Ve Sayın Kılıçdaroğlu Adalet Bakanlığı’na yürür…

Bir çocuğun, aile-tarikat-siyaset eliyle cinsel sömürü nesnesi haline getirilmesini konuşuyoruz günlerdir.

Siyaseti de bu şeytan üçgenine ekledim, zira hem iddianameye yansıyanlar, hem İsmailağa ve tarikatlar etrafında örülen hassas ve kalın duvarlar, denetimsizliği, çıkar ilişkilerine işaret ediyor.

Muhalif ve sol cenahtan genelde tarikatlara yönelik büyük bir tepki var, çok da haklı olarak.

Çünkü altı yaşında bir çocuğun cinsel istismarının “kabul edilemez” söylemek zorunda kalan muhafazakar isimler dahi hadiseyi “tekil/münferit” olarak yorumluyor.

Çünkü bu olay, ne ilk ne de son…

Çocuklara kötü muamele, tecavüz, cezasızlık ve skandallar, “İsmailağa cemaati”yle kısıtlı değil.

Enes Kara’nın intiharından Karaman’da Ensar Vakfı’nda 46 çocuğun sistematik tecavüzüne, son yıllarda kamuoyuna yansıyan skandallar, buzdağının görünen ucu.

Fakat sorun, maalesef tarikat/cemaatten ibaret değil.

Tarikatlar yeraltında faaliyetlerini sürdürdüğü, bağlı oldukları yapıların denetlenmediği ve iktidarla yakın ilişkiler yürüttüğü sürece “bunlar kapatılsın” demek sorunu çözmez.

Eğitim hakkından mahrum bırakılan, “din” kisvesi altında şeyhlerin uydurdukları kurallarla yaşamaya zorlanan, sistematik cinsel, zihinsel, ekonomik sömürüye maruz bırakılan çocukların korunması için atılacak adımlar belli:

Eğitimin dincileştirilmesine, çocukların eğitim sisteminin dışına itilmesine karşı ilk ve en etkili hamle, her çocuk için eşit ve parasız eğitimi şart koşmak.

Her yaşta ve herkese karşı cinsel şiddet ve istismara, amasız, fakatsız, ailesiz cümle kurarak karşı çıkıp, siyasetin merkezine koymak…

MUHALEFET NEDEN SİYASET ÜRETEMİYOR?

Türkiye’de 18 yaş altında, okulda olması gereken 240 bine yakın öğrenci, açık öğretime kayıtlı. Eğitimcilere göre okulsuzlaşmanın asıl nedeni, ekonomik kriz.

Ortada bu kadar can yakıcı bir sorun varken, muhalefet ne eğitim, ne eşit yurttaşlık, ne ekonomi adına bu korkunç düzeni sonlandıracak somut bir siyasetle, öneriyle karşımıza çıkıyor.

Altılı masa büyük hazırlıklarla Anayasa değişikliği teklifini açıkladı, derken CHP’nin “siyaset üstü” vizyon toplantısı geldi. Değersiz değildi, ama hem zamanlama hem içerik açısından ıskalanmış fırsatlardı. Ötesinde hiçbiri, halkın somut ihtiyaçlarına karşılık veremedi, yeni bir şey söyleyemedi.

Şimdi de AKP-MHP-BBP’nin, başörtüsü ve aile konusunda Anayasa değişikliği teklifinin etrafında haftalarca ne yapacağız diye toplantı yapacaklar. Altan Sancar’ın haberine göre kararı “ay sonunda” açıklayacaklarmış.

Laiklik ve eşitlik ilkesine tamamen aykırı bu teklifi müzakere etmek bile kabul edilemez olmalı. Ama bakıyorsunuz Saadet ve Gelecek Partisi’ni “ürkütmemek” adına bu felakete evet diyebilecekleri konuşuluyor.

AKP’nin erken seçim tarihini açıklamasına karşılık da altılı masanın bunu kabul etmeyeceği söyleniyor. Nedeni, seçim bütçesinin Haziran’a kadar dayanamayacağı.

Yani sevgili altılı masa, Türkiye’yi bu cendereden kurtaracak bir siyaset yapmak yerine, ekonomik krizin etkisine ve kararsızların hassasiyetlerine göre parmak hesabı yapıyor.

Gerçekten insanın saçını başını yolası geliyor!

