ÖZLEM KAYGUSUZ

ÖZLEM KAYGUSUZ

Ben Seçerim Araştırması, Meloni ve Mahsa Amini: Kararsızları Kararlı Hale Getirmek Neden Önemli?

Henüz bir buçuk bir yıllık geçmişi olan, benim de kuruluşundan itibaren katkı sunmaya çalıştığım Ben Seçerim Derneği geçtiğimiz hafta KONDA Araştırma ile yürütülen ‘"Türkiye’de Kadın Siyasetçilerin Durumu ve Beklentiler’’ başlıklı alan araştırmasının sonuçlarını açıkladı ve gerçekten umulanın epey üzerinde bir ilgi ile karşılaştık. Araştırmanın oldukça ilginç ve zaman zaman umut veren sonuçlarını Türkiye’de siyasal katılım, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet alanlarında çalışan akademisyenler, sivil toplum temsilcileri ve siyasetçilerle tartışmaya devam edeceğiz. Ancak benim bu yazıda ön plana çıkarmak istediğim veriler araştırmamızın özellikle kararsız seçmenin kadın temsiliyle ilgili tercihlerine dair veriler. Yazının sonunda da bu verilerin anlattığını, geçtiğimiz haftadan bu yana adları dünya gündemine oturan iki kadına ve onlar etrafında devam eden demokrasinin geleceği tartışmasına bağlamaya çalışacağım: İtalya’nın Mussolini’den bu yana ilk kez başbakanlığı elde etmeyi başaran yeni neo-faşist kadın lideri Meloni ve İran’da ahlak polislerince gözaltına alındıktan sonra yaşamını yitiren 22 yaşındaki Mahsa Amini.

İlk olarak ‘‘Türkiye’de Kadın Siyasetçilerin Durumu ve Beklentiler’’ araştırmasının neden yapıldığını kısaca aktarayım: Aslında bu araştırma derneğin kuruluşunun ilk günlerinden bu tartıştığımız bir konu. KONDA’nın yıllara yayılan deneyimi ve Ben Seçerim’in beklentileri sonucu elbette bilimsel yöntem ve araçlarla yapıldı. Ancak esas amacı benzer bir çok araştırmada olduğu gibi kadın siyasetçilerle ilgili algı ve beklentileri bilimsel olarak ortaya koymaktan ibaret değil. Araştırmanın asıl amacı önümüzdeki genel seçimler başta olmak üzere bundan sonraki tüm genel ve yerel seçimlerde kadın temsilinin nitelik ve nicelik olarak güçlendirilmesi için veriler elde etmek. Daha da somutlaştırmak gerekirse, araştırma verileri ile özellikle siyasi partilere daha fazla sayıda ve başta eşitlik olmak üzere tüm demokratik değerleri yaşama geçirecek kadınları aday göstermeleri için baskı yapmak; bazen havuç, bazen de sopa olarak kullanmak. Dolayısıyla araştırma sorularını siyasi partilerin kadın temsili konusundaki tutumlarını dönüştürmek için stratejiler kurmak üzere tasarladık; çünkü biz biliyorduk ama araştırma verileri bunu bize bir kez daha net bir şekilde gösterdi: Türkiye’de seçmenlerin önemli bir bölümü, araştırmaya göre yarısından fazlası, kadınların siyasette ve ülke yönetiminde yeterince ve etkili bir şekilde yer almamasından siyasi partileri sorumlu tutuyor. Öyleyse demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilere bu konuda hem baskı yapmak, hem de onlarla birlikte çalışmak gerekiyor.

Araştırmada bu çerçevede tasarlanan sorulara verilen yanıtlar yaş, cinsiyet ve parti aidiyeti temelinde ayrıştırarak analiz edildi ve elbette kararsızların tutumları da karşımıza çıktı. Diğer bir deyişle araştırma sonucunda her parti ile ilgili olarak olduğu gibi, kendisini henüz çeşitli nedenlerle kararsız olarak nitelendiren seçmen grubunun kadın temsili ile ilgili tutumuna dair bir fikir elde etmek de mümkün oldu. Bu verilerin ortaya çıkardığı en önemli sonuç şu oldu: Önümüzdeki genel seçimlerde siyasi partiler daha fazla sayıda ve eşitlikçi kadını aday gösterdiklerinde hem kararsızlar hem de genç seçmenler nezdinde önemli bir avantaj elde edebilirler ve oy oranlarını arttırabilirler. Verilere tek tek bakalım: İlk olarak kararsız seçmenin %43’ü kadınların siyasette ve mecliste düşük oranda temsil edilmesinin ana nedeninin siyasi partilerin kadınlara yeterince fırsat vermemesi olduğunu düşünüyor. Bu oran kararsız kadın seçmende % 46’ya ulaşıyor. Bunlar oldukça yüksek oranlar. Bu oranlara toplumun %40’ının mevcut partilerin hiçbirinin kadın- erkek eşitliği konusundaki duruşunu başarılı bulmadığını eklersek, bu konuda geliştirilecek yeni inisiyatiflerin partiler için son derece önemli olacağını da öngörebiliriz. Benzer bir durumu kota uygulamasına destekte de görüyoruz. Kararsız seçmenin % 52’si partilerde zorunlu kota uygulamasının bazı partilerin halen uyguladığı gibi % 33 değil; % 50 yani yarı yarıya olması gerektiğini düşünüyor. Bu oran kararsız kadın seçmende % 56’yı buluyor. ‘Siyasette daha fazla sayıda kadının olması gerektiğini düşünüyor musunuz?’ sorusuna kendisini kararsız olarak nitelendiren seçmen %60 oranında evet yanıtını veriyor. Kararsız kadın seçmenlerin % 64’ü siyasette daha fazla kadın görmek istiyor. ‘Bir partiyi kadın adaylara öncelik verdiği için tercih eder misiniz?’ sorusuna kararsızların % 40’ı evet diyor. Hayır diyenler ise % 30; yani evet diyenler daha fazla. Bu oran kararsız kadın seçmende % 45 olarak karşımıza çıkıyor. ‘Bir partiyi yönetim kadrolarında kadınlara daha fazla yer verdiği için tercih eder misiniz?’ sorusuna kararsızların % 38’i evet derken hayır diyenler sadece % 12; kalanlar ise benim için farketmez diyor. ‘Ailenizden bir kadının siyasete girmesine destek olur musunuz?’ sorusuna kararsız seçmenin verdiği yanıt % 73 oranında evet. Bu veriler kararsız olduğunu beyan eden seçmenin oy verme davranışının nasıl biçimlenebileceği ve nelerden etkilenebileceği üzerine önemli veriler. Hem kadın aday sayısının, hem de kadın seçmenin tutumunun ne kadar belirleyici olabileceğini gösteren veriler.

