Bir milli güvenlik sorunu: Beş yaşındaki Talya (!)

ERSAN ATAR

Bu yazıda, IŞİD militanlarını, El Kaide liderlerinden Ebu Hamza’yı vatandaş olarak kabul eden devletin, 5 yaşındaki Faslı, Talya’yı nasıl “milli güvenlik sorunu” olarak gördüğünü okuyacaksınız. İstanbul’daki mahkemenin kararıyla bir Türk anneye evlat olan Talya’nın vatandaşlık başvurusunun, “Kamu düzeni ve milli güvenlik” bahanesiyle nasıl reddedildiğini okuyacaksınız. Talya’nın Fas-Türkiye hattında nasıl “vatansız” tutulduğunun öyküsünü ve küçük Talya’nın devam eden hukuk mücadelesini okuyacaksınız.

Madem ki söze IŞİD militanlarıyla ve El Kaide liderlerinden Ebu Hamza ile başladık, önce onları devletin resmi kayıtlarından hatırlayalım ve sonra Talya’nın öyküsüne geçelim:

Resmi Gazete tarihi: 7 Nisan 2021. Karar başlığı: Malvarlığının dondurulması. Gerekçe: DEAŞ (IŞİD) Terör Örgütü üyeliği ve bağlantısı. Listede 86 kişi bulunuyor. Adları, soyadları, anne – baba adları, doğum tarihleri, doğum yerleri yazılı. 8’inin sonunda utangaç bir şekilde, “Vatandaşlık TC” notu düşülmüş. Yani, bu 86 IŞİD’li Türkiye’de mal edinmiş ve devlet 8’ine, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı vermiş.

Bir başka vatandaşlık öyküsünü hatırlayalım. Adı: Manar Alshami. Böyle söyleyince hatırlamadınız değil mi?

Kod adı: Ebu Hamza. El Kaide’nin kollarından cihatçı Ecnad’üş Şam örgütünün lideri. Türk vatandaşı yapıldı. Durum ülkenin İçişleri Bakanı’na soruldu. Cevap:

“Manar Alshami (Ebu Hamza) isimli şahsın Türk vatandaşlığına alınmasına ilişkin dosyası Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenmiş olup ilgili birimler tarafından şahıs hakkında yapılan inceleme ve araştırmada suç unsuru oluşabilecek herhangi bir durum tespit edilmemiştir.”

Ve eklendi: Ecnad’üş Şam, iddia edildiği gibi El Kaide’ye bağlı değil Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı bir gruptur.

IŞİD’lilerin IŞİD’li oldukları tespit edilmiş, vatandaşlıktan çıkarılmasalar da malvarlıklarına el konulmuştu. Ebu Hamza ve Özgür Suriye Ordusu da devlete göre “makbul”dü ama “makbul olmayan”, “Kamu düzenini, milli güvenliği bozacak olan” biri vardı.

Adı: Talya. Uyruğu: Fas Krallığı. Bu, aslında onun resmi adı değil. Gerçek adı, Türkiyeli annesinin çekincesi ve biyolojik annesinin güvenliği nedeniyle bizde saklı. Biz kendisine “Talya” diyeceğiz ki bu isim de yaşamının bir kesitinde onun hiç de yabancı olmadığı bir isim. Kimliksiz ve “vatansız” bir çocuk.

Anne rahminde Türkiye yolculuğu

Talya’nın annesi, bundan 25 yıl kadar önce Fas’ın Tanca şehrinde doğdu. Yaşadığı bir ilişkiden hamile kaldı. Bu durumu ailesine söyleyemezdi.

Kürtaj yoluyla aldırmak istedi ama ülkesinde kürtaj yasaktı. Bir an için yasal olmayan yollarla kürtaj yaptırsa bile ailesi onu da bebeğini de yaşatmazdı. Çareyi Türkiye’ye gelmekte buldu.

