Davutoğlu niye susuyor?

AYŞE YILDIRIM


Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüden sesleniyor Diyarbakır'daki miting alanında toplanan kalabalığa:

"Kardeşlerim; Kürt kardeşlerimi, sokağa dökerek 51 yavrumuzu Diyarbakır'da öldürmediler mi?"

14 Nisan Cuma günü Diyarbakır'a giden Erdoğan yalnız değildi o gün. Yanında ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yeni ortağı HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da vardı.

Devam ediyordu Erdoğan:

"Şimdi bu Selo nerede? Yasin Börü yavrumuzu bunlar şehit etmediler mi? Bunların derdi Kürt mürt değil. Bunlar katil, bunlar terörist."

Erdoğan'ın bu konuşmasından kısa bir süre sonra Kobane kumpas davasında savcı mütalaasını açıklıyordu.

Aralarında eski HDP Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı davada sanıklar hakkında 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet, 19 bin 680 yıl hapis cezası istiyordu.

6-8 Ekim 2014’te yaşanan Kobane olaylarından HDP'li siyasetçileri sorumlu tutuyordu savcı. Mütalaasında "sanıkların PKK terör örgütü elebaşlarıyla hareket ettiklerini, suç işlenmesi için çağrıda bulunduklarını, müşterek fail olarak olay tarihinde ülke genelindeki terör eylemlerinden sorumlu tutulmamaları gerektiğini" iddia ediyordu.

Artık uçan kuşun bile bizzat iktidar eliyle kurulmuş siyasi bir kumpas davası olduğunu bildiği bir davada isteniyor bu cezalar.

Yargılama süresince saymakla bitmeyecek hukuksuzluklar yaşandığını da biliyor herkes...

AİHM'in bu davayla ilgili verdiği ve uygulanmayan kararların olduğunu da...

Ama Erdoğan kürsüden kimbilir kaçıncı kez HDP'lileri "katil" diye suçlamaya devam ediyor ve hemen ardından savcı mütalaasını veriyor.

Hiç açılmaması gereken bir davadan söz ediyoruz.

O günlerde yaşananların ve davanın belki de düşmesini sağlayacak olan o günün iktidarında yer alan tanıkları ise hala susuyor.

Kimler mi?

Mesela dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala. Mesela dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu.

Selahattin Demirtaş mahkeme salonlarında defalarca anlattı. Efkan Ala'nın tanıklığına başvurulması gerektiğini söyledi.

Niye mi?

Bir kez daha anımsayalım:

"Bakın, biz çağrı yaptığımız saatte Türkiye’nin birçok yerinde irili ufaklı yürüyüşler yapılıyordu zaten, tablo net anlaşılıyor. En küçük bir şiddet eylemi yok. Yaralama yok, öldürme yok, talan yok, hiçbir şey yok. Polis müdahalesi de yok.

Ertesi gün, 7 Ekim öğlen saatlerine kadar, aslında o gece yapılan yürüyüşlerden sonra ortalık duruldu.

7 Ekim günü, Muş Varto ilçesinde öğlen saatlerinde, 14:30 gibi, bir haber basına düştü; ‘Bir kişi, polisin açtığı ateş sonucunda hayatını yitirdi‘. 25 yaşında, Hakan Buksur. Kobani olaylarının ilk şiddet eylemidir. Katledildi.

Biz açıklama yapmışız, aradan neredeyse bir güne yakın bir zaman geçmiş, hiçbir şiddet olayı yok. Gösteriler de durulmuş neredeyse. Fakat bakın aynı saatte, biri daha açıklama yapıyor. Ayın 7’si, yine 14 suları. Gaziantep’te, mülteci kampında konuşma yapıyor. Diyor ki ‘Kobani düştü düşecek.‘ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Kobani olayları eğer ille de bir şeyle bağlantılandırılacaksa savcılar, ‘HDP’liler bilmeliydi, bilmeleri gerekiyordu, hatta biliyorlardı bunların olacağını‘ diyeceklerine, ‘onların açıklaması provoke etti‘ diyeceklerine, yürekleri yetiyorsa ‘bu açıklama provoke etti‘ desinler. Şu açıklama yapılana kadar tek bir ölüm olayı yoktur, tek bir."

