CENGİZ ERDİNÇ

CENGİZ ERDİNÇ

Silahların gölgesinde Hablemitoğlu soruşturması

“10 yıl hizmet ettim, 1 madalyam, 72 tane takdirim var. OHAL bölgesinde kimsenin giremediği yerlere girdim, tek başıma girdim efendim. Bu vatanım için, bu devletim… Bunlar anlatılacak, burada övünülecek şeyler değil, ama Türk devleti böyle istiyor diye Ukrayna istihbaratı beni bir tabutun içine koyarak Esenboğa’da MİT’e teslim etti. Adamlar ‘böyle istediler’ diye kırk kere özür dileyerek beni tabuta koydular…"

17 yıl önce ordudan ihraç edilen Özel Kuvvetler yüzbaşısı Nuri Gökhan Bozkır, Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda 14 Şubat günü yapılan ilk duruşmada sözlerine böyle başladı ve tamamlamakta güçlük çekti.

MİT’in Kurtlar Vadisi’nden esinlenmiş gözüken tabut içinde teslimat isteği ve işkenceli, ilaçlı sorgu meselesi avukatların usul hatırlatmalarına rağmen (İşkence iddiası soruşturulmak zorunda) mahkemenin ilgisini çekmedi. Sekiz duruşma boyunca kimi Özel Kuvvetler mensupları çevresinde uçsuz bucaksız bir silah ticaretinin küçük sırları parça parça dökülürken, Bozkır’ın verdiği isimler, avukatların sorulması istenmeyen ve sorulsa da cevap bulamayan soruları bazı ihaleleri ve Altay tankı projesini işaret etti.

Bozkır, Hablemitoğlu cinayetine ilişkin 2014 yılı sonundan beri farklı versiyonlarla anlattıklarını inkâr ederken MİT’ten getirildiği Terörle Mücadele Şubesi’nde polislerin kendisini “müebbete koşuyorsun” diye uyardığını söyledi.

Yasa dışı silah ticaretinin bir kısmı Bozkır’ın “Urfa’daki dosyam” diye geçiştirdiği 8 Eylül 2015 günü Akçakale’de IŞİD üyelerine satılırken yakalanan 6 ton 375 kilo infilaklı fitildi. Bozkır, “sert mizaçlı, kara kutu bir insandır” dediği Tarkan Mumcuoğlu’nu bu dosyaya müdahale edip üzerine komplo inşa etmekle suçladı. Bu husumet yüzünden Mumcuoğlu’nun tetikçi olduğunu söylemişti.

Akçakale’deki TIR toplamı 20 tonu bulan dört ya da beş parti mühimmatın sonuncusuydu. Daha önemlisi bu ince mavi renkli, patlayıcı içeren kablolar 15 Temmuz’un arifesinde Suruç’tan Ankara Gar Katliamı’na, İstiklal Caddesi bombasından Atatürk Havalimanı saldırısına kadar IŞİD’in intihar yeleklerinde kullanılmıştı.

Nuri Gökhan Bozkır, Akçakale’de yakalanan infilaklı fitillerden dört gün sonra ve adı veri tabanlarına girmeden iki saat önce 12 Eylül 2015 günü 10.30’da Sabiha Gökçen havalimanından uçağa binip Ukrayna’ya gitti. Sanki adalet mekanizması içinden güçlü bir el “kaç” demişti.

Ukrayna yabancısı olduğu bir yer değildi, Nuri Gökhan Bozkır 2012 yılından başlayarak Ukrayna’dan elde ettiği silahları Suriye’ye Türkmen aşiretlerine taşıdı. Bozkır’ın Ukrayna İstihbarat Servisi tarafından yakalanmadan hemen önce Strana dergisine verdiği ve yakalanmasından sonra yayımlanan röportajda 2012 yılından başlayarak Doğu Avrupa ve Orta Asya’dan elde ettiği silah ve mühimmatı Suriye’ye Türkmen aşiretlerine götürdüğünü anlatmış, açıklamalarına tıka basa dolar doldurulmuş valizler ve silah yüklü konteynerlerin fotoğraflarını eklemişti. Türkmenlere yaptığı her biri 2 ile 4 milyon dolar değerinde 49 sevkiyatta maliyetin 2-3 milyon dolar şişirildiğini ve farkın MİT’e gittiğini ileri sürüyordu.