Doğacak bebeğe Türkiye’de uluslar arası bir koruma sağlayabilmek için Birleşmiş Milletler’e müracaat etti. Ve nihayet 2017’nin Ağustos ayında bebeğini dünyaya getirdi. Bebek, İstanbul Sancaktepe’de bir hastanede dünyaya geldi.

Biyolojik anne, kendisi ve bebeği için Türkiye’de mülteci statüsü aldı. Bu aşamada, mülteci kamplarında gönüllü olarak çalışan P.Y ile karşılaştı. P.Y., bebeğin ve biyolojik annesinin Orta Anadolu’da bir kentte mülteci kampına gönderilmesine kadar kendisinde kalabileceklerini, bebeğin sağlık durumu nedeniyle bu yolculuğu kaldırmayabileceğini söyledi. Bunu kabul eden biyolojik anne, bebeğiyle birlikte P.Y’nin evinde kalmaya başladı.

Biyolojik anne bu süreçte birçok kez mülteci kampının bulunduğu ile gitti geldi ancak hak ettiği mülteci kartı, her seferinde farklı gerekçelerle bir türlü kendisine verilmedi.

Mahkeme kararıyla, resmen de evlat

Süreç bu şekilde uzayınca Talya ile aralarındaki bağ güçlenen P.Y., biyolojik annesinin onayı ve hatta önerisiyle Talya’yı evlat edinmek istedi. P.Y., biyolojik annesinin de isteği doğrultusunda, Talya ile aralarında evlatlık ilişkisi kurulması için dava açtı. Dava, İstanbul 17. Aile Mahkemesi’nde görüldü. P.Y. durumu hakime anlattı.

Hakim, Talya’nın biyolojik annesinin avukatını da dinledi. Avukat, “Müvekkilinin Fas’ta evlilik dışı hamile kaldığını, Fas yasalarına göre kürtajın ve evlilik dışı çocuk dünyaya getirmenin yasak olması nedeniyle müvekkilinin ve küçüğün ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, hayatını kurtarmak ve küçüğü doğurmak için Türkiye’ye geldiğini, müvekkilinin çocuk dünyaya getirdiğinden ailesinin ve sosyal çevresinin de haberi olmadığını, küçüğü Fas’a götürmesinin mümkün olmadığını” uzun uzun anlattı.

Avukat, bu nedenle Talya ile P.Y. arasında evlatlık ilişkisi kurulmasını kabul ettiklerini söyledi.

Mahkeme bunlarda da yetinmedi, uzman raporu istedi. Gelen raporda özetle şöyle yazıyordu:

“Davalı tarafın, evlat edinilmek istenilen çocuğu özgür iradesiyle davacı tarafın (Faslı anne) evlat edinmesini istediğini belirttiği, çocuğun haklarından vazgeçtiğini belirttiği görülmekle, davalının (Faslı anne) annelik motivasyonunda olmadığı, çocuğuna bakmak konusunda herhangi bir refleks göstermediği düşünüldüğünden, küçük çocuğun davacı tarafından evlat edinilmesinin çocuğun yüksek yararına olacaktır.”

Davada tanıklar dinlendi. Tanıklar P.Y. ile Talya’nın anne – kız ilişkisi yaşadıklarını, onları Ada’da oyun oynarken, gezerken gördüklerini, evlerine gidip geldiklerini söylediler. Talya’nın tüm maddi ve manevi ihtiyaçlarının P.Y. tarafından karşılandığını anlattılar. Hatta P.Y.’nin, Talya anne sütüyle beslensin diye, yeni anne olan arkadaşlarından nasıl süt bulduğunu da anlattılar.

Bütün tarafları dinleyen Mahkeme, Talya ile kendisini 5 yıldır madden ve manen bakıp, gelişimiyle ilgilenen P.Y. arasında “evlatlık ilişkisi”nin kurulmasına karar verdi. Bir başka ifadeyle Talya’nın annesi P.Y. oldu.

