Sultan mı? Sultan ne arar cumhuriyette

“İnşallah çok uzun olmayan bir süreçte hiç ama hiç kimsenin bize efelenmeyi dahi göze alamayacağı bir savunma kapasitesine erişmiş olacağız.”

Birkaç gün önce kabine toplantısının ardından bu sözleri sarf etti Recep Tayyip Erdoğan. Hemen sonra Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral, bu ifadelerin yer aldığı bir görseli, “Sultanım; yürüyeceksin, ümmet yürüyecek ardından...” (cümle aynı haliyle alınmıştır) yazarak sosyal medyasından paylaştı.

Bunlar İsrail-İran Savaşının sıcak anlarında yaşandı.

“Sultan” kelimesine dair Türk Dil Kurumu sözlüğünde dört madde var.

  1. Padişahların erkek ve kız çocukları ile anne ve eşlerine verilen unvan: Naciye Sultan. Hürrem Sultan.
  2. Bazı din ve tasavvuf büyüklerine verilen unvan.
  3. Belli bir alanda en üst düzeyde olanlar için kullanılan bir söz: O, Türk sinemasının sultanıdır.

Saral, bu maddelerdeki anlamlarıyla “Sultanım” demiş olamaz. Geriye tek bir madde kalıyor o da şu:

  1. Müslüman, özellikle Sünni hükümdarların kullandıkları unvan: Kanuni Sultan Süleyman.

Biliyorsunuz Osmanlı’da bütün ülke padişahın ve ailesinin mülkü, ülkede yaşayanlar da padişahın kuludur. Böyle olunca sultanın mülkü ve kulları üzerinde sınırsız tasarrufu vardır. Elbette padişahla mülkü ve kulları arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir hukuk vardır. Ama hukuk padişah lehine istenildiği gibi düzenlenebilir, ihtiyaca göre eğilip bükülebilir.

Bu madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünde ise tahta çıkmak, tahtta kalmak için verilen mücadeleler var. “Devlet için” kardeş katletmeyi meşru sayan bir anlayışın bu gün ve geleceğimiz açısından örnek alınabilir bir yanı olabilir mi?

5.png

“Nizâm-ı âlem içün katl” etmek

Osmanlı İmparatorluğu, tıpkı çağdaşları gibi savaşmadan ayakta kalamayan, taht kavgalarının eksik olmadığı, iç savaşların bitmediği, kimsenin zerre miskal huzurlu olmadığı büyük bir devlettir. Tahta oturabilmek için çetin mücadeleleri kazanmak gerekir. İktidar, hanedanın malı; taht şehzadelerin doğal hakkıdır.

Tahta sahip olmak için rakibi yok etmeye ilk örnek Osman Bey olur. Amcası Dündar’ı öldürerek beyliğin başına geçer.

Orhan zamanında taht mücadelesi olmaz. Oğlu 1. Murat ise oğlunu ve kardeşlerini katleden ilk hükümdardır.

Kardeşleri Halil ve İbrahim’i, sonrasında kendisiyle taht mücadelesine girişen Savcı Bey’i katleder. Ardından Kosova’da savaş meydanında öldüğünde oğlu Yakup, tahta geçecek olan diğer oğlu Yıldırım Beyazıt tarafından öldürtülür.

Beyazıt Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilince başlayan Fetret Devri’nde, oğlu Süleyman diğer şehzade Musa Çelebi tarafından, Musa Çelebi de Mehmet Çelebi tarafından katledilir. Devlet yeniden kurulur.

2. Murat tahta ilk çıktığı dönem “Düzmece” olarak bilinen Mustafa’yı, daha sonrasında küçük kardeşi Mustafa’yı, amcası Mustafa Çelebi’yi ve diğer kardeşleri Mahmut ve Yusuf’u ortadan kaldırır.

2. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) ilk tahta çıktığında küçük yaştaki kardeşleri Ahmet ve Hasan’ı boğdurtur. Fatih aynı zamanda bu katliamları kanun haline getirir. “Her kimseye evlâdımdan saltanat müyesser ola, kardeşlerini nizâm-ı âlem içün katl etmek münâsibdir. Ekser ulemâ dahi tecviz etmiştir. Ânınla amil olalar.”

2. Beyazıt kardeşi Cem’le girdiği mücadeleyi kazanır ve Cem’i öldürtür. Oğlu 1. Selim’e tahtı bırakmak istemez. Selim babasıyla girdiği mücadeleyi kazanır. 1. Selim’in babasını öldürüp öldürmediği tarihçilerin ortaklaşamadığı bir konudur. Fakat sonrasında Yavuz diye anılacak Selim, sekiz kardeşini, eşlerini ve çocuklarını katleder.

Osmanlı’nın zirve döneminin padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın taht kavgasına girişecek rakibi yoktur ama oğlu Mustafa’yı ve karısını boğdurtur.

Süleyman sağken ayaklanan Şehzade Beyazıt ise, Şehzade 2. Selim tarafından yenilir ve tüm ailesi katledilir.