Mahkemede konu silah ve mühimmat işine de dokundu. Bozkır Ukrayna’da yaşarken kendisini ziyarete gelen gazeteci ya da işadamı gibi pek çok kişinin “bu olayı kapat, senin üstüne yüklenecek” dediğini söylerken bir isim verdi.

“Birçok işadamı da geldi. Kapat bu olayları dedi. Bak bütün şeyler sana. Recep Sancak ismini de söyleyeyim. Ethem Sancak'ın yeğeni geldi. Bütün şeyler senin üstüne yüklenecektir diye. “

Sancak ismi Altay tank projesine uzanıyordu ve Bozkır da arandığı dönemde, savunma sanayii şirketlerindeki ortaklarıyla Altay tankı için motor temin etmeye girişmişti. Duruşmada cebinden 100 bin dolar para harcayıp, oradaki ilişkilerini de kullanarak tank için önerilen motoru kaçak olarak İstanbul’la gönderdiğini söyledi.

2015 yılından beri Bozkır ve çevresindeki silah ticaretinin izini süren Avukat Vural Ergül tam da bunu sordu:

Uluslararası silah piyasasında çok iyi bir network ağınız var. Bangladeş'te Nijerya’da Sırbistan’da alımlarınız satımlarınız vesaireniz var. Şimdi acaba sizin elinizden yanınıza gelip giden bu iş adamları MİT içerisinde olduğunu iddia ettiğiniz bir kısım insanlar bunlar sizin bu networkünüzü çalmak için mi sizi Hablemitoğlu suikastine dahil edip sizi ihaleye taraf yaptılar?

Bozkır buna MİT’teki sorguyu hatırlatarak cevap verdi.

“MİT’teki sorgumda da tek bir şahıs var. Diğer 4 kişi değişiyordu efendim 3 kişi değişiyordu. MİT’teki sorgudaki şahıs çok etkili yani silah konusunu bilen bir adam. Yani bir mühimmatın marka modellerini sayabiliyordu. ‘Bunu da getirmişsin sen’ diye söyleyebiliyordu. Anladım ki ben burada asıl konu savunma sanayi, yani benim elimdeki networkler alınarak oradaki işimin alınması için yani rahmetli olayının cinayetinin aydınlatılması değil, benim oradaki zaten depolarında yandı gitti savaşta Ukrayna’nın en büyük deposuydu. Hepsi gitti patladı. Onu ülkeme gönderiyordum. Ya bu hattı elimden almaktır”

Bozkır, daha önce Ukrayna’da patladı ve yandı diye gösterilip, Suriye’ye satıldığını anlattığı mühimmatı şimdi “hepsi gitti, patladı” diye geçiştirdi. (Bu konuda daha önce yazdıklarım için https://kisadalga.net/yazar/patlayanlar-ve-yananlar_38799 yazısına bakabilirsiniz)

Altay adı verilen tank projesi 2007 yılında Koç grubunun Otokar şirketi tarafından yüklenilmişti. Motor için 2010 yılında Alman MTU firmasıyla anlaşılmış, ancak bu anlaşma Alman devletinin örtülü silah ambargosuna takılmıştı. 2012 yılında tamamlanan prototip Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın testlerini geçti ama seri üretim aşamasında Koç Grubu yeterli bulunmadı, düzenlenen ihaleyi Ethem Sancak’ın satın aldığı BMC kazandı. Motor için TÜMOSAN’a bakılıyordu, Bozkır tam da bu noktada Ukrayna’dan “motor” bulacağını söyledi. Serdar Özyurt’la ortak olduğu DNS Defence ve Delta Defence şirketleri Ukrayna’nın UkroboromProm’un tek temsilcisi olarak Altay’ın motoruna talip olduğunu açıkladı. Ancak bu doğru değildi, Ukrayna şirketinin başka temsilcileri de olduğu anlaşıldı.

