TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Çaycuma’da Cumhuriyet Kokusu
Hepimizin derin bir nefes almaya ihtiyaç duyduğu bugünlerde, ‘yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onları planlamak için’ yeni bir kurucu sürece şiddetle ihtiyacımız var. Cumhuriyet’in kurucu sürecinin kaynağına dönmek, onu içselleştirmek, kokusunu havasını hissetmek ve oradan aldığımız enerji, gelişen teknoloji ile geleceği inşa etmek imkansız değil. Yeter ki isteyelim.
Kuş sesleri ile uyandım, mis gibi çam kokuyor, her yer yemyeşil. Terasa çıktım, çam ağaçlarının arasından doğan güneşin altında gözlerimi kapadım. Derin bir nefes aldım. Ciğerlerimi temiz havayla doldurdum. Gözümü açtım iki katlı ve tek katlı konutlar çam ağaçlarının arasında zor seçiliyordu. Bir derin nefes daha çektim içime, bu kez Cumhuriyet havası ile doldurdum ciğerlerimi. Planlaması, mekânları ile Cumhuriyet kokan bir yerde Çaycuma SEKA tesislerinde hafta sonu güne başlamak müthiş iyi geldi.
Kentsel mekânsal devrim
İşte bu iyi gelme halinin hikâyesi, 17 Şubat 1923‘te gerçekleşen İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlarla başladı. Mustafa Kemal Atatürk’ün kongrenin açılış konuşmasında “Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa, meydana gelen zaferler devamlı olamaz. Ekonomi demek, her şey demektir, yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir" ifadesinin karşılığı yeni bir savaşımın başladığının göstergesiydi.
İzmir İktisat Kongresi kararlarıyla, yurt dışına bağlı kalmadan ekonomi ve kalkınma politikasının belirlenmesi, tarım ve endüstrinin geliştirilmesi hedefi, fabrikalarına açılması ile mekânsallığını bulur. Cumhuriyet’in erken döneminde açılan fabrikalar üretimle birlikte Cumhuriyet’in özgürlük, modern yaşam, laiklik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve gelişmişliğinin mekânsallığı ile çağdaş bir yaşam tarzının da üretim ve paylaşım alanı haline gelir.
Cumhuriyet’in planlı mekân üretiminin ilkeleri ile açılan fabrikalar ve sosyal tesisleri, kenti geliştiren yaşayanlarına huzur ve mutluluk veren aydınlanma mekanlarına dönüşür. Fabrikaya yürüme mesafesinde planlanan işçi ve memur konutları, spor tesisleri, misafirhane, lokal, sinema, balo salonu, okul, sağlık ocağı gibi düzenlemelerle oluşturulan yaşam alanı ile kentsel mekansal bir devrim inşa edilir.
Güne başladığımız Çaycuma SEKA tesislerinin hikâyesi de böyle başlar. İlk kâğıt fabrikası İzmit’de 1934 yılında Sümerbank kağıt ve karton fabrikası olarak kurulur. ilk yerli kâğıt 1936’da üretilir. 1955 yılında ise Türkiye Selülöz Kağıt Fabrikaları işletmesi yani kısa adıyla SEKA Sümerbank’tan ayrı bir kamu iktisadi teşekkülü olarak kurulunca tüm kağıt fabrikaları SEKA’ya bağlanır.
Zonguldak iline bağlı Çaycuma’da SEKA Kağıt Fabrikası’nın temeli ise 1965 de atılır. 26 Eylül 1970’de SEKA Kağıt Fabrikası törenle açılır. Kağıt fabrikasında çalışan işçi ve memur konutları, sosyal tesisler, misafirhane lokal, sinema, nehrin öte yakasında inşa edilir. Fabrikaya yürüme mesafesinde hem kentin, hem çalışanlarının ihtiyaçlarını karşılayan yerleşke, Çaycuma’ya aydınlanma getirir. Buluşmalar, özel günlerin kutlanması, sinema gösterimleri, çekim merkezi haline gelen, merak edilen alan olur. Bu aydınlanma Cumhuriyet’in erken dönemindeki planlı ekonomi ve mekân üretiminin kendisidir.
Viraneden, özüne dönüş ve ödül
Neoliberal ekonomik politikalarla kamu varlıklarının özelleştirilmesi sürecinde 1998 yılında SEKA’ya bağlı Çaycuma Kraft Kağıt Fabrikası’da özelleştirilir. 2005 yılında kağıt fabrikasının sosyal tesisleri binaları, dokusu ve özgünlüğü korunması kaydıyla Çaycuma Belediyesi’ne devredilir. Yerleşke içerisindeki konutlar, bu alana dair bir tasarruf da bulunmayan ve cumhuriyet değerinin farkında olmayan AKP’li belediye tarafından bölünerek kurumlara tahsis edilir. Sosyal tesis ve misafirhane ise kaderine terk edilir. Yok olsun yıkılsın, Cumhuriyet’in mekansal planlama izleri silinsin diye.
