CENGİZ ERDİNÇ

CENGİZ ERDİNÇ

Hava oyunları, Hamburg Piyangosu ve Sir Vincent’in rüyası

Kaba tabirle “keriz silkelemek” borsada yapılan manipülasyonlarından sadece biri. Ve bu topraklardaki tarihi bir asırdan çok daha fazla.

Bu öykülerden biri 1890’da Osmanlı Bankası Direktörü Sir Edgar Vincent’in annesinin rüyasıyla başladı. Yaşlı kadın merhum kocasını görmüş, ak sakallı bu adam Güney Afrika’da altın dolu topraklardan söz etmiş, bunu mutlaka oğluna anlatmasını tembihlemişti.

Sir Vincent, annesinden dinlediği rüyayı Londra’dan İstanbul’a dönerken Marsilya’da bindiği Messagerie deniz yollarına ait geminin lüks salonunda on günlük yolculuk boyunca banker ve yatırımcı dostlarına anlattı. Güney Afrika’ya gitmeyi, altını bulmayı planlıyordu. Bunun bir sır olarak kalmasını da istemedi. Haber ışık hızıyla İstanbula yayıldı.

İmparatorluk başkenti İstanbul 19. Yüzyılın son çeyreğinde sanayi devriminin nimetlerini ve külfetlerini de bir arada yaşıyordu. Şairlerin üç asırdan beri “Mutluluk kapısı” (Dersaadet) diye adlandırdığı şehir büyük bir temaşa çadırına benziyordu. Nüfus artmış, eski şehrin dışına taşan Müslüman ahali Pera’yla tanışmış, Boğaziçi yalılarında artık kadınlı erkekli eğlenceler düzenlenir olmuştu. Paris ve Londra modası yakından izleniyor, hayat, Ahmet Mithat Efendinin roman karakterleri gibi balolarda, salon danslarında ya da Galata meyhanelerinde akıp gidiyordu. Bu hayat Batıdan gelen binbir çeşit ürünle renkleniyordu. Artan tüketim ithalatçıları ve bankerleri servet sahibi yaparken, savaşlar ve cömert harcamalar nedeniyle Hazine’nin artan bütçe açıkları iç borçlarla kapatılıyordu. Bütün devlet erkanı, hatta Valide Sultan bile debdebeli yaşantıya ayak uydurmak için sarraflara borçlanıyordu.

Galata Borsası kahvelerde toplaşan sarrafların devletin borç senetlerini alıp satmasıyla doğmuş, nama yazılı bu borç kağıtlarının hamiline hale getirilmesiyle palazlanmıştı. Havyar Han’da başlayıp, sonra Komisyon Han’a yayılan Galata Borsasında kural yoktu, her tür çılgınlık, spekülasyon ve dolandırıcılık mümkündü. Mubayaacı, oyuncu ve tellalların oluşturduğu borsacılar Havyar Han kapandıktan sonra bile paraya doymuyor, işlemlerini Beyoğlu birahanelerinde sürdürüyordu. 1873’te oluşturulan Borsa Komiserliği Galata’yı kurallara bağlayarak kısmen kontrol altına almış, pek çok suistimalin önü alınmıştı. Konsolid denilen ve birleştirilmiş devlet borçlarından oluşan tahviller üzerinde spekülasyonlar sürüyordu.

1875’te Sarayın savurganlığı yüzünden Hazine dara düşünce Sadrazam Mahmud Nedim Paşa danışmanı John Paşa eliyle piyasayı tahvile boğmuş, tahvillerin vadesi geldiğinde faiz ödemelerini devlet eliyle erteleyerek hem küçük çaplı bir krize sebep olmuş hem de servetine servet katmıştı.

Alaylı bankerlerin yerini Avrupa’da eğitim almış çocukları aldığında bu yeni banker kuşağıyla birlikte Galata Borsası da uluslararası bir çehre kazandı, dünya borsalarıyla entegre hale geldi.

“Hava oyunları” asırlar sonra dünya borsalarına yayılacak vadeli işlemlerin ilkel bir biçimi olarak bu dönemde keşfedildi. Tahviller, hava gazı, su, elektrik ve demiryolu, deniz yolu gibi alanlarda kurulan yüzden fazla şirketin hissesi spekülasyona konu oluyordu.

Galata Borsası’nın kurtları sürekli icatlar çıkarıyordu. Bunlardan biri de piyangoculuktu. Rumeli Demiryolları gibi şirketler, tahvillerini alanlar içinden 50 talihliye çekilişlerle 800 bin Franga ulaşan anapara ödemesi ve ikramiye veriyordu. Borsa’da bu tahvillerin “çekiliş hakkını” alıp satmaya başladılar. Fakat asıl vurgun Almanya’da bir grup bankerin icad ettiği Hamburg Piyangosu’nun Galata’ya gelişiyle oldu.

