ülkenin her yerinde tomurcuklanan irili ufaklı direnişler, ancak sosyal medyada çok duyurulunca ilgili milletvekilleri ve yerel yöneticiler harekete geçiyor.

Misal, Amasya’nın Taşova İlçesi Çambükü’nde köylüler, mera alanlarına organize sanayi bölgesi (OSB) yapılmasına karşı 60 gündür direniyor.

Karşılarında jandarma dikiliyor, dayak yiyorlar.

Yapayalnızlar!

Meclis’te bu konuyu gündeme getiren sadece HDP milletvekili Ali Kenanoğlu oldu.

Çambükü köyüne ait meralar, tarım alanları, köy yerleşkesi ve hazine arazilerine OSB yapılırsa, tarım ve hayvancılık nerdeyse tamamen bitecek.

İnsanların nasıl çaresiz olduğunu, ekecek toprak, besleyecek hayvanlarının kalmayacağını ancak bağımsız haber sitelerinden öğrenebiliyoruz.

Uludağ’dan Şırnak’a yeni bir siyaset

Uludağ Milli Parkı’nda ‘yetki karmaşası’ nedeniyle Alan Başkanlığı sistemi kurulacak olması, hali hazırda korkunç yapılaşmanın olduğu Uludağ’da Milli Park’ın talan edilmesi demek.

Hatta benzer bir sistemin İstanbul’a getirilmesi de konuşuluyor.

Alan Başkanlığı’nın esprisi, turizm sermayesine yasal meşruluk kazandırmak.

Bu da sırf Bursa değil, tüm Marmara’yı etkileyecek ekolojik yıkımın hızlanması söz konusu.

Uludağ’daki yeni düzenleme, temiz su kaynaklarından bölgenin tüm kirini, karbonunu emen orman varlığının azalmasıyla hem endemik türlerin hızla yitip gitmesi demek. Hem de halk sağlığının tehlikeye atılması demek.

İklim değişikliği yüzünden kar yağışı gittikçe azalan Uludağ’da kalan değerleri korumak yerine turizme daha fazla açmak, ancak kendi kesesini doldurmak isteyenlere yarıyor.

Tehlikenin farkında olan ekoloji hareketleri, seslerini duyurmak için Ankara’ya gitmeyi planlıyor.

Bitmedi, bitmiyor: Çanakkale-Lapseki’de yeni bir altın madeni izninden Şırnak’ın havasını, suyunu zehirleyen, güvencesiz maden ocaklarına her yerde, özelleştirme ve yıkım politikaları hızlandı.

Bunlar olup biterken “Soylu İmamoğlu’na ne dedi, öteki ne cevap verdi, Kılıçdaroğlu’nu Saraçhaneye davet edildi mi, altılı masada çatlak mı var” diye konuşup duruyoruz.

Elbette konuşulacak... Ancak muhalefetin, iktidarın zorlayan hamlelerine karşılık esnaf ziyareti ve salon toplantılarının ötesinde bir siyaset kurmaya ihtiyacı var.

Altılı masa, Kürt meselesine değinmemek için parmak ucunda dolanıyor, kişisel hesaplar ve rekabet, her şeyin önüne geçiyor. Çaresizlik içinde AKMHP rejiminin hukuksuzluğuna işaret etmek, iyi bir izlenim bırakmıyor.

Zeytinliklerde olduğu gibi, işçi grevlerinde olduğu gibi, halkın geçimini, sağlığını, geleceğini doğrudan etkileyen konu ve alanlara sahip çıkmak, aktif ve yapıcı bir siyaset kurabilmek için hâlâ büyük fırsatlar sunuyor.

Peki muhalefet, neden bu alanları tespit edip etkin bir politikayla harekete geçmeyi önemsemiyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHVEŞ EVİN Arşivi
SON YAZILAR