Bahar tarifi: Peynirli fırın kuşkonmaz

Bir haftayı daha geride bıraktık bile. Gündemi bizi hiç aksiyonsuz bırakmayan ülkemizin bu hafta bizlere uygun gördüğü gündemin bir numarası elbette deprem oldu. İstanbul korkutucu 6.2 büyüklüğündeki depremle sallandı.

Büyük bir korkuya sebep olan bu depremde en büyük teselli elbette can kaybı yaşanmamış olması. Ama beklenen daha büyük depreme hazır mıyız sorusunun cevabı ne yazık ki hala kocaman bir hayır. Deprem anında işlevsiz kalan telefon hatları, üzerine dev inşaatlar dikilmiş toplanma alanları. İstanbul eğer bu haliyle daha büyük bir deprem yaşarsa kaç bina ve kaç insan buradan zarar görecek? Sağlam kalan binalarda insanlar nasıl gıda ve suya ulaşacak? Oturulmaz hale gelen ama yıkılmamış binalarda yaşayanlar hangi alanda nasıl bir çözümle hayatlarını sürdürecek? Büyük bir yıkım yaşanırsa nereye nasıl müdahale edilecek? Bu soruların cevapları hala belirsiz.

Bu konuda çalışma yapacak olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Tayfun Kahraman ve daha bir çok kişi tutuklu. Sözün bittiği yer diyeceğiz, onu da diyemiyoruz, İmamoğlu'nun avukatı tutuklanıyor, bitmiyor avukatın avukatı tutuklanıyor.

Bunlarla da bitmiyor ki gündem. Deprem uzmanları da ayrışmış durumda, bazısı diyor ki tamam bu deprem faydaki gerilimi azalttı, büyük deprem riski azaldı, diğeri de tam tersi iyice gerdi fayı diyor. İnsanların deprem uzmanı konusunda mezhepleşebildiği yegane ülke biziz muhtemelen. Onun yerine keşke insanımız kısa yoldan zengin olmak için inşaatta nasıl çakallık yapacağını düşünmek yerine bu evlerde can yaşayacağı sorumluluğuyla hareket etmeyi bilseydi, bilseydi de Şili gibi 7.6 büyüklüğünde depremden kimse zarar görmeden çıkabilecek bir bina stoğuna sahip olsaydık.

Bunların haricinde gündemi takip etmek inanılmaz bir tempo gerektirdi yine. Bugün Kıbrıs gazetesinde, Ayşemden Akın'ın haberleriyle ortaya çıkan tablodan haberiniz var mı bilmiyorum, yoksa da rica ediyorum nasıl bir rezaletin içinde olduğunuzu daha iyi anlamak için biraz araştırma yapın. Boğazımıza kadar lağıma batmış haldeyiz de kafamızı, ağzımızı burnumuzu yukarıda tutmaya çalışıyoruz.

Neyse bu hafta daha bahsedilecek başka konular da var ama yazdıkça sinirlerim tepeme çıkıyor, sabahın 6.45'inde insan bunu kendine yapmamalı. Tarife geçmeden son olarak Kartalkaya için ailelerin olası kast talebini hatırlatmak benim vicdani borcum. Çok temel önlemler alınsa, bu önlemlerin alınmadığı tespit edildiği halde göz ardı edilmese, yangın çıktığında kim oldukları net olmayan bir grup misafire tahliyede öncelik için haber verilip diğerleri için bir şey yapılmamış olmasa, benim çok değerli dostum Eray'ın biricik oğlu Eren de, diğer 75 can da bugün hala evlerinde aileleriyle olabilirdi (https://kisadalga.net/amp/haber/gundem/kartalkayada-oglunu-kaybeden-eray-bagci-8-dakikada-kurtulabilirlerdi-124945).

Tarif verecek halim kalmadı pek, ama adettendir yine yazacağım. Aslında hedefim bu hafta artık baharın geldiğinden bahsedip güzel bir yazı yazmaktı, ama işte memleket. Çok coşkulu olarak giriş yapamasam da, sizlere tam mevsimi gelmişken farklı bir kuşkonmaz tarifi vereyim.

Malzemeler:

• Bir demet kuşkonmaz (sert uç kısımları kesilmiş, 5 cm uzunluğunda doğranmış)

• 2 yemek kaşığı sızma zeytinyağı

• 1 çay kaşığı tuz

• 1/2 çay kaşığı taze çekilmiş karabiber

• 1 çay kaşığı pul biber (acı seviyorsanız biraz daha artırabilirsiniz)

• 1 adet limonun kabuğu (ince rendelenmiş)

• 60 gram İzmir tulum peyniri (ufalanmış)

• 1 adet limon (dilimlenmiş)

Hazırlık:

1. Fırını ızgara ayarında 200-229 sıcaklığa getirin.

2. Büyük bir kapta kuşkonmazları zeytinyağı, tuz, karabiber ve pul biberle iyice harmanlayın. Limon kabuğunun yarısını da bu aşamada ekleyin.

3. Karışımı yağlı kağıt serili kenarlı bir fırın tepsisine yayın. Tepsiyi fırının üst kısmına, ızgara elemanına yaklaşık 5 cm mesafeye yerleştirin. Kuşkonmazlar hafifçe yumuşayıp üzerleri güzelce kızarana kadar, 4-8 dakika pişirin.

4. Fırından çıkarınca üzerine ufalanmış İzmir tulum peyniri ve kalan limon kabuğu rendesini serpiştirin.

5. Yanında limon dilimleri ile servis edin.

Bu haliyle yemeğin hem tuzlu, hem hafif ekşi, hem de acımsı bir dengesi olacak.

İsterseniz bunu ana yemek yanına garnitür gibi veya hafif bir öğün olarak tek başına da yiyebilirsiniz. Kuşkonmazın mevsiminde bu lezzeti denersiniz umarım.

Delirmediğiniz bir hafta dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
EVREN AYBARS Arşivi