Ve o günlerde olayları durdurmak için AKP ile nasıl ortak çalıştıklarını da anlatmıştı Demirtaş:

"Sırrı Süreyya Önder arkadaşımı Ankara’da, bu çalışmalar kapsamında bizatihi görevlendirmiştim, Ankara’da hükümet ile temasta. Neredeyse saat başı, İçişleri Bakanı Efkan Ala ile telefonda görüşüyordu. Nerede provokasyon varsa biz il-ilçe teşkilatlarımızı seferber ediyorduk; İçişleri Bakanı, oradaki güvenlik güçlerini seferber ediyordu. Efkan Ala’yı da çağırmanız lazım. ‘Bizim kontrol edemediğimiz güvenlik güçleri var‘ diyordu Efkan Ala. ‘Ama bu provokasyonu başka türlü, el ele vermezsek engelleyemeyiz.‘

Yarım saatte, 15 dakikada, en geç iki saatte bir bakanla telefon trafiği kuruluyor. Şurada şu patladı, burada bu oldu, burayı siz halledin, burayı biz halledelim. Çözüm sürecini yürüten heyettedir Efkan Ala, aynı zamanda İçişleri Bakanı olarak.

O günün Cemaat üyeleri, İran İstihbaratı, Ortadoğu’daki başka istihbarat örgütleri, bunlar benim beyanlarım değil, İçişleri Bakanı arkadaşlarımızla görüşmesinde ‘Biz tespit ettik‘ dedi. Batılı istihbarat örgütleri FETÖ’yü de kullanarak büyük bir provokasyon yaratmaya çalıştılar. Kısmen başarılı oldular, ama bizler elbirliğiyle çaba sarf edip durdurduk, bunu inkar edemezler. Mutlaka Efkan Ala’nın gelip şurada tanık kürsüsünde dinlenmesi lazım. Ben Efkan Ala’ya, gözünün içine bakarak sormak istiyorum; ‘Sayın Bakan, o 3 gün boyunca biz beraber çaba sarf etmedik mi durdurmak için?‘ Hayır diyemez.“

Ama Efkan Ala tanık olarak çağrılmadı mahkemeye. HDP’li siyasetçiler bu kadar yıldır suçsuz yere cezaevinde yatarken susmaya devam etti.

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmeleri de anlatmıştı Demirtaş. Davutoğlu'nun kendisine söylediklerini, verdiği sözleri, sonra o sözleri nasıl yerine getirmediğini hatta çarpıttığını da...

6-8 Ekim Kobane olayları sırasında 52 kişi öldürüldü, yüzlerce insan yaralandı, iş yerleri, evler yakıldı yıkıldı. Katletilenlerin 33‘ü HDP'liydi.

Erdoğan’ın simgeleştirdiği Yasin Börü ve diğer kişilerle ilgili bir yargılama yapıldı. Ama olaylar sırasında öldürülen HDP’lilerin dosyaları boş kaldı.

Demirtaş'ın bizzat mahkemeye görüntüleriyle birlikte sunduğu güvenlik güçlerinin içinde bir grubun nasıl kontrol dışına çıktığını gösteren deliller de yok sayıldı.

Olaylara karışan, kışkırtan güvenlik güçleri araştırılmadı. Bizzat Efkan Ala’nın söylediği “istihbarat örgütleri“ ve “FETÖ“ meselesi de pas geçildi.

Evet Türkiye, 6-8 Ekim'de çok büyük bir provokasyonla karşı karşıya kaldı. Hem HÜDAPAR'lılar hem HDP'liler katledildi.

HDP yöneticileri olayları yatıştırmak için bizzat AKP iktidarıyla ortak çalıştı.

HDP'lilerin olayların araştırılması için verdikleri önergeler AKP tarafından reddedildi.

Aradan 9 yıla yakın bir zaman geçti.

Gerçeklerin ortaya çıkarılması bir yana yıllardır suçsuz yere cezaevinde tutsak edilen HDP'liler şimdi de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla karşı karşıya.

Efkan Ala da bugün muhalefette yer alan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da susarak bu siyasi katliama suç ortağı olmaya devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
AYŞE YILDIRIM Arşivi
SON YAZILAR