SAMİM AKGÖNÜL

SAMİM AKGÖNÜL

"ONLAR"

İlk defa aşağı yukarı bir yıl önce fark ettim, belki de daha uzun süredir vardır. Önce Amerikalı öğrencilerimin daha sonra gene Amerikalı meslektaşlarımın ve kısa bir süredir Fransız öğrenci ve meslektaşlarımın e-mail mesajlarının sonunda küçük bir satır var:

Preferred pronouns

Pronoms préférés

“Tercih ettiğim zamirler".

Bu minik cümleyi, mesajı gönderen kişinin ona nasıl hitap etmenizi, daha doğrusu ondan nasıl bahsetmenizi (dolayısıyla onu nasıl algılamamızı) istediğini belirten zamirler izliyor.

İngilizce mesajlarda şunları gördüm:

he/him/his (eril o, onu, onun)

she/her/hers (dişil o, onu, onun)

they/them/theirs (çoğul ve nötr onlar, onları, onların)

İel

Fransızca mesajlarda ve bugünlerde kamusal tartışmada en sık görülen ise yepyeni bir kelime.

Orwell’in 1984’ündeki “yenisöylem” (newspeak) kelimelerini hatırlatan bu kelime iel.

Fransızcadaki eril o il ve dişil o elle zamirlerinin karışımı olan bu yeni kelime son günlerde bir polemiğin ortasında zira meşhur Fransızca sözlüğü Robert’in bu zamiri katmasından sonra first lady Brigitte Macron ve Milli Eğitim bakanı Jean Michel Blanquer bu yeniliğe karşı olduklarını belirttiler.

Brigitte Macron, “iki zamirimiz var, dilimiz o kadar güzel ki, iki zamir de çok güzel” dedi. Evet, pek zengin bir cevap değil.

Jean Michel Blanquer ise daha ilhamlıydı: “feminizm harika bir şey, örneğin mesleklerin ismini kadınlaştırmak iyi bir fikir ama Fransızcamıza daha fazla işkence yapmamalıyız. Bu dil zaten zor, daha da zorlaştırmamalıyız” buyurdu[1]. Böylece meseleyi feminizm ile özdeşleştirdi.

écriture inclusive

Bu kelimenin de ötesinde, cinsiyet ayrımı çok keskin olan Fransızca dilinde birkaç senedir hepimiz yeni (ve zor) bir yazı şekli kullanıyoruz: écriture inclusive yani “dahil eden yazı”.

Fransızcada eril ve dişil ayrımı çok net ama yakın bir geçmişe kadar eril zamirler nötr olarak da kullanılıyordu. Burada Fransızca dersi vermeye yeltenmeden demin yazdığım bir e-mailden örnek vereyim.

Erkek bir öğrenciye yazarken cher étudiant (“değerli öğrenci”) diyorum, kadın bir öğrenciye yazarken chère étudiante. Bu yazıya oturmadan 15 dakika önce olduğu gibi içlerinde kadın ve erkeklerin de olduğu bir grup öğrenciye yazarken düne kadar chers étudiants (çoğulun erili, zira eril burada nötr görevi yapıyor) yeterliydi, ancak écriture inclusive savunucuları bu davranışı cinsiyetçi kabul ettiklerinden artık cher-e-s étudiant-e-s yazıyorum.

Elbette uzun bir metinde bu tireler çok yer tutuyor ve her duruma uygulamak bazen kolay olmuyor. Olsun. İşte “iel” de “dahil eden yazı” şeklinin bir adım öteye götürülmesi. Eskiden erkek geliyora il vient, kadın geliyorsa elle vient beraber geliyorlarsa ils viennent derdik. Şimdi çoğulda iels viennent demek gerek.

Fakat iş burada da kalmıyor zira iel’in icadı yazının başındaki “they” çoğulu gibi binaire yani ikili bir cinsiyet anlayışını reddediyor. Diğer bir deyişle tekil halde de kişi, içinde erkek ya da kadına hapsedilemeyecek bir çoğulluk taşıyor. O yüzden artık Fransızcada iel (ne erkek ne kadın ya da hem erkek hem kadın) ve İngilizcede de zaten nötr olan “they” (onlar) çoğulu kullanılacak gibi. Fransızcada Samim geldi demek yerine iel est venu, İngilizcede They came (onlar geldi) diyerek beni erkek bedenimin hapsinden kurtarabilirsiniz. 

Dil : bütüncül toplumsal olgu

Bu okunması zor metnin (birçoğu daha ikinci cümlede çoktan okumayı bıraktı) anlamı elbette dille sınırlı değil. Daha doğrusu dil, kullanılan kelimelerle sınırlı değil. Dil, Marcel Mauss’un tanımı ile bir “bütüncül toplumsal olgu”. Hayatın, özellikle toplumsal hayatın ama aynı zamanda özel hayatın da her köşesinin açısını belirleyen bir olgu.

O yüzden dildeki bu devrim elbette sadece dili değil genel toplumsal habitusu hedefliyor. Günlük yaşamımızdan siyasi kararlara, pazar ekonomisi pratiklerinden aile hayatındaki rollere kadar her alanda bu ikili toplumsal cinsiyet çerçevesini yıkmaya, en azından gedikler açmaya çalışan bir hareket. Bunun feminizmle ya da eşcinsellikle sınırlandırılması da yanlış zira “erkek” her durumda erkek olmak ve toplumun erkeğe biçtiği kılıfa göre davranmak zorunda değil. “Kadın” da istediği zaman kadın istediği zaman başka bir kategori ve tabii istediği zaman da kategori dışı davranabilmeli.

Dili cinsiyet kalıplarından kurtarmak cinsiyet kalıplarını tamamen yok etmek anlamına gelmiyor. Ama bu anlama gelse de (ki gelmiyor!) bazen bir habitusun yıkılışını daha büyük kazançlar için kabul etmek gerekiyor.

Oğluma, bu gidişle ilk randevuda izin istemeden yanındaki genç kızın elini tutamayacaksın dediğimde bana: “Bir, genç kız olacağını nereden biliyorsun? İki, bu sayede milyonlarca kadın şiddet görmekten kurtulacaksa varsın tutamayayım” demişti. 

Bu zihin açıklığına varmak herhalde bir insanın neden kendisine “onlar” diye hitap edilmesini talep ettiğini anlamaktan geçiyor.

[1] « Brigitte Macron critique l’ajout du pronom « iel » dans le dictionnaire en ligne du Robert » 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SAMİM AKGÖNÜL Arşivi
SON YAZILAR