ÇOCUK BÜLTENİ / MOSKOVA VE DİYARBAKIR’DAN HABERLER

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının birinci haftasının sonlarıydı. Rus muhalif siyasetçi Ilya Yashin sosyal medya hesabında şunları yazıyordu:

“Rusya’da sıradan bir gün... Sadece ellerinde ‘savaşa hayır’ yazan pankartlarla polis aracına bindirilmiş birkaç çocuk.”

Yashin, paylaşımının altında yaşları 7-10 civarı olduğu anlaşılan çocukların fotoğraflarına da yer veriyordu. İki anne ve beş çocuk Moskova’daki Ukrayna Büyükelçiliği binası önünde ellerindeki dövizleri kaldırmışlar ve elçilik binası önüne çiçek bırakıyorlardı. İsimleri; Sonya, David, Matyev, Liza ve Gosha’ydı.

İngiliz The Sun Gazetesi bu durumu sayfalarına taşıdı. Ardından durumu Türk medyası fark etti. Birkaç başlık aktaralım:

*“Ukrayna – Rusya arasında sıcak çatışmalar sürüyor. Bir yandan da oldukça çok sayıda Rus vatandaşı ise Putin’in başlattığı bu savaşı protesto ediyor. Rus polisinin bu protesto eylemleri sert müdahaleleri kameraya yansırken küçük çocukların bile alıkonulduğu görüntüler dünya çapında infial yarattı” (Hürriyet)

*“Dünya bunu konuşuyor! Savaş karşıtı çocuklara gözaltı! Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına karşı başkent Moskova’daki Ukrayna Büyükelçiliği’ne giden, “Savaşa hayır” yazılı dövizle elçiliğin önüne çiçek bırakan 2 anne ve 5 çocuk, Rus polisler tarafından gözaltına alındı. Çocukların polis merkezindeki görüntüleri şoke etti.” (Habertürk ve Yeni Şafak)

*“Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında ‘bu kadarı da olmaz’ denilen şeyler gerçek oluyor. Moskova’da polisler savaş karşıtı eylem yapan 2 anne ve 5 çocuğu gözaltına aldı.” (Sözcü)

Tekrara gerek yok, Rusya’da yaşanan bu ayıp, başkaca gazetelerin sütunlarında ve televizyonların bültenlerinde, haklı eleştirilerle, yerini almıştı.


DİYARBAKIR’DA SIRADAN BİR NEVRUZ

Moskova’dakinden 20 gün sonra Diyarbakır’da “sıradan bir nevruzdu”. Zeynep B., ikizleri A.B ve E.B ile birlikte Diyarbakır – Bismil’de 19 Mart’ta düzenlenecek Nevruz kutlamalarına katılmak istedi. Anneleri, 5 yaşındaki iki çocuğa yöresel kıyafetler giydirmişti. Kıyafetlerde sarı – kırmızı – yeşil renkler vardı. Polis, iki küçük çocuğu ve annelerini alıp Emniyet Müdürlüğü’ne götürdü. Mezopotamya Ajansı’nın, Diyarbakır Barosu’nca da doğrulanan haberine göre anne Zeynep B. sorguya çekildi: 

Soruldu: Bu elbiseleri nereden aldınız? Yasak olduğunu bilmiyor musunuz?

Cevaben: Daha önce de bu elbiselerle Newroz’a katıldık. Ortada herhangi bir suç unsuru yok. Bu elbiseler bizim yöresel elbiselerimizdir.

Buraya kadar, sadece annenin gözaltına alındığı, çocukların da ‘ayrılmasınlar’ diye anneleriyle birlikte götürüldüğünü düşünebilirdik ama Emniyet Müdürlüğü’nde sonra olup bitenler, çocuklar için de gözaltı işleminin yapıldığını gösteriyordu. Polis, 5 yaşındaki ikizlerin önüne bir düzenek koydu ve tarif etti: Parmağını önce buraya bastır, sonra bu kağıdın üzerine. İki küçük elin parmakları denileni yaptı. Küçüklerin parmak izi alındı. Onlar artık ilerde potansiyel bir teröristti ve belki bir gün bir suçta parmak izi bulunursa onlarla karşılaştırılacaktı. Büyüdükleri zaman…  

Kağıdın üzerine şu bilgiler de yazıldı: Baba adı, ana adı, doğum yeri, doğum tarihi…

Devlet için gerekli bilgiler alınmıştı ve artık çocuklarla anneleri serbest kalabilirdi ama ortada bir sorun vardı: İkizlerin gözaltına alınmalarına neden olan kıyafetler hala üzerlerinde duruyordu. Kıyafetler çıkarıldı, el konuldu.