2014 yılında yapılan yerel seçimlerde, Çaycuma’da CHP’nin adayı Bülent Kantarcı kazanır. Kantarcı’nın ilk yaptığı işlerden birisi kaderine terk edilen SEKA misafirhanesi ve lokalini ve sinemasını ayağa kaldırmak olur. “Hiç bakmamışlar, tam bir virane idi, geceleri kriminal süreçlerin yaşandığı ve Çaycuma açısından tehdit bir mekândı. Kendi olanaklarımızla temizledik, planlandık, tadilatlarını yaptık, Cumhuriyet’e yaraşır şekilde halkımızın kullanıma sunduk” diyen Kantarcı, daha göreve gelir gelmez hayata geçirdiği bu ilk hamlesiyle Tarihi Kentler Birliği’nden ödül alır.
Çaycuma sağlıklı bir kent olma yolunda ilerlerken, küçük belediyelerde alışık olmadığımız bir yöntemle muhteşem bir esere imza atmış. Mimari proje yarışması ile 115 proje arasından seçilen Atatürk Spor Merkezi sadece yarışma yapmakla kalınmayıp Filyos nehrine nazır inşa edilmiş. Tasarım açısından Filyos nehrine sırtını dönen yapının çatısı nehri izleyen bir seyir terası, etkinlik alanı ve önündeki 8 bin metrekarelik Özgürlük Meydanı ile bize mekânsal bir mesaj veriyor. Nüfusun yarısının genç olduğu Çaycuma’da gençler spor yerleşkesinde, yarı olimpik havuzdan, fitness pilates salonları, yürüyüş mekânları, hamam, sauna, tenis kortları ile ötesini deneyimliyorlar. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur yaklaşımı kentin her yerine sirayet eder şekilde, Batı Karadeniz coğrafyasında kentsel mekana dokunuşuyla Çaycuma bir yaşam tarzının nasıl değiştiğinin rol modeli haline geliyor.
Kentsel devrimin ayak izleri
Cumhuriyet’in ekonomik kalkınmasının kentsel mirasına sahip çıkarak restorasyon süreci ile merkez nüfusu 30 bin olan Çaycuma’da devrimin kentsel politikalarının üretimi olan mekana, kurucu sürecin izlerini takip ederek yeni taşlar koyulur. Mirasa sahip çıkma hamlesini nitelikli mekan üretimi ile yaşam kalitesini artıracak düzenlemeler takip eder. Kent merkezinin yayalaştırılması, 25 km bisiklet yolu yapılması, geri dönüşüm fabrikası, beton üretim tesisleri, marangoz atölyelerinin açılması ile kentine yetecek, kamucu üretimlerle bir yerel yönetim deneyimi oluşur. Ekonomik, nitelikli, planlı bir kentsel planlama ve mekan üretimi ile rol model olabilecek bu deneyim neoliberal politikalara karşı yaratıcı bir karşı duruşunda izlerini üretiyor. Belediye başkanının kentin merkezinde kalan eski cezaevi binasının yıkımını engelleyerek, müze kütüphaneye dönüştürme kararlılığı, köyde kurumuş yaşlı çınarı kentin merkezinde heykel haline getirebilme yaratıcılığı, maden ocaklarında kullanılan trenleri ve lokomotifleri hurdadan satın alarak çalışır halde olanın azıcık bakımla kentte kullanıma sunma isteği, Filyos nehir kenarını yapılaşmaya değil de halkın kullanacağı kamusal alana dönüştürme mücadelesi , kurucu sürecin mücadele azmini bulunduğu yere adanmışlığı hatırlatmalı herkese.
Mimarlarla birlikte gittiğimiz Çaycuma’da belki de ülke genelinde kimsenin farkında olmadığı bir kentsel devrimin ipuçlarına tanık oluyoruz. Sosyal yardımlarla üretimle halka dokunmanın yanında mekanla halka dokunmak, kenti planlamak, sosyal yardımla karnı doyanın, mekansal düzenleme ile yaşam kalitesini arttırarak zihnini doyurmak, aydınlanmasını sağlamak, işte biz buna kentsel devrimin ayak izleri diyoruz.
Çaycuma Belediyesi’nin SEKA konuk evinde Cumhuriyet’e uyandık. Çaycuma Belediyesi’nin kentsel mekansal planlaması, kenti dönüştüren sosyal mekan kurgusu ile birlikte ele alınan mekansal dizilimi Cumhuriyet devriminin mekansal geçit törenini yaşattı bize. Belediye Başkanı Bülent Kantarcı olmak üzere, bu güzelliği yaratan emekçilere teşekkürle, Çaycuma’da Cumhuriyet kokusunu içinize çekmek için, derin nefes alın.