Mahkeme, kararında; çocuklarla ilgili düzenlemeler yapılırken göz önünde tutulması gereken en temel ilkenin, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de tanımlanan “çocuğun üstün yararı” olduğunun altını çizdi ve şöyle dedi:

“Davacı ile küçük arasında anne – çocuk ilişkisi kurulduğu, küçüğün doğumundan itibaren davacının küçüğün bakım ve sorumluluğunu üstlendiği davacı ile çocuk arasında evlatlık ilişkisi kurulmasının çocuğun üstün yararına olacağı, küçüğün Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği tarafından kaydedilmiş olduğu (kararın bu bölümünde Talya’nın hangi isimle kaydedildiği yazılı) anlaşılmış olup, yasal şartlar gerçekleştiğinden davanın kabulüne karar verilmiştir.”

İstanbul 17. Aile Mahkemesi’nin kararı, taraflardan istinaf yoluna başvuran olmayınca, geçen yıl Şubat ayında kesinleşti. P.Y. artık Talya’nın resmen de annesiydi. Ama temel bir sorun vardı: Talya ne Fas vatandaşı ne de Türk vatandaşıydı. Kimliği yoktu.

Kamu düzeni ve milli güvenlik meselesi(!)

Talya’nın annesi P.Y., mahkemenin “evlat edinme” kararından sonra 14 Mart 2022’de İçişleri Bakanlığı’a başvurarak, kızının “evlat edinme yoluyla vatandaşlığa kabulünü” talep etti. Bakanlık bir yıl boyunca Talya’nın annesinin başvurusuna yanıt vermedi.

Bakanlık düşündü, taşındı ve Talya’nın başvurusu için 9 Ocak’ta ret kararı verdi. Bakanlığın bu kararı geçtiğimiz günlerde İstanbul Valiliği İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü kanalıyla Talya’nın annesine tebliğ edildi.

Talya, Bakanlığın “Ret duyurusu belgesi”ne göre “milli güvenlik ve kamu düzeni için engel” teşkil ediyordu. Kararın “Ret sebepleri” bölümünde aynen ve sadece şu ifadeler yer aldı:

“Kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunması” ve “Milli Güvenlik bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunması.”

Bakanlık, Talya’nın milli güvenlik ve kamu düzeni için nasıl bir tehdit olduğunu açıklamadı. Sadece, Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun “Bir Türk vatandaşı tarafından evlat edinilen ergin olmayan kişi, millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla, karar tarihinden itibaren Türk vatandaşlığını kazanabilir” hükmünü hatırlattı.

Kimliksiz zor bir yaşam

Şimdi Talya’nın yolu İdare Mahkemesi’ne düşecek ve annesi O’nun için, İçişleri Bakanlığı’nın kararının kaldırılması için dava açacak. Talya ile birlikte bu davanın sonucunu bekleyecek olan P.Y., içinde bulunduğu sıkıntılı süreci şöyle anlatıyor:

“Çocuğumun kimliği olmadığı için en basitinden sağlık sigortası yaptıramıyorum ve en temel hakkımız olan sağlık hakkını önemli miktarda ödemeler yaparak sağlamak zorunda kalıyorum. Örneğin pasaport çıkartamıyorum ve bu nedenle seyahat edemiyoruz. Oysa ki Avrupa’dan iş teklifi aldım ama kızımın kimliği, pasaportu olmadığı için gidemiyorum. Türkiye’de işsiz olarak yaşıyorum. Bütün bunlar maddi ve manevi olarak çok büyük bir zorluk oluşturuyor. İdare Mahkemesinde açacağımız davanın bir an önce sonuçlanması hem benim kızım için büyük önem taşıyor.”

Özcesi; Talya, IŞİD’lilere, El Kaide liderine vatandaşlık veren İçişleri Bakanlığı’nın kendisi hakkındaki kararının iptali için yeniden mahkemeyi beklemeye başlayacak. Kimliksiz ve “vatansız”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ERSAN ATAR Arşivi
SON YAZILAR