SAMİM AKGÖNÜL

SAMİM AKGÖNÜL

Emekli olmak ya da olmamak

Hemen söyleyelim. “Emeklilik”, çoğu sosyal hak gibi (sağlık sigortası, maaşlı izin, vs.) bir Fransız icadı. Günümüzde Fransa’da yaşayan herkes, Devlet memurları, özel sektörde çalışanlar ve işsizlik maaşı alanlar, oranları bir rejimden diğerine değişse de emekli olmak için prim ödüyorlar. Emeklilik kavramının atası herhalde 14. Louis’nin Maliye bakanı Colber tarafından 1673’de, Kraliyet Donanması Denizcileri için kurulan emekli sandığı.

Bu sandığın kuruluşundan sonra tarih içinde devlete bağlı bir çok meslek grubu için emeklilik sandıkları kuruldu. Örneğin spesifik yasalar aracılığı ile askerler (1831), devlet madenlerinde çalışan maden işçileri (1894), demiryolu işçileri (1909) ve devlet kurumlarında çalışan bütün işçiler (1928) emeklilik hakkına sahip oldular. Bu kategoriler hala günümüzde "özel rejimler" olarak adlandırılmakta. Bu özel rejimler arasında demiryolları çalışanları tarih boyunca grevler ve gösteriler aracılığı ile kazanlımmış haklarını en iyi koruyan grup haline geldiler. Hani Fransa’ya gelen turistlerin alaycı bir üslupla eleştirdikleri meşhur tren ve metro grevlerinin özü buradadır.

Devlet memurlarının ilk emekli sandığı Fransız Devrim'inin hemen ardından 1790'da kuruldu. Daha sonra, yasal emeklilik yaşını resmen belirleyen kanun 9 Haziran 1853’te Napoleon Bonapart’ın İmparatorluk döneminde çıkarıldı. Bu kanuna göre memurlar, 30 yıl hizmetten sonra 60 yaşında emekli olabilirlerdi. Ağır işlerde çalışan memurlar, 25 yıl hizmet süresini belgeledikleri takdirde 55 yaşında emekli olabilirlerdi.

Özel sektör çalışanlarının zorunlu olarak emeklilik primini ödemeleri 1930’da başladı. Yılda 15.000 franktan fazla kazanan çalışanlar sigortalı oluyor, 30 yıllık prim ödeme süresi gösterdikleri takdirde tam bir emekli maaşı alıyorlardı. 1945’de, savaşın hemen ertesinde getirilen bir düzenlemeyle emeklilik bir dayanışma sistemi haline geldi, yani çalışanların ödedikleri primler gelecekteki emeklilik maaşları için değil o günkü emeklilerin maaşlarını ödemek için yapılmaya başlandı. Bu “dayanışma” her çalışan neslin artık emekli nesle bakması anlamına geliyordu ki demografik piramitin önemi katlandı. 1945’den sonra doğan baby boomer’lar 1990’lara, yani emekli olamaya başlayana kadar bu dengeyi koruyabildi zira aktifler her zaman pasiflerden daha fazla olduğundan ve hayat da nispeten daha kısa olduğundan ödenen primler emeklilerin maaşlarını ödemeye rahatlıkla yetiyordu. Zaten yasal emeklilik yaşı 65’ti.

1981’de Sosyalist Parti Komünist parti ile ittifak yapıp iktidara gelince sosyal haklarda büyük iyileştirmeler yaşandı. 35 senedir kapitalist hükümetlerin tırtıklaya tırtıklaya bitiremedikleri meşhur Fransız Sosyal Devleti 1981-1987 arasında çıkarılan yasa ve düzenlemelerle sağlamlaştırılmıştı. Örneğin 1982’de yasal emeklilik yaşı 60’a çekildi ve 37,5 sene herhangi bir sandığa prim ödemek emekliliğe hak kazanmaya yeterli hale geldi. Farklı sandıklar hep vardı ama artık aralarında geçiş mümkündü.

Bütün bu süreçte, 1945’den 1990’lara kadar bir çok farklı emeklilik rejimi kuruldu. Çiftçiler, esnaf, beyaz yakalılar, hepsi ayrı prim ve oranlara sahip oldular. Özellikle göz önünde bulundurulan, en sonda alınacak emekli maaşının onurlu bir hayata imkân sağlaması ve çalışılan işin zorluğuydu (pénibilité).

1990’larla birlikte işler değişti. Baby boom nesli emekli olmaya başladı, hayat uzadı, işsizlik arttı ama en önemlisi Komünist Partisi gittikçe zayıflarken Sosyalist parti merkeze kaydı. Zaten artık iktidarlar daha çok kapitalist liberal sağ idi. Chirac’tan Sarkozy’ye, Hollande’dan (ki, sözüm ona sosyalistti) Macron’a bütün iktidarlar bir “emeklilik reformu” yapmak istediler zira kapitalist sistem, büyük sermaye, bunu dayatıyordu. 1993’te, 2003’te, 2010’da, 2014’te çeşitli reformlar yapılıp çalışanların sosyal hakları gıdım gıdım ellerinden alınabildi ama sokak hareketi yıkımı hep frenleyebildi. Böylece “tam bir emeklilik reformu” bir yılan hikayesine döndü ve her hükümetin kâbusu haline geldi.

Macron bir bankacı. Siyaset sahnesinde parlaması Jacques Attali, Serge Weinberg, Rothschild ailesi gibi liberal ve kapitalist figürler sayesinde oldu. Fazla basite indirgemek istemem ama 2017’de ismi bile bilinmezken bütün siyasi parti sistemini alt üst ederek Cumhurbaşkanı seçilmesinin ana sebeplerinden biri, birinci değil ama ikinci görev süresinin ortasında, bir daha seçilme derdinin olmadığı bir anda, yani 2023 yılında, sokak hareketlerine gözlerini ve kulaklarını kapatıp, ne olursa olsun emeklilik reformunu yapmaktı.

Ve yapıyor, hangi popülist otoriter rejimden gördüyse artık, Anayasanın 49. Maddesinin 3 fıkrasını kullanarak KHK ile emeklilik reformu yapıyor ve sokak gene direniyor.

Bu “reforma” göre bütün emekli sandıkları tek bir potada birleştirilecek. Yasal emeklilik yaşı 62’den 64’e çıkacak. Tam emekli olabilmek için 43 yıl süreyle prim ödemek gerekecek. 16-18-20 yaşından itibaren çalışmaya başlayanlar isterlerse 58-60-62 yaşında emekli olabilecekler.

Asgari emeklilik maaşı, 43 yıllık prim ödeme süresi tamamlanmışsa, asgari ücretin %85’i olacak (yani şu anda 1200 € / 25 000 TL). Emeklilerin, emekli maaşı alırken de çalışabilme olanakları yumuşatılacak. Bütün spesifik emeklilik rejimleri iptal edilecek. İşyerlerine “yaşlı” (54-64) çalıştırma kotası getirilecek.

Sokak… sokakta ve şiddetleniyor. Bakalım diğer iktidarlar gibi Macron iktidarını da tökezletebilecek mi.

Manşet fotoğraf: Emeklilik reformu karşıtı yürüyüşe katılan Strasbourg Belediye Baskanı Jeanne Barseghian ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
SAMİM AKGÖNÜL Arşivi
SON YAZILAR