MÜHDAN SAĞLAM

MÜHDAN SAĞLAM

UKRAYNA İŞGALİ ORTA ASYA’YI NASIL ETKİLİYOR?

Moskova’nın Ukrayna’ya dönük hamleleri sürerken karşı hamle olarak Rusya’ya sert yaptırımlar uygulanıyor. Son yaptırımların ekonomik etkisi ve dünya emtia piyasalarına yansımaları sık sık gündeme geliyor. Bununla beraber Rusya ekonomisine bağlı Orta Asya cumhuriyetlerinin önemli bir kısmı hali hazırda yeteri kadar dikkat çekmese de kaygılı ve sancılı bir bekleyişin içinde. Rusya’nın Ukrayna işgali ve yaptırımlar Orta Asya Cumhuriyetlerinde nasıl karşılanıyor? Bu yazıda bu soruya yanıt arayacağız. 

RUSYA VE ARKA BAHÇESİ

Ukrayna’da yaşananlara mercek tutulduğunda, Rusya’nın bazı devletler ve izledikleri politikalar konusunda aşırı hassas oluşu dikkat çekiyor. Ukrayna’yı da içine alan bu durum, Rusya’nın arka bahçesi olarak gördüğü, eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinin geleceğinin ve burada yaşanan gelişmelerin kendisine etkisine dayanıyor. Rusya açısından arka bahçesine dönük bir müdahale nihai olarak kendisini hedef alacak bir kalkışmanın, iktidar değişikliğinin öncü hamlesi. 

Rusya’nın 1993’ten bu yana dış politikasında neredeyse değişmez politikalardan olan bu yaklaşım yalnızca Ukrayna’da değil, 2008’de Gürcistan’da görülmüştü. Ancak bu politikanın odağında yalnızca adları sıklıkla anılan Ukrayna ile Gürcistan yok, Orta Asya cumhuriyetlerinin faaliyetleri de Moskova tarafından dikkatle takip ediliyor. Dahası bölgede bağların güçlenmesi için Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) gibi askeri ittifakların yanı sıra Avrasya Ekonomik Birliği gibi bütünleştirici devletler arası oluşumlar kuruluyor. Bu örgütlere henüz üye olmamış devletlerin örneğin Özbekistan, Türkmenistan gibi, orta vadede katılımları hedefleniyor. Ancak Ukrayna’da olan bu devletleri iki açıdan tedirgin ediyor: Siyasi ve ekonomik gelecek. 


“BUGÜN UKRAYNA’YA YARIN BANA” KAYGISI

Rusya’nın "arka bahçe politikası", ekonomiden ziyade aslında askeri/güvenlik perspektifine yaslanıyor. Orta Asya devletlerinin Çin ile enerjiden ekonomiye var olan bağları, Rusya’nın Ukrayna’nın AB ile ekonomik işbirliğinden memnun olmasa da sessiz kalması bu argümanı güçlendiriyor. Bunun bir nedeni Moskova’nın güvenliği önceleyen yaklaşımı, bir diğeri ekonomik olarak Çin ya da AB’nin bu ülkelere sunduğu alternatifi sunamıyor olması. Yani Rusya’nın ekonomik kısıtları bir anlamda bu ülkelerin ekonomik ilişkilerine kontrolü serbesti tanımasının da nedeni. 

Güvenlik ekseninde devam edildiğinde ise, tedirginlik verici bir başka durum söz konusu. Ukrayna gibi Kazakistan başta olmak üzere Orta Asya cumhuriyetlerinde de yaşayan Rus azınlık. Bu azınlığın bir gün Ukrayna’da ya da Gürcistan’da olduğu gibi ayrılma talebinde bulunması veya ayaklanması bu ülkeler açısından tedirginlik verici. Tam da bu neden Özbekistan Dışişleri Bakanı Abdülaziz Kamilov Ukrayna konusunda şu açıklamayı yaptı: Savaş durmalı, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tanıyoruz. Donetsk ve Luhansk’ı tanımıyoruz. Kırgızistan İslam Ülkeleri Konferans’ından barışçıl çözüm vurgusu yaparken BM ilkelerini yeniden hatırlattı. Tacikistan ve Türkmenistan tarafsızlık politikası uyguluyor. 

Kazakistan’da durum biraz daha karmaşık. Cumhurbaşkanı Cömert Tokayev, ocak ayındaki ayaklanmayı bastırdığı için Rusya’ya bir anlamda minnettar. Nitekim işgal öncesinde Kremlin’e ziyarette bulunan isimler arasındaydı. Ancak Kazakistan, 2014’teki Kırım’ın ilhakını tanımadı. Benzer biçimde zaman zaman Rusya’da gündeme gelen Kuzey Kazakistan’ın Rusya’ya katılımı tartışmasından rahatsız. Kazakistan’da nüfusunun yüzde 19’u Ruslardan oluşuyor ve bu nüfus yoğun olarak ülkenin kuzeyinde yer alıyor. Dolayısıyla Nursultan bir yandan Ukrayna konusunda sert ve Rusya’yı kızdıracak bir açıklamadan kaçınırken, yarın Rusya’nın Ukrayna’da olduğu gibi ülkenin kuzeyini topraklarına katmasından da endişe duyuyor. Üstelik Ukrayna’da durumun Kırım’dan Donetsk ve Luhansk’a uzanması bu endişeyi perçinliyor. 

