AYŞE YILDIRIM
CHP, DEM’i ‘flu‘ mu görüyor?
DEM Partili Iğdır Belediyesi, 5 Temmuz'da 204 şirket personelinin iş akdini feshetti. Gerekçe açıktı; "31 Mart 20234 yerel seçim öncesi belediyeye ihtiyaç fazlası personel alımı yapılması."
2019 yerel seçimlerinin ardından pek çok HDP'li belediyeye olduğu gibi Iğdır'a da kayyım atanmıştı.
Daha önce kayyımların belediyeleri nasıl zarara uğrattığını biliyoruz. Bu son seçimlerde de hem kayyımlardan hem de AKP'den muhalefet partilerine geçen yerlerde belediyelerin borç batağına süreklendiği, bankamatik çalışanlarıyla doldurulduğu, yolsuzluk iddiaları havada uçuştu.
Iğdır Belediyesi de bunlardan biriydi. DEM Parti, belediyeyi kayyımdan 743 milyon 653 bin 414 lira borçla devraldı. Buna bir de bankamatik çalışanları eklenmişti. Belediye Eşbaşkanı Mehmet Nuri Güneş, "...kurumun ihtiyacı ve bütçe durumu göz önüne alınarak 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 49'uncu maddesi gereğince kurumumuzun borç durumu dolayısıyla hizmet üretemeyecek duruma gelmesi, yüksek maliyetler, maaş, vergi, SGK ödemelerinin yapılamaması gibi nedenlerden dolayı…" diyerek bankamatik çalışanlarını işten çıkardıklarını duyurdu.
Yani tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylediği gibi "borçlarını" ödeyebilmek için...
İşten atılan işçiler "haksızlık" olduğu gerekçesiyle Iğdır Belediyesi önünde eylem yapmaya başladılar.
Elbette bu doğal hakları, buraya kadar bir sorun yok.
Ta ki Iğdır İl Emniyet Müdürü Erden Sakarya, eylemdeki işçileri ziyaret edene kadar.
Ağzında sakızıyla alkışlar arasında işçilerin yanına gelen Emniyet Müdürü bir de konuşma yaptı.
İşçilerin haksız ve hukuksuz bir şekilde işten atıldığını söyledi, "Size karşı dışardan gelecek her türlü baskı emniyet kuvvetleri tarafından bertaraf edilecektir. Hak hukuk adalet diyorsanız benim de inancım hak hukuk ve adalet en kısa sürede tecelli edecek" diyerek destek mesajı verdi.
Bu tür eylemlerde hiç de alışık olmadığımız bir davranış değil mi? Gaz yok, cop yok, gözaltı yok… Tam tersine tarafsız olması gerektiği yerde işçilere açık destek veren bir emniyet görevlisi.
DEM Partililerin iddialarına göre sadece Emniyet Müdürü değil daha önce Vali de işçilerin yanına gitmiş ve destek vermiş. Vali dediğimiz kim, seçimler öncesi kayyım olarak belediyeyi yöneten Ercan Turan. Yani bankamatik işçileri işe aldığı iddia edilen kişi.
DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Rüştü Tiryaki, Emniyet Müdürü’nün AKP temsilcisi gibi davranmasını eleştirirken şöyle diyordu:
“İşçilerin Iğdır Belediyesi karşısında eylem yaptıkları yere Iğdır Emniyet Müdüründen önce Iğdır Valisi de gitmiş. 9 Temmuz tarihinde belediye binası önünde toplanan işçilerin yanına gitmiş Ercan Turan. İşçileri ziyaret etmiş ve ‘haklı davanızda yalnız değilsiniz‘ demiş. Vali, devletin kentin valisi değil, AKP’nin İl Başkanı mübarek.“
DEM Parti Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun da İçişleri Bakanlığına verdiği soru önergesinde bunu soruyordu Bakanı Ali Yerlikaya’ya:
"Iğdır Valisi Ercan Turan'ın, belediye binası önünde toplanan işçilerin yanına giderek, 'Haklı davanızda yalnız değilsiniz' şeklinde beyanda bulunduğu iddiaları doğru mudur? Valinin bu tür bir açıklama yapması, valilik makamının tarafsızlığına aykırı değil midir?
