İBRAHİM EKİNCİ
Sevgili solcular, seçime 6 ay kaldı, ne zaman harekete geçeceksiniz?
İBRAHİM EKİNCİ
Sevgili dostlar, ben naçiz kendi köşemde birçoğumuz gibi dertlenip duruyorum. “Ne olacak bu memleketin hali” sorusu beynimi oyuyor. Dönüp dolaşıp birleşmekten; daha canlı, direngen, atak ve tok sesli bir muhalefet geliştirmekten başka bir yol bulamıyorum. Bulan, bilen varsa söylesin!
Manzara şu ki, bütün kanatlarıyla muhalefet; hilelerle, desiselerle, dubaralarla, yalanlarla, zorbalıklarla başa çıkamadı, yasadışılıkları durduramadı, pusuları önleyemedi, iktidar seçmenine hiç ulaşamadı, meydanlarda kendi seçmenlerine konuşup durdu... Açıklaması ne olursa olsun, iki turlu genel seçimlerden iki tur “yenilgiyle” çıktı. Yetmedi ittifaklar dağıldı, zarar gördü. Beklenen oldu, Millet İttifakı’nın ikinci büyük partisi saf değiştirdi.
Siyasette dağınıklık, seçmende moralsizlik, umutsuzluk var. İktidarın yerel seçimleri de kazanacağı korkusu depreşti. Kanadı kırık, boynu bükük dolaşıyoruz. Seçim takvimi yaklaşırken, bir umut; duruma el koyarak havayı çevirecek güçlü bir siyasal çıkış gerekli ama görünmüyor. Eğer buna cevap verilmezse umutsuzluğun derinleşmesi riski var. Bir üçüncü tur yenilgi, genel seçimlerdeki “durum aşağı yukarı başa baş” tesellisini kesin bir yenilgi olarak tescil edecek. Şurası kesin: Böyle bir sonuç alınırsa muhalefette dağılmalar, erimeler gözleyeceğiz. İktidar kanadı ise kendi gündemine cesaret ve moralle asılıp hızlanacak.
Cevabınız, çözümünüz nedir dostlar? İnisiyatif almanın zamanı değil mi?
Neden harekete geçilmiyor? Sol’un, bu totaliter tasalluta boyun eğmeyecek, yol vermeyecek tek kararlı muhalefet odağı olduğunu, toplumun solculara güvenebileceğini göstermenin zamanı değil mi?
Bana öyle geliyor ki konjonktür; sola, toplumla daha derin bağlar kurmak, umudu tazelemek için bir fırsat alanı açmış gözüküyor. Ama sol pek ortada yok. Bunun farkında değil mi acaba? Ağırlıkla kendi iç süreçleriyle meşgul görünüyor. Tüzüksel süreçler, bürokratik pratikler izliyoruz. İşler, açıklamalar, toplantılar seçime hazırlık ihtiyacını karşılamaktan uzak. Oysaki sol, bu umutsuz ortamdan çıkışın önderliğine soyunabilir. Herkesin sırtı yerdeyken solun doğrulup kalkması beklenir. Yanlış mı düşünüyorum?
Dostlar, siz daha iyisini bilirsiniz kuşkusuz ama bence zaman geçirilmeden demokrasi talebinde samimi, ısrarlı kesimlere, gruplara, partilere destek, ittifak çağrısı yapılmalıdır. Millet İttifakı’nın perişanlığı, didişmesi, parçalanmışlığı veridir ve kuşkusuz yol boyu hesaba katılacak bir şeydir ama önce sol kendi içinde en geniş ittifakı sağlamalıdır. Bir, birleşik demokrasi cephesi – ittifakı kurulmalıdır. Tarihi deneyim bunu söylemez mi?
Seçmen sayısı ile değil ama aktif ve güven verici ataklığıyla bu kez sol ana muhalefet odağı olabilir. Kaybedilirse kolayca geri çevrilemeyecek bir kader saatine yaklaşılırken görevler de tarihsel bir nitelik kazanmaz, tarihi tutumlar istemez mi?
Her birimizin ana siyasal gündemi kuşkusuz saygıdeğer ama bu tasallutun durdurulması görevi bugünün işidir. Demokrasi talebinde birleşmek kimsenin kendi siyasetini, gündemini terk etmesini, savsaklamasını da öngörmez; aksine her sol partinin programatik misyonuna da hizmet eder.
Birlikten, dayanışmadan başka formül bilen beri gelsin
Emek ve Özgülük ile Sosyalist Güç Birliği ittifakları birleşmeli, tek bir ittifak olarak en kısa zamanda seçmenin karşısına çıkmalı, dışarda kalmış gruplara genişlemeli, sendikaları, demokrasi yanlısı sivil toplum kuruluşlarını yanına almalı. 20 – 30 kişilik lider heyeti kol kola girmeli, omuz omuza durmalı, seçim çalışmaları hemen başlatılmalı, ortak mitingler düzenlenmeli, herkes herkesin mitingine koşmalı. Bu, yeni duruma daha güçlü ve daha geniş bir ittifakla cevap verme ihtiyacını karşılayacak olası tek formül gibi gözükmektedir. Ne bekleniyor?