Hamburg Piyangosu “matematik bilmeyenlerden” alınan bir tür vergi gibiydi. Yılda yedi çekiliş yapılıyordu, her çekilişin fiyatı ayrıydı, bir bilet ilk çekilişten başlayarak para kazanırsa diğer çekiliş haklarını kaybediyordu. Bankerler önce Hamburg biletlerini fahiş karlarla sattılar, sonra daha da azıp, kendi bastıkları kuponlarla biletleri bölüp çekişe katılma hakkını pazarladılar. Kazanan numaraların ilanı başka bir gelir kapısıydı. Hemen “sahte kazananlar” listeleriyle çalışan açıkgözler türedi. Biletleri satmak yerine kendine ayıran kimi bankerler battı, kimileri sıkı bir vurgunla Avrupa’ya kaçtı. Büyük bankerlerden Gorgi Zionetto hileli iflas ettiği anlaşılınca üç yıl kürek cezasına mahkum edilmişti. Sekiz yıl süren bu çılgınlık ancak Alman hükümetinin Hamburg Piyangosunu yasaklamasıyla sona erdi.

Sir Edgar Vincent böyle bir atmosferde 1889 yılında Bankı Osmanı-i Şahane’nin direktörlük koltuğuna oturdu. İstanbul’u iyi tanıyordu, 1880’de Berlin Anlaşması çerçevesinde İngiltere özel temsilcisi olarak Doğu Rumeli’ye atanmış, ardından Osmanlı Borçlarını yöneten Duyunu Umumiye’de yine İngiltere’nin temsilcisi olarak bulunmuştu. Londra’da finans merkezi City’de iyi bir çevreye sahipti. Mısır hükümetine mali danışmanlık yapmış, pek varlık gösteremeyince karşısına çıkan ilk fırsat olan Osmanlı Bankası direktörlüğüne başvurmuştu. Göz kamaştırıcı vaatlerle bankayı yöneten Londra ve Paris komitelerinin gözünü boyamayı başardı.

Osmanlı Bankası 35 şubesi ve para basma yetkisiyle merkez bankası gibiydi. Piyasaya çıkardığı banknotların tutarı 1 milyon lirayı aşmıştı. Altın karşılığı mevduat sertifikalarıyla da para topluyordu.

Sir Vincent’in altın madeni rüyasını köpürtmesi boşuna değildi. Güney Afrika’daki Transvaal 1885’te altın rüyası gören binlerce maceracının akınına uğramış, Londra Borsası’nda kurulan altın şirketlerinin hisseleri uçuşa geçmişti. Sir Vincent ve Osmanlı Bankası bu balonu şişirenler arasındaydı.

Sir Vincent sıcağı sıcağına Güney Afrika’ya Transvaal’e bir seyahat düzenledi. Daha yoldayken İstanbul’a çektiği telgraflarda altın bulunmuş gibi müjdeler verdi. Haberin kaynağı Bankı Osmanî-i Şahane direktörü olunca herkes birbirini çiğneyerek altın hisseleri almaya koştu. Aralarında Sultan Abdülhamit de dahil saray erkanı, ileri gelen paşalar, sıradan tüccarlar, üç beş kuruşu olan binlerce Osmanlı tebası bu çılgınlığa dahil oldu.

Saadet zinciri genişleyerek çalışıyordu, Galata Borsası’nda hisselere para yatıran zengin oluyor, yeni zenginler Levant Herald gazetesinden hisse fiyatlarını takip edip Tarabya’daki Summer Palace’ta beş çayı yerine şampanya içiyorlar, terasta verilen çılgın partilerde eğleniyorlardı. Trabzon-Tebriz yolundaki ücra hanlarda bile hisse alıp satılır olmuştu. Bu ilgi Osmanlı Bankası’nın ipotek edilen hisse karşılığı verdiği ve 1894’de 2 milyon altın lira gibi devasa bir rakama ulaşan kredilerle besleniyordu. Banka yine Vincent’in tavsiyesiyle “kafir pazarı” denilen on civarındaki altın şirketine 2 milyon sterlinden fazla para yatırmıştı.

Sir Vincent Güney Afrika seyahatlerinde İstanbul’a altın müjdesi verirken bir yandan altın madenciliğiyle uğraşan Eastern Investment Co. adlı şirkete ortak oldu. Şirketin hisselerinin üçte ikisi hamilineydi ve en büyük bireysel yatırımcı Sir Vincent’ti. Pek çok hisseyi Galata’daki bankerlere bizzat sattı. Hisseleri 1895’te 8 Sterline kadar yükseldi.

Bu saadet zinciri 30 Eylül 1895 günü İstanbul’da Ermenilerin yaptığı protesto yürüyüşünün kanlı biçimde bastırılmasıyla oluşan gergin atmosferde çatırdamaya başladı. Abdülhamid’in 17 Ekim’de “Islahat Paketini” kabul etmesi olayları durdurmaya yetmedi, çatışmalar Anadolu şehirlerine yayıldı.

Ekim ayında Londra’da bankalar kredileri kesmiş, bire yüz veren altın hisseleri çakılmıştı. Bu rüzgar, İstanbul’da kasırgaya neden oldu, Sir Vincent’in şişirdiği altın balonu büyük bir gürültüyle patladı ve Galata Borsası çöktü. Ellerinde hisse olanlar Osmanlı Bankası’nın kapısına dayandı. Banka çöküşe rağmen piyasaya güven vermek için 60 bin hisse senedi aldı fakat hisseler hızla düştü.