Özetle Ukrayna’da yaşanan gelişmeler bir kısmı KGAÖ ve Avrasya Ekonomik Birliği üyesi olan ülkelerde bazen dillendirilen bazen kapalı kapılar ardında konuşulan bir tedirginliğe neden oluyor. “Bugün Ukrayna’ya olan yarın bana da olabilir” olarak özetlenen bu durum, bölgedeki Rusya’nın sorun çözen ve istikrarı sağlayan aktör imajından uzaklaşmasına ve güven bunalımına kapı aralıyor. 

ORTA ASYA EKONOMİLERİNİ SANCILI GÜNLER BEKLİYOR 

Rusya ile Orta Asya Cumhuriyetlerini bağlayan önemli bir diğer başlık ekonomi. SSCB ile bütünleşik bir ekonomiye sahip olan Orta Asya devletlerin ekonomik bağları Rusya Federasyonu ile de sürüyor. Çin Rusya’nın bölgeye dönük ihracat liderlerini büyük oranda aşındırsa da bu devletlerle Rusya arasında petrol ve doğal gaz boru hatlarından işçi göçüne, ortak ekonomik girişimlere işbirliği sürüyor. 

Bölge ülkeleriyle ilişkilerde bu çerçevede en dikkat çeken alanlardan biri özellikle Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan’dan Rusya’ya gelen işçiler. Rusya İçişleri Bakanlığı, 2,5-3 milyon arasında Orta Asyalı işçinin Rusya’da çalıştığını söylese de kayıt dışı  da dikkate alındığında bu sayının çok da fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu işçiler, kazandıklarını ailelerine yollayarak göç veren ülkelerin ekonomilerinden hayati bir paya sahip. Örneğin Rusya’da çalışan işçilerin yolladıkları dövizler, Tacikistan GSYH’sinin yüzde 28’ni, Kırgızistan GSYH’sinin yüzde 31.3’ünü ve Özbekistan GSYH’sinin yüzde 12’sini oluşturuyor. Yani üç ülkenin ekonomisi için Rusya’dan gelen döviz önemli. Üstelik pandemiyle bu ülke ekonomilerinin sarsıldığı dikkate alındığında Rusya ekonomisindeki bir çalkantı kendilerinin de sarsılması demek. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar bu nedenle yakından takip ediliyor. Hatta Kırgızistan’da yaptırımlar nedeniyle Rusya ekonomisinde yaşanan baskının enflasyona 2-3 puan arasında etki ettiği şimdiden kayıt altına alınmış durumda. Özellikle rublede yaşanan değer kaybı, işçinin ailesine yolladığı döviz miktarını etkiliyor, buysa ailenin harcamalarını, borçlarını ve hayatını… 

Değinilen üç ülke de işçiler de aslında yaptırımların kendileri üzerindeki etkisi konusunda tecrübeli. Kırım’ın ilhakı sonrasında 2014’te yalnızca belli şirketler ve iktidara yakın isimlere getirilen yaptırımlar petrol kriziyle birleşmiş ve Rusya ekonomisi 2017’ye kadar süren bir krize girmişti. İşte bu kriz, işçilerin yolladığı dövizlerin toplamında yüzde 40’tan fazla düşüşe neden oldu. Şimdiyse yaptırımlar daha kapsayıcı, etkileri daha yüksek. Dahası Rusya’nın karşı önlem olarak döviz alımına getirdiği sınır yabancı işçilerin hem iç koşullar hem de dış koşullar nedeniyle köşeye sıkışmasına neden oluyor. Bunun bölgeye etkisi var: Dünya Bankası’na göre şu ana kadar Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, Kırgızistan’ın döviz gelirlerinde yüzde 33, Tacikistan’ınkinde  yüzde 22 düşüşe neden olacak. Bu oran 2014’te Kırgızistan için yüzde 25, Tacikistan için yüzde 30’du.  Dünya Bankası’nın açıklamasında da zaten şimdilik olduğuna dönük izlenim görülüyor, zira yaptırımlar sonlanmış değil. Özetle şimdiden Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan ekonomisini parlak günlerin beklemediğini söylemek gerekiyor. 

Bölgenin önemli ekonomilerinden biri Kazakistan, diğerlerinden farklı olarak işçi göçü açısından daha geri planda yer alıyor. Ancak Kazakistan için sıkıntıya neden olan petrol ihracatının yüzde 60’tan fazlasını Rusya limanları aracılığıyla yapması. Dolayısıyla Rusya’yı etkileyecek kısıtlamaların Kazakistan enerji politikasında da  karşılık bulacak. Dahası önceleri Gümrük Birliği bugün Avrasya Ekonomik Birliği’nin önemli ekonomilerinden olan Nursultan ile Moskova ekonomisi belirli düzeyde entegre olmuş durumda. Buysa Moskova’daki bir sektöre gelen yaptırımın Nursultan’da hesaplamaların yeniden yapılması anlamına geliyor.  Kısacası Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Orta Asya’da siyasi tedirginliğe,  toprak bütünlüğüne dönük örtük bir endişeye ve ekonomik karamsarlığa neden oluyor. Yani Rusya’nın Ukrayna’daki adımları sadece Batıyla değil, Orta Asya devletleriyle ilişkilerinde de yeni sorunlar ve soru işaretleriyle dolu bir döneme girildiğini gösteriyor. 






Önceki ve Sonraki Yazılar
MÜHDAN SAĞLAM Arşivi
SON YAZILAR