Dünün HDP'si bugünün CHP'si

25 Ekim 2016'da Diyarbakır Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı "terör örgütüne üye olmak" suçlamasıyla gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.

1 Kasım 2016 tarihinde ise Diyarbakır ilk kayyımla tanıştı.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kışanak ve Anlı serbest bırakılana kadar tüm illerde eylem yapacaklarını söylüyordu o günlerde. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise Demirtaş hakkında "Halkı kanunlara uymamaya tahrik", "Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılama", "Cumhurbaşkanına Hakaret, Suç ve Suçluyu övme" suçlarından soruşturma başlatıyordu.

Çok değil üç gün sonra 4 Kasım 2016'da gece yarısı eşzamanlı bir operasyonla HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile grup başkanvekilleri ve çok sayıda milletvekili evleri basılarak gözaltına alındı ve tutuklandı.

"Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "örgüt adına suç işlemek"le suçlanıyorlardı.

Göz göre göre gelen bir operasyondu, tıpkı bugün olduğu gibi “Saray darbesi“ydi yapılan.

Ne yazık ki bu Saray darbesinin yolunu açan da CHP’ydi.

Çok değil bu operasyonlardan 5-6 ay önce AKP’nin getirmek istediği “dokunulmazlıkların kaldırılması“ tartışılırken ne diyordu dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:

"Anayasa'ya aykırı, halkı kandırmaya yönelik bir düzenleme geliyor. Dokunulmazlık kalktıktan sonra bizi hapse atacaklarsa atsınlar. Gerçek demokrasiyi bu ülkeye getirmek için, gereken tüm bedeli ödemeye hazırız. Ciddi bir karar almalı ve her şeyi göze almalıyız. HDP de 'Evet' demeli".

O gün bedeli HDP ödedi, hala ödemeye devam ediyor.

“Gerçek demokrasi“ mi?

“Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider orada ineriz” diyenler çoktan o tramvaydan indiler ve tek adam rejimini inşa ettiler bile.

Yani “bedel“ tüm ülke için çok ağır oldu.

Dün HDP’ye yapılanlar bugün CHP’ye yapılıyor.

Türkiye‘de yaşanan hukuksuzluğun temellerinden birini bile bile atan CHP, şimdi benzer bir operasyonla karşı karşıya.

HDP’li belediyelere atanan kayyımlar artık CHP’li belediyelere uzandı. CHP’li belediye başkanları gece yarısı operasyonlarıyla gözaltına alınıp tutuklanıyor, sadece DEM’li değil CHP’li belediyelere de kayyım atanıyor. Siyasi yasaklar getiriliyor.

CHP’nin Cumhurbaşkanı aday adayı Ekrem İmamoğlu sabaha karşı evinden alınıyor. Sadece diploma iptaliyle değil hem yolsuzluk hem terör suçlamasıyla siyaset sahnesinden silinmeye çalışılıyor. (Daha önce Saray’ı rahatsız eden isimlere yapılan gibi.)

106 kişilik gözaltı listesi yayınlanıyor.

CHP yönetimi farkında mı bilmem ama bu operasyonun burada durmayacağını herkes biliyor.

Saray, siyasi mühendislik çalışması için tüm simülasyonları yapmış. Düğmeye basmış. Kokteyl suçlamalar hazırlanmış. Listeler yayınlanmış.

Daha çok doğu ve güneydoğu illerinden alışkın olduğumuz “toplantı, gösteri, basın açıklaması yasağı“ getirilmiş. Halkın tepki göstermesinin önüne geçmek için “Gezi gözaltıları“ başlatılmış.

Hiç boşuna “Türkiye’nin dünyadaki itibarı zedeleniyor“ demeyin.

Avrupa Birliği daha öncekiler gibi “sert tepki“ gösteriverir, ABD “rahatsızlığını“ iletir, olur biter.

Uzun süredir “seçimle gelenlerin seçimle gitmediği“ bir süreç yaşıyor Türkiye.

Artık boş demeçlerle, sosyal medya tepkileriyle, ekranlarda bağırarak konuşmakla olmadığını görmeli başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri.

Çözüm Anayasal güvence altına alınan demokratik tepkilerin barışçıl biçimde gösterilmesindedir.

Bugünden tezi yok CHP yapılan bu Saray darbesine karşı sadece kendi üyesi olan bir milyon 750 bin partiliyi değil tüm Türkiye halklarını ayağa kaldırmazsa buradan çıkış yok.

İlk sınavı da Pazar günü yapacağı Cumhurbaşkanı adayını belirleyeceği ön seçimde.

Yoksa ülke, birilerinin çoktan indiği o demokrasi tramvayını bir daha göremez.

Dün HDP, bugün CHP, yarın kim bilir?..

2016’dan beri cezaevinde olan Selahattin Demirtaş’ın sözüyle bitirirsek unutmayın ‘cesaret bulaşıcıdır‘.

Önceki ve Sonraki Yazılar
AYŞE YILDIRIM Arşivi
SON YAZILAR