“Bugünün Türkiyesinde siyaset denen şey particiliğe kitlendi… Laiklik gibi, Kürt meselesi gibi çok büyük ve soyut meselelere kilitlendi. Halbuki hayatın her alanı siyasi” demiş Bekir Ağırdır, Murat Sabuncu’yla söyleşisinde:

“Kaz Dağları'ndaki itiraz da siyasi, Cerattepe'deki köylülerin yaptıkları da siyasi. Siyasi faaliyet denen şey sadece parti liderlerinin esnaf ziyaretine ya da mitinglerine indirgendi ya da salon toplantılarına.

SORUN TARİKAT Mİ SİYASETSİZLİK Mİ

Bekir Ağırdır’ın işaret ettiği, aslında siyasetin körlüğü ve eskiliği. En acısı, AKP ve Erdoğan bu kadar köşeye sıkışmışken bile muhalefet elindeki fırsatları kullanamıyor.

Ne bir grevde, ne bir yerel direnişte, ne sokakta bir varlık gösterebiliyorlar. Varsa yoksa kapalı kapıların ardında toplantılar. Meclis’te kritik oylamalara bile ancak tepeden gelen emirle katılıyorlar.

En büyük marifet, esnaf ziyareti! Tamam, yapsınlar tabii ama Türkiye esnaftan mı ibaret yahu?

Yazının başında Hiranur vakasının münferit olmadığını belirtmiştim. Bütün dikkatler tarikatlara yöneldi, ancak burada asıl sorun aile.

Bir babanın, kendi eliyle altı yaşındaki kızını yetişkin bir erkeğe verdiği, annenin kenarda durup ağladığı ve neticede ses çıkarmadığı bir aile!

AKP’nin kutsadığı “aile” bu olamaz… Ama çocukların evlilik yaşı düzenlemelerinden tutun İstanbul sözleşmesinden çıkmaya yaptıkları her şey, çocuk ve kadınların köleleştirildiği yapıları güçlendiriyor.

LGBTi’yi “sapkınlık” diye tanımlamaya çalışıyor, ancak ailenin içindeki sapkınları (ensest gibi) görmezden geliyor.

Evet, cinsel istismar ve tecavüz sadece tarikat, kuran kursları gibi dinci yapılarda değil okulda, mahallede, sokakta, en beteri aile içinde var.

Mesela Batman’da intihar eden İpek Er’in mektubu olmasaydı, cinsel saldırıda bulunan Uzman Çavuş Musa Orhan adını bilmeyecektik. Kamuoyunun ısrarlı takibi olmasa yargılanmayacaktı da!

Fakat asıl ceza kesilenler, Ezgi Mola ve Zeynep Abdullah gibi Orhan’ın yargılanmasını talep eden ünlüler oldu.

Peki HDP hariç hangi parti lideri, Musa Orhan’ın davası hakkında bir söz etti? Hiranur davasını takip etmeyi “namus borcu” telakki eden Meral Akşener, bu davanın takipçisi oldu mu?

YAŞ ALTI DA OLSA 12 DE OLSA SUÇ

“Hiranur’da sistematik tecavüz” davasının özelinde şöyle bir sorun da ortaya çıktı: Çocuğun zorla evlendirildiğinde 6 yaşında olması, en çok üzerinde durulan konu. Oysa mağdur ifadesinde o yaştan itibaren sistematik taciz, istismar ve tecavüzü anlatıyor.

Cinselliğe erken yaşta zorlanan, zorbalıkla ve baskıyla elinden tüm hakları alınan 18’den küçüklerin yüzbinleri bulduğunu unutmayalım! Ki bu sadece resmi rakamlara göre…

TÜİK 2021 Araştırmasına göre evliliğini 18 yaşından önce yapan erkeklerin oranı yüzde 4,4 iken kadınların oranı yüzde 24,2.

Bir yıl önceki araştırmada 18 yaş altı evlendirilen kız çocuk sayısı 13.014.

Peki altılı masadan çocukların evlendirilmesine, istismar ve şiddetin sona erdirilmesine dair bir politika duyduk mu?

Ama haksızlık etmeyelim. Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Bakanlığı’na yürüdü işte, daha ne istiyorsunuz!?

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHVEŞ EVİN Arşivi
SON YAZILAR