Yanardağ ve iktidarın gizlediği gerçekler

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci Merdan Yanardağ, PKK lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrite dikkat çeken sözleri nedeniyle tutuklandı. Hem de "terör örgütü propagandası" suçlamasıyla.

Yanardağ'ı hedef gösterenler de, onu gözaltına alıp tutuklayanlar da bu sözlerin bir suç teşkil etmediğini çok iyi biliyor.

Çok uzun zamandır Türkiye'de adaletsizliği 'adalet', hukuksuzluğu 'hukuk' gibi sunmaya çalışan bir iktidar anlayışı cezaevlerindeki yüzlerce insanı hepimizin gözü önünde sessiz bir ölüme yolluyor.

Yanardağ, "Öcalan'a uygulanan tecritin hukukta hiçbir yeri olmadığını ve kaldırılması gerektiğini" söyledi.

Evet Öcalan çok uzun bir süredir ne ailesiyle ne de avukatlarıyla görüştürülüyor.

Sadece Öcalan da değil. Ceza içinde ceza yöntemi olarak çok sayıda tutuklu tecrit altında tutuluyor.

Öcalan ile birlikte İmrali Cezaevi'nde bulunan Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım mesela.

Onlardan da 25 Mart 2021'den bu yana haber alınamıyor.

Aile ve avukatların görüşme isteği "görüş yasağı" gerekçesiyle reddediliyor.

Veysi Aktaş'ın annesi oğlunu en son 2015 yılında Kırıkkale Cezaevi'nde tutuklu olduğu sırada gördüğünü söylüyor. İmralı'ya gittiğinden beri oğlundan ne bir telefon ne bir mektup almış. Kurban Bayramı için yaptığı görüş başvurusu da reddedilmiş.

Sadece onlar da değil.

Tutuklu siyasetçi Sabahat Tuncel, geçtiğimiz günlerde kendisi dahil 14 siyasi kadının tahliyesinin "keyfi" gerekçelerle engellendiğini belirterek Adalet Bakanlığı'na başvurdu.

Cezaevlerindeki infazı biten tutukluların tahliye edilmeme sürecini şöyle anlatıyordu Tuncel:

"Cezaevlerinde kurulan İdare Gözlem Kurulları, tutuklu ve hükümlülerin anayasa ve yasa ile elde etmiş oldukları hakları ellerinden almaktadır. İdare Gözlem Kurulları kendisini mahkeme yerine koymakta paralel yargılama yapmakta ve tutuklu ve hükümlülere haksız cezalar vermektedir. İdare Gözlem kurulu kararlarına yapılan itirazlar da ne yazık ki şekli olarak ele alınmakta ve İdare Gözlem Kurulu kararlarını onaylamaktadır. Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan itirazlar da tutuklu ve hükümlülerin aleyhine sonuçlanmaktadır."

Tuncel’in de dikkat çektiği gibi, İdare Gözlem Kurulu kararlarıyla infazları ertelenen ya da yakılan tutuklu ve hükümüler ağırlıklı olarak Kürt siyasi hareketinden isimler.
Tuncel, kendisinin de tutuklu bulunduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'ndeki bu hukuksuzluğu şöyle anlatıyordu:

"Sincan Kadın Kapalı Cezaevi İrade Gözlem Kurulu kararı ile içerisinde belediye eş başkanlarımızın da bulunduğu 14 siyasi kadının tahliyesi keyfi olarak engellenmektedir. İnfazın ertelenme gerekçesi olarak da seyir defteri kayıtlarında olumsuz veri girişi olduğu, cezaevinin iyileştirme programının kabul edilmediği, mülakata çıkmak istemediği, iyi hal sistemi ve iyi hal uygulamalarını yerine getirmediği, cezaevinin koyduğu kurallara uyulmadığı, arkadaşları ile birlikte kaldığı, pişmanlık göstermediği, slogan ve zıltıg aldığı, kütüphaneden yeterince kitap alınmadığı, HDP'de belediye eş başkanlığı yaptığı veya HDP çalışmalarına katıldığı, v.b. gerekçeler gösterilmektedir."

Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi'nde 31 yıl 4 aydır tutuklu olan Nevzat Öztürk de yine İdari ve Gözlem Kurulu’nun keyfi kararıyla tahliye edilmedi.

İki ay önce cezaevinde kalp krizi geçiren ve kelepçeyle tedaviye zorlanan Öztürk'ün tahliyesi "sosyal etkinliklere katılmamak" gerekçesiyle üç ay ertelendi. Gelin görün ki kurulun sözünü ettiği etkinlikler pandemi dönemini içeriyordu ve yapılmamıştı!

Öztürk'ün avukatı Barış Marhan anlatıyor:

"Cezaevinde 'yapılmayan' sosyal etkinliklere katılmadığı gerekçesiyle 23,75 puan veriliyor. Biz daha sonra bu karara itiraz ettik. İnfaz Hakimliği bu kararı bozdu. Ağır Ceza Mahkemesi de bozdu. Ancak İdari ve Gözlem Kurulu bozulan bu kararın aksi yönünde bir karar alıyor. Kendini adeta mahkemenin üstünde görerek, mahkemenin vermiş olduğu bu kesin kararı uygulamadılar.

15 Haziran'da İdare ve Gözlem Kurulu tekrar toplandığında, bu kararı değerlendirip kaldırması gerekirken, bunu kaldırmadı. Böylelikle müvekkiliğimizin tahliyesini bu puanla engellemiş oldu.“

Bir başka isim; İsmail Hakkı Tursun. 31 yıldır tutuklu ve onun da tahliyesi Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu'nun "iyi halli olmadığı" kararıyla ikinci kez hem de 6 ay 5 gün ertelendi.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Riha Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Ayşe Şehirban Demirel, ailenin başvurusu üzerine Urfa 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan Tursun'u ziyaret etti.

"Yaptığımız görüşmede İdare Gözlem Kurulu'nda bulunan savcı ve cezaevi müdürünün keyfi, yönlendirmeye çalışma, infazı yakmaya yönelik dayatmaların olduğunu aktardı. İdare Gözlem Kurulu kararında genel olarak siyasi tutukluların tahliye edilmemesine gerekçe yapılan taraflı koğuşta kalması, pişman olduğunu dile getirmeme gibi gerekçeler sunulmuş" diyor.

Dahası da var. Demirel'in aktardığına göre cezaevi savcısı Tursun'a "Biz seni biliyoruz, 31 yıldır cezaevindesin, çıktığında örgüte katılacaksın" diyor. Ve Tursun'a "PKK'nin geleceği dair planlarını biliyor musun? Stratejisi nedir? Neler yapacaklar?" gibi sorular yöneltiyor.

31 yıldır cezaevinde tutulduğunu, plan ve stratejileri bilmeye imkanı olmadığını söyleyerek tepki gösteriyor Tursun.

Ama bu kez kendisine başka bir soru yöneltiliyor:

"Siz tahliye olduğunuz ve eve gittiniz, evinize örgüt üyeleri geldi ve gel bize katıl derlerse ne cevap verirsiniz?"

Son dönemde birçok cezaevinde tutukluların infazlarının benzer gerekçelerle ertelendiğine dikkat çekiyor Demirel.

Ne yazık ki yaşanan bu hukuksuzluklar, keyfilikler kamuoyunda yeterince yankı uyandırmıyor.

İktidar, Merdan Yanardağ’ı tutuklayarak bir yandan zaten bir elin parmakları kadar kalmış gazete ve televizyonları susturmaya çalışırken diğer yandan yıllardır uyguladığı ve giderek dozunu arttırdığı bu ceza içinde ceza yöntemini meşru kılmaya çalışıyor.

Yaratılan bu korku ortamında ne yazık ki büyük oranda da başarılı oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
AYŞE YILDIRIM Arşivi
SON YAZILAR