KAN ÖRNEKLERİ DEVLETİN BİLGİ BANKASINDA


Şimdiye kadar ilgilisinin bildiklerinden bahsettik. Şimdi biraz da ilgilisince de “az bilinenler”den söz edelim:

Diyarbakır’da 21 Mart’ta düzenlenen Nevruz kutlamalarında 74 çocuk gözaltına alındı. Bunların aralarında 10 yaşında olanlar da vardı. Çoğunluğu 13-14 yaşındaydı. Öğleden önce gözaltına alınan çocukların bir kısmı 22 Mart gecesi saat 01:00- 02:00 sıralarında serbest bırakıldı. Bir kısmı da ertesi gün büyükleriyle birlikte savcılığa çıkarıldı. Emniyet’ten serbest bırakılan çocuklar için polise savcılıktan talimat gelmişti: Salıverme işlemi yapılırken kan örneklerinin alınması isteniyordu. Polis de öyle yaptı. Böylelikle çocukların kan örnekleri, devletin bilgi bankasındaki yerini almıştı.

Artık, onlar da “terörist potansiyeli”ydi. Bir gün bir çatışmada yaşamlarını yitirirlerse “devletin kan bankası”ndakilerle karşılaştırılacak ve “kimliği belirsiz terörist” olmayacaklardı. 

Parmak izlerini ve kan örneklerini Emniyet’te bırakan çocuklar ertesi gün evlerine döndüler. 


22 MART GAZETELERİNDE OLMAYANLAR


Rusya’da gözaltına alınan çocukları haber bültenlerinde yer veren televizyonlarda, sayfalarında fotoğraflarıyla yer ayıran gazetelerde 22 Mart günü Diyarbakır yoktu. Çocuklar hiç yoktu.

Örneğin 22 Mart’taki gazetelerde, 2015 seçimleri öncesinde Kürt oylarına talip olan iktidarın “demokratikleşme” gösterileriyle(!) yaptığı değişikliklerden hiç söz edilmiyordu. Şimdi Emniyet’e parmak izi bırakan ikizler daha dünyada yokken Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılmıştı. Yasanın önceki hali, saç bağındaki sarı-kırmızı-yeşil renklerden bile “terörist” yaftası çıkarılmasına olanak verdiği için yasa değişmişti; kaç çocuk terörist ilan edildikten sonra! 

2015’teki, “sırf yöresel kıyafetler giydiği için bir kişinin terör örgütü propagandası yapmış kabul edilemeyeceği” açıklamaları, şimdi 22 Mart’ta ne televizyon bültenlerinde ne de gazetelerde yer alıyordu. Devlet yetkilileri ise bırakın ikizleri, “Diyarbakır”ı ağzına almıyordu.

Özcesi; 22 Mart’ın gazeteleri, Terörle Mücadele Kanunu’na 27 Mart 2015’te eklenen “Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmünün hangi tartışmalarla konulduğunu çoktan “unutmuştu”. 

Hatırlatalım: Bu düzenleme, “Omzuna sarı-kırmızı-yeşil renkli puşi aldı diye kimse cezalandırılmasın, kimse yöresel kıyafeti nedeniyle sorgulanmasın, kimse saç bağındaki sarı-kırmızı-yeşille terörist ilan edilmesin” diye konulmuştu. Anca “kimliği gizlemek amacıyla bağlanırsa, giyilirse” ceza verilebilecekti.

Hepsinden önemlisi, Rusya’da çocuk haklarını -haklı olarak- hatırlayan 22 Mart gazeteleri, kendi ülkesindeki “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği”ne göre 5 yaşındaki çocuğa herhangi bir işlem yapılamayacağını yazmayı da “unutmuştu”.

Küçük ikizleri Emniyet’e götüren, orada parmak izlerini alan emniyet mensuplarıyla bu talimatı veren savcı hakkında suç duyurusunda bulunan Diyarbakır Barosu hatırlattı ama gazeteler bu açıklamayı sayfalarında yer vermeyi yine “unuttu”:

“Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği madde 19 kapsamında 12 yaşından küçük olan çocukların suç nedeniyle yakalamayacağı ve suç tespitinde kullanılamayacağı açıkça belirtildiği halde 5 yaşındaki çocuklara yakalama ve gözaltı işlemi yapılarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ihlal edilmiştir.”

Ve dahası bütün bu olup bitenler, Diyarbakır’a genel başkanlarını göndermekle övünen siyasi partilerin gündeminde de yoktu. Bu ülkenin ikizlerinin Emniyette parmak izi vermesinden, diğer çocuklarının kan örnekleri bırakmalarından iki satır bahsetmek; onları Sonya, David, Matyev, Liza ve Gosha kadar değerli kılmaz mıydı? Moskova için istenen “çocuk hakları”nı, “Diyarbakır’da unutmamak” bütün helalleşmelerden daha değerli olmaz mıydı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
ERSAN ATAR Arşivi
SON YAZILAR