KEMAL VURALDOĞAN

KEMAL VURALDOĞAN

Yozlaşmış sistemin yozlaşmış arabuluculuğu mu kira problemini çözecek?

KEMAL VURALDOĞAN


Ankara Çankaya Cebeci’de hukuk fakültesinde öğrenciyken anayasa değişikliğiyle Türkiye’de çok şeyin değişeceğini ve memleketin düze çıkacağını zannederdim. Ekonomiye ve uluslararası sisteme dair bilgim yoktu. Yüksek lisansta aldığım uluslararası ilişkiler dersleri biraz gözümü açtı. Ak Partili cumhurbaşkanlığı sisteminde yaşadığımız şahlanma sonrasında mecburen biraz ekonomi öğrendim. Demem o ki hukukun adil olması için ekonomik şartların da uygun olması lazım.

Kira davaları en az 4-5 yılda kesinleşiyorsa, üstüne üstlük yüksek enflasyon düşük faiz sistemi varsa kiracı neden arabulucuda uzlaşsın? Siz uzlaşır mısınız? Uzlaşıp evi tahliye ettiğinizde benzer bir evi 2 katı fiyatına kiralayacaksınız eliniz uzlaşma tutanağını imzalamaya gider mi? Daha önce de yazdım kira ve barınamama krizinin sorumlusu Ak Partidir.

Memlekette sallama özgürlüğü olduğu için Adalet Bakanımız da, “…Kira uyuşmazlıklarının mahkemeye intikal etmeden arabuluculuk yoluyla çözüme kavuşması, tarafların daha az masrafla ve daha hızlı ve barışçıl bir yöntemle uzlaşmalarını sağlayacak. Bu durumda mahkemelerin iş yükü de azalmış olacak…” demiş.

Bir başka uzman da, “…1 Eylül’den itibaren ilk 15 günde kira anlaşmazlıklarından kaynaklı 12 bine yakın dava … toplamda 14 bin 385 başvuru yapıldığını Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yakın zamanda ifade etmişti… işçi, işveren uyuşmazlıkları olmak üzere arabuluculuk sistemindeki davalarda yüzde 50’ye yakın bir çözüm sağlandığını görüyoruz…” demiş.

Eski Türkiye’de işveren işçilerden ibraname dediğimiz bir belge alır, bu belgeye de işçinin hiçbir alacağı kalmadığını yazardı. Bu belgeyi almadan işçiye ödeme yapmazdı. İşçi imzayı atar, parasını alır, sonrasında davasını açar, işverenin eksik ödediği parayı mahkeme kararıyla alırdı. Çünkü işçinin ibranameyi baskı altında imzaladığını mahkemeler bilirdi.

Darbe girişimi, partili cumhurbaşkanlığı sistemi derken Türk Lirası hızla değer kaybetmeye başladı. O süreçte işverenlerin isteğine uygun bir şekilde iş davası açmadan önce (iş kazası ve tespit davaları hariç) arabulucuya başvurulması zorunlu hale geldi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu arabuluculuğun getirilme sebebini o kadar güzel açıklamıştı ki: “…Büyük sıkıntı yaşadığımız bir başka alan, yargı sistemiydi. Özellikle iş mahkemelerindeki davalarda, işveren yüzde 99 haksız çıkıyordu. Bunu değiştirmek üzere, zorunlu arabuluculuk sisteminin uygulamaya alınmasını sağladık…”

Bugüne kadar en az 100 tane zorunlu iş davası arabuluculuk başvuru sürecinin yönetmişimdir. Uzlaşma oranı % 5 bile değil. Peki nereden çıktı bu zorunlu arabuluculuk sayesinde iş davalarının % 50 azaldığı efsanesi. Büyük yol, inşaat, havaalanı, hastane yapımı gibi işlerde iş bitiminde işveren işçiye ödeme yapmak için “kendi arabulucusunu” adres göstermesinden çıktı.

Eski Türkiye’de muhasebe servisinde ibraname imzalayan işçiler, yeni Türkiye’de maaşını patrondan alan arabulucunun ofisinde zorunlu arabuluculuk belgesi imzalıyor. Mahkemelik mümtaz bir örneğinin ilgili kısmını da kopyala yapıştır yapalım: “…Bütün bu işlemlerin davalı şirketin kayden avukatının arabuluculuğunda gerçekleştiği, arabulucunun davacı tarafı diğer tarafın avukatı olduğu konusunda bilgilendirdiğinin tespit edilemediği, emsal dosyalarda dinlenen tanık anlatımlarına göre, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı, hatta arabulucunun da işçilerin imzaladığı aşamada işyerinde olmadığının beyan edilmesi karşısında; usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçevesinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği sonucuna varılmaktadır…”

Az yozlaşan işverenler ise iş sözleşme askere gitmek için sona eren işçiye bile kıdem tazminatı ödemeyip herhangi bir arabulucuyu adres gösteriyor. İşçinin maaşı belli, çalıştığı süre belli, askere gidecek ama işveren kıdem tazminatını ödemiyor. Niye? Arabulucu aracılığıyla ödeyelim de ileride dava açamasın, yozlaşmış sistem devam etsin diye. Arabulucu masrafını da işçiye yüklüyor kimileri.

