ÖZGE MUMCU AYBARS
Deprem, çaresizlik, devletsizlik…
İnsan yaşadığı dramı kelimelere nasıl dökeceğini bilemiyor. Kendim, acı yaşarken, en çok yazarak kendimi sağaltırım. Depremden sonra çaresizlik, çaresizlikle beslenen öfke, enkaz altında kalanların çıkması için insanların toprağı kazmasını izlemek ve de ölülerini sadece bir battaniyeye sarıp arabalarının arka koltuğuna yatırıp, motorlarının arkasında onlara sıkıca sarılıp defnedilmesi için toplu mezarlara taşımak. Bunu nasıl sağaltabiliriz?
Bu kader mi? Fıtrat mı? Organize olmayan ve olmayı başaramayan bir devlet mi? Yanıt gayet açık.
Burası önemli değil, sağa sola sorup ben de herkes kadar elimden geleni yapıyorum. Bir çok insan deprem bölgelerine koştu, bazıları lojistikte, bazıları enkazdan insan çıkarmakla uğraştı, bazı vekiller enkaza girip canlı çıkarmaya uğraştı. Bazıları çadır çağrısı yaptı, bazıları iç çamaşırı toparlamak için organize oldu, bazıları bebek bezi, hijyenik pes, göz damlası, bazıları pişik kremi, bazıları aşevleri açmak için… Belediyeler altyapısı çöken şehirlere destek için. Hatay Havaalanı’nın molozlarını Ankara Büyükşehir Belediyesi temizlemeseydi, havaalanı uçuşlara açılabilir miydi?
Ama ilk üç gün ne oldu? Sessizlik… Derin bir sessizlik. 4. Seviyede Uluslararası alarm, bunun sonucunda 86 ülkenin yardıma gelişi… Sibirya soğukları… İlk 72 saat kritikken AFAD’ın gelmemesi… Fısıltı gazetesinin çalışması… Geldiler, 3-4 kişiyi ölü çıkarttılar, sonra başka binaya geçtiler… Telefon üstüne telefon, mesaj üzerine mesaj. Herkes bir akrabasına ulaşmaya çalışırken nice ünlü isme yazdı. Bu çaresizliği tanıdınız mı?
İmar barışlarında oradaydınız, önlemler alınmazken oradaydınız, inşaatlar usülsüz kontrol edilirken oradaydınız, Hatay afet bölgesinden çıkarılırken oradaydınız.
Deprem vergileri nerede? Neredeydi o ayazda Kızılay’ın çadırları? Nerede afet durumlarında organize olması gereken ordu?
Kendi adıma çok öfkeliyim. Ve herkesin bu soruları da defalarca sormasını istiyorum.
Ölen yakınınız enkazdan çıkarılabilirdi. İnsanlar kaderine terk edilmeyebilirdi. Enkazdan cesetleri çıkarıp aile yakının eline vermeyebilirdiniz! İnsanlar arabalarının arkasına koyup ölen yakınlarını kendi imkanlarıyla o toplu mezarlara gömmeyebilirdi!
Hatay Barosu’na kayıtlı birçok avukatla tanışmış, Hatay’a daha uzun gelme sözü verip, hayatımın geri kalanı için Hatay eksenli bir hayatı düşlemiştim. O hayat dolu sokaklar, mutlu insanlar… Meğer o düş bir trajedinin ortasında havada kalacakmış.
Belki yaşanan travmanın yazıya dökülmesi uzun zaman alacak. Bazı insanlar ölen çocuklar için enkazlara balonlar takacak, neden anlayamadığım şekilde… Bazıları bu yaşananları görmezden gelip televizyonda yeni bir dizi açacak, bazıları AHaber’e inanacak. Bazıları instagramda, tiktok’ta yeni trend videolara dalacak. Evet hepimizin arınmaya ihtiyacı var doğru, ama hayatın tüm bu akışkanlığı, hayata devam etme güdüsü olsa da, travma hepimizin içinde baki kalacak.