Belediye önünde eylem yapan işçilere karşı devletin güvenlik güçlerinin müdahale etmemesi ve tarafsız davranması gerektiği halde, bu olayda valinin ve emniyet müdürünün işçileri desteklemesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tür davranışlar kamu yönetiminin tarafsızlığına zarar vermez mi?“
Bakan Yerlikaya’nın Yılmaz Hun'un sorusuna ne yanıt vereceğini kestirmek hiç de zor değil. Zira İçişleri Bakanı, Iğdır İl Emniyet Müdürü Erden Sakarya'nın işçilere “destek“ ziyaretini sadece "sakız" üzerinden değerlendirdi.
Ne diyordu Yerlikaya: "Hiçbir yerde sakız çiğneyerek ister suçluyu veya gözaltı kararlı olan birini veya başka bir meselede bu şekilde davranmasını kabul eden bir vali de olmadım, bakan da değilim. O münferit bir olaydır, gereğini yaparım."
Anlaşılıyor ki Bakan Yerlikaya, AKP temsilcisi gibi davranan, toplumsal kutuplaşmaya hizmet eden, hatta ziyaretinin ardından siyasi bir açıklama yaparak DEM Parti’yi hedef gösteren emniyet müdürüne “aman ha bundan sonra bu tür ziyaretlerinde sakız çiğneme“ diyecek.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde büyük bir yenilgiye uğrayan, anketlerde de sürekli oy kaybeden Saray, yeni bir planı devreye soktu.
Erdoğan, CHP lideri Özgür Özel’e söylediği “Gücünüz yetiyorsa belediye başkanlarınıza söyleyin, bedava yapacağız milletten oy istedikleri, ancak 3 ayda 3-4 kez zam yaptıkları hizmetlerin fiyatlarını düşürsünler. Emeklilere faydanız dokunsun istiyorsanız talimat verin, belediyeleriniz sosyal güvenlik kurumuna olan birikmiş borçlarını ödesinler“ sözleriyle bu planı açıkladı.
Elbette hedef sadece CHP’li belediyeler değil, kayyımlara rağmen seçimlerde yine ipi göğüsleyen DEM’li belediyeler de…
Eli kolu bağlanacak CHP ve DEM Partili belediyeler hiçbir yatırım ve hizmet yapamayacak duruma getirilecek. Erdoğan boş yere “CHP'li belediyelerin alameti farikası olan çöp, çukur, çamur, yolsuzluk, hırsızlık girdabına vatandaşlarımız tekrar sürüklendi. Dans ve vals gösterisi düzenlemeyi belediyecilik sanıyorlar“ demedi.
Sadece bu da değil muhalefet belediyelerini halkla karşı karşıya getirecek olan “köpek katliamı“ yasasını da unutmayalım.
Aslında açık bir şekilde yansıtma siyaseti uyguluyor Saray. Kendi başarısızlığını, yetersizliğini, hatalarını muhalefet belediyelerine yükleyerek seçime kadar bir algı yaratmayı hedefliyor. Buna Saray medyasının desteğini ve propaganda gücünü de eklersek bir yandan mali baskı ile uğraşan muhalefet belediyeleri diğer yandan sürekli bir savunma durumunda kalacak. DEM’li belediyeler üzerindeki kayyım tehdidi de cabası…
Erdoğan, devletin tüm gücünü kullanarak belediyeler üzerinden istediği alana hapsedecek muhalefeti.
“Öyle 25 kuruşa simit yok“ dediği de aslında bu iktidarı size vermemek için elimden geleni yapacağım mesajıdır.
Unutmayalım ki Saray gerilim ve kaos ortamından şimdiye dek hep kazançlı çıktı. Bu kez de öyle olur mu?
Bu da muhalefetin geliştireceği siyasete bağlı. Onun için CHP yönetiminin en azından bu baskı planının sadece kendilerine yönelik olmadığını unutmaması gerekiyor.
CHP’li belediyelere yönelik baskılar DEM’li belediyelere uzun zamandır uygulanmakta hem de daha ağır bir biçimde.
CHP artık bir karar vermek zorunda. Cumhur İttifakı ortağı Bahçeli gibi DEM’i “flu“ mu görecek yoksa topyekün muhalefeti mi tercih edecek?