ÖZGE MUMCU AYBARS
'Süper Vatandaş' olmak
14 ve 28 Mayıs seçimlerinde, yakın çevremden müşahit olan kaç arkadaşım vardı bilmiyorum. Bu arkadaşlarımın çoğu hiçbir siyasi partiye üye olmayan ve sandık güvenliğini esas sıkıntı olarak gören arkadaşlarımdı.
Özellikle CHP'nin güçlü olmadığı sandıklarda herhangi bir "oldu–bitti"ye izin vermemek için, sabahlara kadar çalıştılar. Sandıklar kapandıktan sonra okul okul sandık sandık dolaşan AKP'li müşahitlerle süreci demokratik yöntemlerle çözmek için uğraştılar.
Ankara'daki çevremde, Mamak'ta, Etimesgut'ta ve bir dolu "kritik" sayılan sandıkta çalışan dostlar, sivil inisiyatiflere de parti müşahitliğinde de görev aldılar. Bir anlamda hepimiz adına "süper vatandaşlık" görevini üstlendiler. Her "süper kahraman" bazen kaybeder... Biz de kaybettik.
Türkiye'de sandık kurulu sayısı 192 bin. Yurt içi ve yurt dışı seçmen sayısının toplamı 64.145.504. Yurt içi seçmen sayısı 60.721.745. Yurt dışı seçmen sayısı ise 3.423.759. 24 Haziran 2018 seçimlerine katılan parti sayısı 11. 14 Mayıs 2023 seçimlerine katılan parti sayısı ise 36. 14 Mayıs'ta seçimlere katılım oranı yüzde 88,92. İlk seçim sonuçları malum, mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 49,24 oy, Kemal Kılıçdaroğlu ise yüzde 45,07 oy aldı. Sinan Oğan ise yüzde 5,28. Dolayısıyla, bir sonraki seçimin belirleyeni de Sinan Oğan ile ATA İttifakı'nın bileşenleri oldu.
Sinan Oğan, ATA İttifakı'ndan ayrılarak Cumhur İttifakı'na geçti. Bu ani geçiş ve Cumhur İttifakı bileşenlerinden biri olan Hüda-Par hakkındaki öncesindeki muhalif söylemleri, onu muhalefette hedefe oturttu. ATA İttifakı dağılınca da, Zafer Partisi ani bir biçimde "kayyum" maddesini "Millet İttifakı" Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na dayatınca – ittifakın belirleyici gücü ancak ortağı olmayan YSP'de fırtınalar koptu.
Sonuçları ise Güneydoğu illerinde sandığa yansıdı. Bunların üzerine yurt dışı oylarındaki Recep Tayyip Erdoğan'a verilen oylar, sandığın son belirleyeni oldu. 28 Mayıs, saat 22.00 sularında sonuç açıklanmıştı. Recep Tayyip Erdoğan, yeniden Cumhurbaşkanı seçilmişti. Ve de Cumhur İttifakı seçmenleri, o saatlerde, büyükşehirlerde, araçlarla turlara başlamıştı bile...
Şimdi, seçimdeki bu istatistiki ve kısa değerlendirmenin ardından, bunca ittifak, bunca ekonomik krize rağmen Millet İttifakı neden yenildi? İlki 14 Mayıs'ta, güçsüz olan sandıklara yeterli müşahit sağlanmaması, sahadan edinilen bir izlenim ise sağlanan müşahitlerin, sandıktayken bir anlamda "satın alınmış" olması. Yani, Millet İttifakı'nın aldığı oyu Cumhur İttifakı'na yazan bir muhalefet partisinde olan müşahit nasıl bunu yapabilir? Bunu bir tarafa koyalım; parti örgütünün kendi iç kavgasında çözülecek bir olay olarak...
Seçime endeksli olan bekleyiş sona erdi. Piyasalar ne durumda olacak? Kur korumalı mevduat ne olacak, bankaların daraltılan kredi havuzu vatandaşı nasıl etkileyecek? Artan kiralar hangi gelirle karşılanacak? Ay sonunu getiremeyenler ne yapacak? Kafamızda deli sorular, dolanıp duruyor işte...
Biz TOGG, İHA ve SİHA, Milli Muharebe Uçağı ve tüm medyanın Türkiye Yüzyılı söylemlerine karşı, kırmızı beyaz marteniçka bileklikleri ve bahar gelecek ile demokrasi söylemiyle karşı bir seçim söylemi içinden geçtik. Oysa Ankara'ya zemheri ayazıyla bir bahar geldi. Ve tüm bu askeri-kompleks söylemi içinden geçerken, bir önceki yaz Yunanistan'a gösterilen savaş tamtamları deprem diplomasisiyle çözüldü. Türkiye bir savaşta değil, o zaman biz neden devlet destekli olan damatvari özel sektörün askeri sinai kompleksiyle sınanıyoruz?
Evet, 2002'den beri yeniden kurulmaya çalışılan yeni müesses nizam dağılmadı.
Diğer yandan da, 1980'lerin sonundan itibaren Güneydoğu'da güçlendirilen ve Hizbulkontra ile yetişen, domuz bağcı Hüdaparcılar mecliste... Cumhuriyet tarihinin en gerici yapılı meclisinden nasıl bir demokrasi anlayışı çıkacak, onu da göz önüne bulundurmak gerekiyor.
Bu meclisin ömrünün çok uzun olmayacağını düşünenler arasındayım. Bir sonraki seçim 5 yıldan kısa bir süre içinde yapılabilir... Türkiye gibi, dinamik bir toplumda sığınmacılar sorunu aynı yakıcığıyla duruyor, depremde yıkılan evlerin, kaybedilen canların izi ortada duruyor. Depremde kayıp vatandaşların sorunu en temelde duruyor...
Diğer yanda idealist "süper vatandaşlar" partiler üstü bir dil geliştirerek, sandıklara sahip çıkıyor... 36 partiyle seçimlere girilirken "süper vatandaşlık" daha da gelişiyor.
Belki bir gün bahar gelecek, ama bugün değil.
Not: CHP'de Dış İlişkiler Birimi'nde seçim döneminde yoğun bir tempoyla çalıştığım için yazılarıma biraz mola vermiştim. Bundan sonra umuyorum her hafta başka bir yazıyla karşınızda olacağım.