Önümüzdeki kader seçiminde epeydir yüksek oranlarda seyreden kararsız seçmeni çekmek tüm partiler için elbette çok önemli. Ancak sadece Türkiye’de değil, genel olarak tüm modern demokrasilerde esas sorun neden bu kadar büyük bir seçmen grubunun kararsız olduğu ya da kendisini kararsız olarak nitelendirdiği. Bu meselenin iki boyutu var: İlk olarak kararsızlık, seçmenin gerçekten oy verecek bir parti bulamaması demek. Ülke sorunlarına çözüm getirecek bir siyasi aktörün olmadığına inanıyor ya da mevcut partilerden hiç birine bu konuda güvenmiyor demek. İkinci olarak kararsızlık, kararlı olunduğu halde özellikle siyasi baskı ortamı nedeniyle kararın beyan edilmemesi anlamına da gelebiliyor. Her iki durum da demokratik düzenin işleyişi bakımından çok büyük bir soruna işaret ediyor. Burada sadece ilk durumun neden büyük bir sorun olduğunu kısaca ortaya koyarak yazıyı toparlamak isterim.

Kesinlikle söyleyebiliriz ki dünyanın neresinde olursa olsun seçimli siyasal düzenlerde kararsız seçmen sayısının önemli bir büyüklüğe ulaşması sadece mevcut siyasi partilere değil sisteme dönük bir hoşnutsuzluğun da göstergesi. Diğer bir deyişle çok boyutlu toplumsal hoşnutsuzluklara işaret eden bir durum. Dünya genelinde pandemi sürecinin daha da keskinleştirdiği küresel ekonomik kriz ortamında gerçekleşen neredeyse tüm seçimlerde kararsız seçmenlerin sayısı ya arttı ya da seçim anına kadar kararsızlık durumu devam etti. Dahası en son İtalya seçimlerinde de gördüğümüz gibi, bu duruma paralel olarak modern demokrasilerin bir çoğunda çoğunlukçu ve otoriter aşırı sağ siyaset güçlendi. Elbette bu konu somut verilerle daha detaylı olarak irdelenmesi gereken bir konu. Ancak bu noktada Ben Seçerim araştırması verileri üzerinden Türkiye’deki seçimlerle ilgili olarak şunu net bir şekilde söyleyebiliriz: Kararsız seçmenin kadın siyasetçiye verdiği desteği gösteren veriler, demokrasi yanlısı, çoğulcu ve ilerici partilerin mutlaka ve hızla bir seçim stratejisine dönüştürmeleri gereken çok önemli veriler. İtalya’da Meloni’nin 2018’de sadece %4 olan oyunu dört yılda % 20’lere çıkararak birinci parti olmasından alınacak dersler çok büyük. Diğer yandan seçimlerin olduğu ama koyu bir baskı rejimi ile yönetilen İran’da genç bir kadının başını düzgün örtmediği gerekçesiyle ama belli ki ibreti alem için rejim tarafından katledilmesi, her ne kadar büyük protestolara yol açtıysa da, zamanında İran’da siyasetin çözüm ve aktör üretememesi sonucu güçlenen demokrasi karşıtlığının bedellerinin on yıllarca ödenmeye devam edeceğini de gösteriyor. Ezcümle, kararsızları kararlı hale getirmek şart ve bunun nasıl yapılacağı ile ilgili elimizde somut veriler var. Ben Seçerim araştırmasının verilerine göre toplumda kadın siyasetçiye destek ve güven var ve kararsız olma lüksümüz de yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ÖZLEM KAYGUSUZ Arşivi
SON YAZILAR