Sir Vincent Osmanlı Bankası’nın Paris Komitesi’nden gelen uyarılara kulak asmamıştı, olayın faturasının kendisine kesileceğini fark etti. Bir yandan suçu yardımcısına atmaya çalıştı, diğer taraftan Paris Komitesi’ne telgraf çekerek Sadrazam Kamil Paşa ve Maliye Nazırı ile görüştüğünü, Hükümetin Osmanlı Bankası imtiyazını 48 yıl daha uzatmaya hazır olduğunu bildirdi.

Ekim ayı sonunda durum daha da kötüleşti. Halk mevduatlarını geri çekmeye, Osmanlı Bankası’nın piyasaya sürdüğü altın karşılığı banknotları bankaya iade etmeye başladı. Rakip Credit Lyones bankası da fırsattan yararlanıp elindeki büyük kupürlü banknotları Osmanlı Bankası’na getirip altın karşılığını istedi. Kasım ayının ilk günü felaket hızlandı. Bankanın nakdi 100 bin altın liraya düştü.

Sir Vincent bu defa Ermeni komitelerini suçluyor, komitecilerin mahalle mahalle gezerek halkı ellerindeki Osmanlı Bankası banknotlarını bankaya satmaya çağırdığını söylüyordu.

Paris Komitesi İskenderiye, Londra ve Paris’ten 400 bin altını İstanbul’a doğru bulabildiği her araçla, trenlerle ve vapurlarla yola çıkardı. Ancak altınların gelişi birkaç günü bulacaktı. Vincent bir kez daha hükümetle ilişki kurdu, o gece ilan edilen Moratoryum ile banka yükümlülüklerin yerine getirilmesi dört ay boyunca ertelendi. Erteleme bankanın alacaklı olduğu kişileri ve şirketleri rahatlatmış, kararname dışında kalan işlemler yüzünden nakit ödeme zorunluluğu değişmemişti. Hükümet bir kez daha imdada yetişti, Avrupa’dan para gelene kadar banknotların altın karşılığının ödenmesi bir ay süreyle ertelendi, ayrıca Osmanlı Bankası’nın imtiyazının 12 yıl uzatılmasına karar verildi. Bu son hamle krizi bir parça yatıştırdı.

Hasarı hesaplamak ancak bu finansal yangın bittiğinde mümkün oldu. Sir Vincent’in annesinin rüyası Bankı Osmanı-i Şahane’ye elinde kalan çöpe dönüşmüş hisse ve tahviller dışında 2 milyon Sterline maloldu. Halkın havaya karışan parası ve sarrafların zararını hesaplamak mümkün değildi. Galata Borsasının üzerinden bir silindir geçmişti, onlarca komisyoncudan sadece sekizi ayakta kalabilmişti.

Altı ay sonra 1896 Ağustos'unda Osmanlı Bankası, Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksütyün) üyeleri tarafından basıldı, 154 kişi rehin alındı. Sir Edgar Vincent binadan kaçarak Rus elçiliğine sığındı. Ermenilerle Yıldız Sarayı arasında elçilikler aracılığıyla süren pazarlıklarla işgal sona erdi. Militanlar Sir Edgar Vincent’in yatıyla Karaköy limanından ayrıldı. Sir Vincent ise yetkileri budansa da görev süresinin sonuna, 1897 yılına kadar koltuğunu ve daha önemlisi servetini korudu. Kazancının bir kısmını krizde feda etse de geriye 2 milyon Sterlin kalmıştı.

Aradan geçen 125 yıla rağmen, Sir Vincent’in ruhunun pek de fazla uzaklarda olmadığını, sadece hisse senetleri ya da vadeli işlemlere değil, çeşitli saadet zincirlerine, kripto para girişimlerine yutkunarak baktığını söylemek pek de kehanet sayılmaz.

KAYNAKLAR

1 Haydar Kazgan, Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi 1. Cilt İMKB Yayınları 199 sf. 399

2 Borsa Rehberi 1928 İMKB sf. 16

3 Azmi Fertekligil Türkiye’de Borsanın Tarihçesi İMKB Yayını sf. 391-395

4 Haydar Kazgan Galata Bankerleri II. Cilt sf. 54-57

5 R. P. T. Davenport-Hines , Jean-Jacques Van Helten “Edgar Vincent, Viscount D'Abernon, and the

Eastern Investment Company in London, Constantinople and Johannesburg” Business History, 1986 28:1, sf. 40.

6 Ethem Eldem, Osmanlı Bankası Tarihi 1999, sf. 163

7 R. P. T. Davenport-Hines , Jean-Jacques Van Helten “Edgar Vincent, Viscount D'Abernon, and the

Eastern Investment Company in London, Constantinople and Johannesburg” Business History, 1986 28:1, 42-47

8 Ethem Eldem, Osmanlı Bankası Tarihi 1999, sf. 170-175

Önceki ve Sonraki Yazılar
CENGİZ ERDİNÇ Arşivi
SON YAZILAR