Onun ardından gelen 3. Murat altı kardeşini katleder. 3. Mehmet tahta çıkar çıkmaz on dokuz kardeşini boğdurtur. Osmanlı tarihinin bu en kanlı taht kavgası halk tarafından da tepkiyle karşılanmıştır.

Ondan sonra padişah olan 1. Ahmet’in bu olaya tepkili olduğu söylenir. Ahmet şehzade katlini resmi olarak ortadan kaldırır ama iktidar için kanlı mücadeleler sürecektir.

Bu dönemde taht için tehlike arz eden şehzadeler için kafes dönemi başlamıştır. Devlet, Kanuni’den sonra duraklar ve bir süre sonrada gerileme dönemine girer. Padişahların niteliği düşer. Örneğin 1. Ahmet’ten sonra padişah olan 1. Mustafa’nın akli dengesi yoktur ve yalnızca 3 ay tahtta kalır.

2. Osman 12 yaşında padişah olur, kardeşi Mehmet onun iktidarı için katledilir. Osman da yeniçeriler tarafından tahttan indirilir ve katledilir. Osmanlı tarihinde ilk kez yeniçeriler tarafından bir padişah öldürülmüştür.

4. Murat on bir yaşında padişah olur, kardeşleri Süleyman, Beyazıt ve Kasım’ı öldürülür. Ardından gelen İbrahim “deli” diye bilinir, 8 yıllık iktidarı boyunca kafes hayatının etkisinden kurtulamaz.

4. Mehmet zamanında da Kösem Sultan katledilir.

2. Süleyman 39 yıllık kafes hayatının ardından padişah yapılmış, kısa süre sonra ölmüştür.

2. Mustafa en beceriksiz padişahlardandır ve çok sayıda vezir idam ettirir.

3. Ahmet dönemi “Lale Devri” olarak da bilinir. Patrona Halil İsyanı’yla tahttan indirilir. İsyan sırasında isyancıların istedikleri yöneticilerin idamını kabul eder. Kendisi de kafeste ölür.

51 yaşında kafes hayatından çıkartılıp padişah yapılan 3. Osman’ın akli dengesi bozuktur. Aynı şekilde 40 yıllık kafes hayatının ardından tahta oturtulan 3. Mustafa, 3. Osman’ın 3 çocuğunu katleder.

1. Abdülhamit de kafesten çıkıp padişah olur. Kısa iktidarı ölümüyle son bulur. Yerine geçen 3. Selim reform çabalarına girişir. Ancak yeniçeri ayaklanması sonucu tahttan indirilir ve tahta geçen 4. Mustafa tarafından boğdurulur.

2. Mahmut devlet içi çatışma nedeniyle bıçak sırtında bir iktidar sürdürür ve yeniçeri ocağını kanlı bir şekilde ortadan kaldırır.

2. Mahmut’un ardından Abdülmecid, onun ardından Abdülaziz tahta geçer. Abdülaziz, meşrutiyet isteyenlerce tahttan indirilir ve “intihar eder.” Yerine getirilen 5. Murat’ın akli dengesinin yerinde olmadığı anlaşılır. Yerine 2. Abdülhamit getirilir. O da 31 Mart Ayaklanmasının ardından İttihatçılar tarafından sürgüne gönderilir. Yerine 65 yaşındaki Sultan Reşat tahta oturur. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin denetiminde yaşar.

Son padişah Vahdettin, İngiliz gemisiyle ülkeden ayrılır.

Bu örnekler yalnızca padişahlara dair. Diğer yönetim kademesi ve halka dair olanlara başka bir yazıda değinebiliriz.

Günümüz ve geleceğimiz Osmanlı örnek alınarak inşa edilemez

Cumhuriyet söz konusuysa artık sultanlık, padişahlık yoktur. Her yurttaş yöneticilerini seçme, isterse de seçilme hakkına sahiptir. Cumhurbaşkanlığı dâhil. Demokrasi yalnızca seçimlerde oy kullanmak, seçilmişlere vekâlet vermek değildir. Halkın ülkenin kaderinde söz sahibi olmasıdır.

İşlerin kitapta yazdığı gibi yürümediği hepimizin malumu. Yüz yıllık cumhuriyet tecrübemizin halk egemenliği, eşitlik, özgürlük, demokrasi gibi kavramlar açısından değerlendirilmesi ayrıca bir tartışma konusu.

Faşist ideolojilerin idealize edilmiş bir maziye dönüşün arzusunu propaganda ettiği malumdur. Geçmişe öykünme huyu ülkemiz sağının ekseriyetinde görülen bir özelliktir.

Gelgelelim aklı başında hiç kimse, halk egemenliğinin yerine saltanatı; eşit yurttaşlığın yerine kulluğu öneremez. Makamları işgal eden atanmışlar kapıkulu olmaya özeniyor olabilir. Bu ülkede yaşayan milyonların ihtiyacı ise adalet, demokrasi, barış, laiklik ve insanca yaşamdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
NURİ GÜNAY Arşivi