Bozkır IŞİD’e silah satarken yakalandığı için kırmızı bültenle aranır ve iadesi istenirken, Türkiye’de savunma sanayi, jandarma ve emniyet ihalelerine giriyordu. “Terörle mücadele” deyince mangalda kül bırakmayan Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma ve Emniyet her ne hikmetse Bozkır’ın arandığını, IŞİD’e silah satmakla suçlandığını duymamış, bilmiyormuş gibi yapıyordu.

İstihbarat konusunda eğitim veren Özel Kuvvetler’den emekli albay Levent Göktaş da bilmiyordu ki 2020 yılından sonra pek çok ihaleye Göktaş’la birlikte girdiğini bu yüzden zarar ettiğinden yakınıyordu. Göktaş, Altay projesinden dışlanan ve Karsan’la otomotiv sektöründe devam eden Koç Grubu eski yöneticilerinden İnan Kıraç’la ortak olmuş ve Sezgin Baran Korkmaz’la o çok bilinen ihtilafta avukatlığını üstlenmiş, Karsan’ı kontrol eden hisseleri geri almasını sağlamıştı.

Yüzbaşıyken askerlikten atılan, ancak bu hiç olmamış da terfi etmiş gibi kendisini binbaşı olarak tanıtan Bozkır belki daha fazlasını anlatacak, Hablemitoğlu soruşturmasında MİT tırlarından, silah ticaretine uzanan çerçevesini daha da keskinleştirecekti.

Ama hem avukatları hem de mahkeme başkanı araya girdi, savunma sanayiinin çetrefilli ilişkilerine ait soruların Hablemitoğlu cinayetiyle ilgisi olmadığını söylediler.

Geriye savunma sanayi ihalelerinin, Ukrayna’dan Suriye’ye uzanan silah ticaretinin gölgesi altında Hablemitoğlu soruşturmasının 2014 yılında Bozkır’ın anlatısıyla canlandırılışı kaldı. Fakat burada da işin özüne girilemedi. Nuri Gökhan Bozkır, Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili açıklamalarının Zihni Çakır tarafından empoze edildiğini söylüyor ama dönemin Cumhuriyet Başsavcı Vekili ve şimdiki Anayasa Mahkemesi üyesi İrfan Fidan’ın hangi saikle “FETÖ’nün yapılandırmasını çökertecek iki önemli olay” diye MİT Tırları ve Hablemitoğlu cinayetinden söz ettiğini anlatmadı. Sadece bu defa ifadesinden farklı olarak Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili bilgileri anlattığında Fidan’ın “bunun delillendirilemeyeceğini, öngöründen oluştuğunu ve ilgilenmeyeceğini söylediğini” aktardı. Bir de Fidan’ın Soğan Tırlarında altı yıl boyunca korunan, yargıdan kaçırılan sanık Üsteğmen Ahmet Yasin Güneş’i kendisini kontrol etmek için gönderdiğini söyledi.

Sekiz duruşmadan sonra, Hablemitoğlu cinayetinden geriye kalan görgü tanıklarının plakasını verdiği araçla Bozkır arasındaki ilişki, Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan’da iken Kıbrıs'tan yapılan aramalar, ve adları silah ticaretine karışan bir grup Özel Kuvvet mensubunun birbirlerini yalanlayan ifadeleri…

Ve elbette silah ticaretinin, savunma sanayii ihalelerinin gölgesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
CENGİZ ERDİNÇ Arşivi
SON YAZILAR