SAMİM AKGÖNÜL

SAMİM AKGÖNÜL

Üçlü güç ya da Triumvirlik

Triumvirlik dönemi, Roma Cumhuriyeti'ni M.Ö 1. yüzyılda yöneten üç güçlü adam arasındaki siyasi ittifakı nitelendirir. Birinci Triumvirlik, Jül Sezar, Gnaeus Pompeius Magnus, yani Büyük Pompeus ve Marcus Licinius Crassus tarafından MÖ 60 senesinde kurulmuş, MÖ 57’de yenilenmişti. Bu üç güçlü adam, dönemin Roma'daki en etkili siyasetçi ve askeri liderleriydi ve her birinin destekçi ordusu ve kendilerine hayran kitleleri vardı. Birleşmeleri Roma politikasında önemli bir değişikliği işaret ediyordu.

Triumvirlik ihtiyacı, Roma'nın önemli politik ve ekonomik çalkantılarla karşı karşıya kaldığı bir zamanda ortaya çıkmıştı. Cumhuriyet büyük bir kriz içindeydi, yönetici elitler arasında yolsuzluk, açgözlülük hüküm sürüyordu. Aynı elitler cinayet, adam kaçırma, tecavüz, dolandırıcılık gibi büyük suçlara ortak oluyor ya da göz yumuyorlardı. Nepotizm ve beceriksizlik zirveye ulaşmıştı.

Son 20 yıldır Roma’nın varoluş şekline aykırı dinsel inanç ve pratikler, özellikle de Mısır kökenli İsis kültü halk tabakalarına empoze ediliyor ve büyük ilgi görüyordu. MÖ 73 senesinde özgürlük isteyen gençler ve köleler ayaklanmış Spartakus’un arkasında Roma’yı eşitlikçi bir Cumhuriyete çevirmeye çalışmış ama gittikçe otoriterleşen rejim tarafından şiddetle bastırılmışlardı. MÖ 63’de Muhafazakâr partiyi eline geçiren Marcus Tullius Cicero yani Çiçero Konsül seçilmiş, Cumhuriyetin bütün aygıtlarını kendi kontrolüne almış, Senato’nun varlığını sembolik kılarak gücü tekelinde toplamıştı. Çiçero hitabet kabiliyeti yüksek bir demagogdu. Kendini hep bir Homo Novus, “yeni adam” olarak takdim eder, her durumdan bir mağduriyet çıkarırdı. Konsüllüğü sırasında servetine servet katarak bir yandan fakir halkın nefretini kazanmıştı diğer yandan da herkesi korkutmuştu. Roma tam bir ekonomik, politik ve daha da önemlisi ahlaki krize girmişti

Triumvirlik, bu krize bir yanıt olarak, üç adamın güçlerini birleştirerek Cumhuriyet'e istikrar getirmeleri ve güçlerini konsolide etmeleri için ortaya çıktı.

Jül Sezar, Triumvirliğin en önde gelen üyesiydi. On yıllardır tanınıyordu ve becerikli bir siyasetçiydi, Roma'da kendine bir isim yapmış hem halk tabakalarının güvenini kazanmış hem de güçlü ailelere kendi iktidarında onlara zarar gelmeyeceği konusunda güvence vermişti. Sezar, halk arasında popülerdi, eski başarıları Roma'ya önemli bir zenginlik ve güç getirmişti.

Ama bu popülerliğine rağmen tek başına iktidarı ele geçirmesi imkânsız gibiydi. Bir kere yaşlıydı (40 yaşındaydı). Ayrıca yakın bir tarihte Doğu cephesinde zafer kazanmış Pompeus halk tarafından çok seviliyordu. Pompeus Doğu Akdeniz'in büyük bir kısmını fethetmişti ve bu başarıyı da subaylarını çok farklı çevrelerden seçmesine borçluydu. Aynı zamanda Roma elitleri arasında önemli bir etkiye sahip becerikli bir siyasetçiydi. En önemli özelliği her telden çalabilmesiydi. Hem plebus (halk tabakası), hem devrimciler hem de statükocular kendisini beğeniyorlardı. Nabza göre şerbet vermeyi iyi bilirdi

Diğer taraftan Spartakus hareketini ezmiş olan Marcus Licinius Crassus da Roma’da statükoyu savunan milliyetçilerin gözdesiydi. Hem o zamanlar Roma'nın en zengin adamıydı hem de arkasında büyük bir siyasi destek vardı. Sessizliği, polemiklere girmemesi ve her zaman duruma göre saf tutması ile tanınıyordu. Senato'da önemli bir etkiye sahip olan kurnaz bir siyasetçiydi. Oportünistlikte üstüne yoktu. Ama belli bir saygınlığa ulaşmıştı.

Bu üç politikacı bir araya gelerek, Roma Cumhuriyeti'nin önemli bir kısmını kontrol etmelerini sağlayan güçlü bir ittifak kurdular.

Bu, resmi bir "üçlü yönetim" değildi. Daha önceki seçim başarısızlıkları daha çok tazeydi. Bir de daha birkaç sene önce iktidarın yakın ortağı Catilina, ortağı Çiçerona’a karşı darbe teşebbüsünde bulunmuş, başaramamış, Çiçeron yanlıları suçu kendi üzerlerinden atmak için muhaliflerin üzerine atmışlardı. Üçlü ittifakın çok dikkatli olması, muhafazakarlara mağduriyet alanı açmaması gerekiyordu, Üç lider arasındaki anlaşma, beş yıl boyunca geçerli olacak şekilde yapılmıştı ve ilk hedefi, Crassus tarafından finanse edilen seçim kampanyası sayesinde Jül Sezar'ın M.Ö. 59 konsüllüğe seçilmesini sağlamaktı. Bu hedef başarıyla gerçekleştirildi. Seçildikten sonra Sezar hemen iktidarını pekiştiren Galya (Fransa) seferini başarıyla gerçekleştirdi.

Yeni rejim devrim niteliğinde yasalar çıkarmayı ve bürokrasiyi baştan aşağı yenilemeyi başardı. Askeri gücü dincilerden temizleyip kontrolü tamamen eline geçirdi. Karşılıklı çıkarlar üzerine kurulu gayri resmi bir ittifak olan Triumvirlik Roma’yı en güçlü dönemine taşısa da en sonunda üç lider birbirine düştü. Bu kardeş kavgası elbette Sezar’ın galibiyetiyle sonuçlandı. Ta ki MÖ 44’de Sezar, aralarında oğlu gibi sevdiği Marcus Junius Brutus’un da bulunduğu bir grup politikacı tarafından Senato’nun merdivenlerinde öldürülene kadar. καὶ σύ, τέκνον Sen de mi oğlum ?

Antik Roma’nın en meşhur yolu Via Egnatia idi. Roma’yı Bizans’a bağlardı

Önceki ve Sonraki Yazılar
SAMİM AKGÖNÜL Arşivi
SON YAZILAR