İşçi neden mahkemeye gitmiyor da imza atıyor. Onu da anlatalım. En basit davanın kesinleşmesi 4-5 yılı buluyor. Yüksek enflasyon düşük faiz nedeniyle bu 4-5 yılda işçinin alacağı tereyağı gibi eriyor. Dava tarihindeki alacağı ile ayaklarını yerden kesecek bir araba alabilecek işçi dava kesinleştiğinde ancak motosiklet alabilecek bir para geçiyor eline. Çünkü kimi işçilik alacaklarının faizi yıllık yüzde 9. Yanlış okumadınız. 100.000,00 lira alacağı için bir yılda 9.000,00 lira faiz.

Kazandığının tamamını harcayan, birikmiş parası olmayan, hatta kredi borçları olan işçi mecburen işverene boyun eğiyor arabulucu tutanağını imzalıyor. Bazen arabulucuyu görmeden, tarafsız olması gereken arabulucunun işverenin avukatı olduğunu bilmeden imzalıyor.

Yüksek enflasyon düşük faiz sisteminde hep davalı kazançlı çıkar. İş davasının değişmez davalısı işverendir. İşçi de davacı olup kazandığı davada mağdur olmak yerine yozlaşmış arabuluculuk sistemine razı olur ve mecburen anlaşır.

Bu girişten sonra tekrar kira meselesine geçelim. Kira davalarının değişmez davalısı kiracıdır. Hep mal sahibi mahkemeye başvurur. Enflasyon nedeniyle kira düşük kaldı, kira bedelini yüksekten tespit edilsin der. Bir diğerinin kızı, oğlu evlenecektir, kiracıyı tahliye etmek istemektedir.

İşte bu kira davaları en az 4-5 yıl sürmekte ve kiracı isterse dava kesinleşene kadar düşük bedelli kirayı ödemekte, hakim tahliye kararı verse bile dava kesinleşene kadar evinde, dükkanında oturmaya devam etmektedir. Hakim kira bedeli yüksek tespit etse de davaların uzaması nedeniyle yeni kirayı yıllar sonra ödeyecektir. Somutlaştıralım. Ankara’da ev sahibi ve kiracı Temmuz 2022 ve sonrasına ait kirada uzlaşamadı. Kiracı asgari ücretin yarısına denk gelen kirayı ödemek isterken ev sahibi asgari ücrete denk gelen bir rakamı talep ediyordu. Ev sahibi Haziran 2022’de dava açtı. Hakim Mayıs 2023’de karar verdi ve ev sahibini haklı buldu. Dosya Eylül ayında üst mahkemeye gitti, ne zaman gelir bilinmez. Hakim ev sahibini haklı buldu ama mahkemenin takdir ettiği kira artık asgari ücretin % 40’ı bile değil. Kiracı da hala eski kirayı ödüyor. Çünkü hakimin tespit ettiği kiranın yürürlüğe girmesi için üst mahkemenin yani istinaf mahkemesinin kararı onaması lazım. Üst mahkeme kararı onadığında mahkemenin tespit ettiği kira muhtemelen kira asgari ücretin % 20’sine denk gelecek. Peki kiracı geriye yönelik faiz ödemeyecek mi? Tabi ki ödeyecek ama yıllık % 9. Akıl var, mantık var. Tüm şartlar kiracının lehineyken kiracı neden arabulucuda uzlaşıp imza atsın.

Tüm bunları bizleri yönetenler bilmiyor mu? Tabi ki biliyor. Yine suçu başkalarına atmak için şapkadan her gün yeni bir tavşan çıkarıyorlar.

Yüksek enflasyon, düşük faiz politikasını benimseyen, en basit davaları bile 4-5 yıl süren, kiracıların yoksulluk sınırının altında yaşadığı sosyal görünümlü kapitalist düzende zorunlu arabuluculuk kira davalarında hiçbir işe yaramaz.

Ak partinin yüksek enflasyon düşük faizle seçim kazanma yoluna girdiği Eylül 2021’den bu yana kira uyuşmazlıkları yüzünden en az 11 kişinin öldürüldüğü, 46 kişinin yaralandığı yazıldı. Gerçek sayı ise daha fazla.

Birbirimizi öldürmeyi, yaralamayı, birbirimize küfretmeyi bırakıp bize bunları yaşatanlara hesap sormadıkça daha çok ölürüz, dayak yeriz, işimizden, evimizden, memleketimizden oluruz….

Unutamadıklarım

“Kurtla beraber öldürüyorlar, çobanla beraber yiyorlar, sahibiyle beraber ağlıyorlar.” (Kürt atasözü)

Önceki ve Sonraki Yazılar
KEMAL VURALDOĞAN Arşivi
SON YAZILAR