Birleşmek için daha ne olması gerekiyor?
Başka bir formül bilen neden söylemiyor?
Birleşilirse, umudu azalmış, partilerine ilgisi aşınmış seçmenlerin de ilgisi yeniden uyandırılmış olur. Dağınık, bölünmüş, kararsız, iç mücadelelere savrulmuş merkez muhalefet de rekabete, harekete geçmeye zorlanır, dolayısıyla tüm muhalefet hareketlenebilir.
Değerli dostlar, rejim, laikliği yok etmeye, demokrasinin son kırıntılarını yok etmeye, bütün hak taleplerini ezmeye, Türkiye’yi çağdışı bir rejime sürüklemeye kararlı görünüyor. Her gün bir adım atılıyor. Bir yandan tarikat tabanı danışıklı, cüretli ataklar, çıkışlar yaparken kendisi de yasa – anayasa düzeyinde girişimlerini sürdürüyor. Karanlık bir devrin bulutları adım adım memleket göklerini kapatıyor.
Durum kötüdür.
Ne yapılmalı?
Yalan mağduru emekçi sınıflara gerçekleri anlatmaya koşmaktan başka ne yol vardır?
Evet. Bunu başarmak ve bu seçimleri; siyasal İslamcı tasallutun cüretini kırmak için üçüncü bir hamle fırsatına dönüştürme imkânı vardır.
Bu seçimler kayyum rejiminin sırtını yere çalmak için yeni bir fırsattır.
Daha dayanıklı bir halk iradesi inşa etmek için fırsattır.
Kürt muhalefetini bölmek için tertiplenen korucu parti planını boşa düşürmek için fırsattır.
Türkiye’yi demokrasi yoluna çevirmek için, her bir toplum kesiminin kendi hak taleplerini takip edebilecekleri, siyasetini yapabilecekleri bir demokrasi rotasına zorlamak için fırsattır.
Şimdi üçüncü ve daha ezici bir zafere hazırlanan iktidar blokunun bunu başarmasına; ardından siyaset imkânlarını tümüyle yok etmesine, demokratik muhalefete çullanmasına izin vermemenin tek yolu; bu planı bozmanın tek yolu birleşmek, daha yüksek bir enerjiyle mücadele etmek ve bu seçimlerden güçlenerek çıkmaktır. Görev gerçekten tarihidir.
Vakit geçirilmeden seçim odaklı faaliyete dönülmeli, ayağa kalkılmalı, yollara düşülmeli, meydanlar doldurulmalı. Pratik ve kitleci bir ilerlemeyi seçmeliyiz. Özellikle iktidar seçmenine ulaşmanın yollarını bulmalı, cesur bir propaganda dili benimsemeli; muhakkak demokratik, halkçı, forumcu, çevreci; çocuk – kadın – yaşlı dostu bir belediye modeli tarif ederek, propagandanın ana eksenlerinden biri haline getirmeliyiz.
Zaman yok. Genel seçim yenilgisini iyice deşmek iyi olurdu ama zaman yok. O yüzden diğer tartışma süreçlerini tali plana almalıyız. Basit ama açık bir prensip üzerinde anlaşıp yürümeliyiz. O prensip; “Kim, hangi demokrasi yanlısı parti veya bileşenin adayı nerede kazanabilecekse onu desteklemek” olabilir. Matematikten söz ediyorum. Kimin itirazı olabilir ki? Solun açık, dostane ve fedakâr üslubu, konunun grupsal çıkar hesaplarını çok çok aştığı bilinci işi kolaylaştıracaktır.
Demokrasi talebinde birleşmeliyiz. Zeminimiz, hareket ve birleşme bazımız budur. Yarının konuları bugünün birleşme ihtiyacını ıskataya uğratmamalı. Yoldaşlık oldukça belki hiç de gerek yoktur ama yine de olası anlaşmazlıkları çözmek üzere, ittifakın bir uzlaştırma mekanizması da olabilir. Çok saygın, adaletinden şüphe duymayacağımız isimlere sahibiz. Acil olarak sosyal bilimcilerden, siyaset bilimcilerinden, analistlerden, deneyimli siyasetçilerden, sınıf temsilcilerinden bir seçim yürütme komisyonu kurmalıyız. Etkili bir dil kurmak için acil bir söylev yazar ekibi kurmalıyız. Liderlerin arkasında güçlü mutfak ekipleri çalışmalı.
Bu seçimlerden... Ya başarılı çıkılacak ve faşist totaliter tasallutun cüreti kırılacak ya da kaybedilecek, azıya almış bir zülüm devrinden geçerken dizlerimizi döveceğiz. Yüz yüze olduğumuz şey buyken bu atalet nasıl sindirilebilir? Durumu hiç parlak göremiyorum. Çabalayanlar, koşturanlar var ama üzgünüm, bence bize demokratik kamuoyunu kavrayacak büyük adımlar, büyük işler gerekiyor.