İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

Enflasyonla mücadele fiyaskoya dönüşebilir

İBRAHİM EKİNCİ


Enflasyon, Ekim 2022 – Haziran 2023 arasında -bir dezenflasyon programı da olmadan – baz etkisiyle %85,5’ten %38,21’e gerilemişti. Şimşek enflasyonu bu seviyede aldı. 1.5 yıl sonra kendisi 2024’ün %36’dan, piyasa %40 -45’ten kapanmasını bekliyor. Ben de soruyorum: Biz bu çileyi niye çektik, bunun neresi başarı sayılacak?

Covid 19 salgını, küresel ölçekte tedarik zincirlerini aksattı, arz kısıtları ortaya çıktı.

Arkasından Rusya, Ukrayna’yı işgale başladı. Emtia fiyatları tırmanışa geçti, enerji fiyatları hızla arttı. Başlıca bu iki faktörle açıklanan küresel enflasyon dalgasından Türkiye’nin sıyrılması mümkün değildi elbette.

Ama bir şey oldu.

Bu küresel faktörler birçok ülkede ancak yüzde 10’a varan enflasyonlara yol açtığı halde… Türkiye bunun 8 katından fazla seviyede (Ekim 2022: Yüzde 85,5!) bir enflasyon gördü. Çünkü Türkiye özelinde bir artı faktör daha devreye girmişti: Erdoğan’ın Nas politikası!

Bu politika, faizle enflasyon arasındaki bağı (MB Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ın işaret ettiği şu ‘link’lerden en önemlisini!) kopardı. Ancak bu iki ayak dengeli olduğunda dengeli yürüyebilen bir ekonomik sistem veriliyken, Erdoğan, İslamcı ideolojiyle gerekçelendirip bu iki bacaktan birini (faizi) kesti.

Mart 2021: Politika faizi yüzde 19, TÜFE Enflasyonu yüzde 16.19’du.

Erdoğan, sermaye kesimine ucuz kaynak aktararak büyüme elde etmek istiyordu. Merkez’e talimat gitti: Faiz indir!

Kavcıoğlu faizleri yüzde 19’dan yıl sonuna kadar 14’e çekti.

Martta yüzde 16.19 olan enflasyon 36,08’e çıktı!

TL’de değer kaybı başlayınca vatandaş dolara koştu. Enflasyon da kur da patladı.

Bütün bir memleketin servetinin, tasarruflarının erimesine… Büyük bir geçim sıkıntısı içine sürüklenmesine neden olan Nas kararına karşı, dirayetini sıfırlamış AKP iktisat kadrosundan itiraz gelmedi. İktidar çeperinin dışındaki iktisatçıların uyarılarına bilgiç, suçlayıcı (“Mandacı”, “Faiz lobisi”) tepkiler verildi.

Daha ilk aylarda yarattığı büyük arıza ortaya çıkmasına rağmen MB’ye talimat devam etti: İndir!

MB’nin faizi yüzde 19’dan yüzde 8,5’e çektiği dönemde, enflasyon yüzde 85,5’e çıktı! Bereket baz etkisi devreye girdi de düştü.

İki yıl geç kaldı

Türkiye’de enflasyon zıpkın gibi çıkarken MB’nin dünyayı şaşkınlığa uğratan faiz düşürme politikası devam etti. ABD merkez bankası FED, Mart 2022’de, Avrupa’da ECB ise Temmuz 2022’de faiz artırmaya başlamıştı.

FED’in faiz artışına başlamasından 3 ay sonra, ECB’nin faiz artırmasından 4 ay sonra bu iki bölgede enflasyon zirveden döndü.

Pandemi dönemi arz kısıtlarının görece hafiflemesi, enerji fiyatlarının düşmeye başlamasının da desteğiyle enflasyona karşı elle tutulur bir başarı sağlandı.

ABD’de zirvesi 9,1’den gerileyerek son veri yüzde 3.2’ye geldi.

Avrupa’da zirvesi 10,6’dan gerileyerek son veri yüzde 4,5’e geldi.

Türkiye 2 yıl kaybetti!

Yıkıcı bir ödemeler dengesi krizi kapıyı çaldığında “piyasa ekonomisinin” AKP içindeki tanınmış temsilcisi, eski bakan Şimşek göreve çağrıldı ve ancak Mayıs 2023’te faiz artışı başladı. Faiz artışına başlandı ancak… İpin ucu kaçtığı için etkisi sınırlı.

ABD’de 3 ay, AB’de 4 ay sonra zirveden dönen enflasyon… Bizde faiz artışına başlandıktan 10 ay sonra dahi hala tırmanışta!

Faizler yüzde 8,5’ten yüzde 45’e getirildi. Aslında çok sert bir artış yapıldı ancak… Enflasyon neden hala tırmanıyor? Enflasyonla ilgili temel teşhis yanlış olabilir mi?

FED faiz artırımına başladıktan 13 ay sonra faiz oranı enflasyon oranının üstüne çıktı. ECB faizleri, artırım döngüsünün 13’üncü ayında enflasyonun üzerine çıktı.

Fakat bizim enflasyon o kadar yüksek ki…

Enflasyon oranı üzerinde bir faiz oranı, ekonomide düzeltmek istediğinden daha büyük bir durdurucu, yıkıcı etki yaratabileceğinden en bağnaz piyasacılar bile enflasyonun (yüzde 67) üzerinde, (mesela yüzde 70) bir politika faizi gerektiği fikrine gelemiyor.

Dolayısıyla MB’nin politika faizi, enflasyon beklenen zirvesini (Tahminler 70 – 80 arası!) gördüğünde 30 – 35 puan negatif seviyede olacak. Şu sıralar kur artışı baskısı ve yabancı talebiyle artırılırsa dahi yüksek negatiflik devam edecek.

Bu seviyeden sonra faiz artırımı zor karar!

MB’nin umudu baz etkisinde!

Cebinde yüzde 45 faizle bekliyor. Enflasyon çığırından çıktığı için faizi enflasyona yaklaştırmayı değil, enflasyonun baz etkisiyle düşerek faize yaklaşmasını bekliyor.

Fakat şuna bakalım…

Şimşek’in dezenflasyon programı önümüzdeki haziranda 1 yılını dolduracak.

Başka bir ifade ile Şimşek’in programı yürürken yüzde 38 ile devraldığı enflasyon yüzde 70’i aşmış olacak.

2024 sonu için MB tahmini %36 ama yaygın piyasa tahmini yüzde 40 - 45!

MB tahmini tutarsa 1,5 yıl sonra enflasyon devralınan seviyeye dönmüş olacak.

Bunun neresi başarı sayılacak?

Bu yetersiz sonuç, enflasyonun niteliğini teşhisteki yanlışlık ve önlemlerin isabetsizliğinde olabilir mi? Ortodoks ezbere göre ekonomi soğutulmalı. Bu, pratikte talebin kısılmasına, bu da dar gelirlinin canının çıkarılmasına gelip dayanıyor. Oysaki başka veriler talebin o kadar da canlı olmadığını gösteriyor. Başka bir faktör, gelir dağılımı göstergeleri, ücret seviyeleri, milli hasıla sermaye – ücret payı verileri talebin canı çıkarılan dar gelirli kesimlerden gelmiş olamayacağını gösteriyor. Enflasyona, sermaye yanlısı yaklaşım, memleket bir sömürü şokundan geçerken, fahiş karların etkisini gözardı ediyor.

Her şey bir yana… Güven verebilmiş değiller. Söylenti etkisiyle kur yükseliyor. MB, ekonomi yönetimi Nebati – Albayrak uygulamalarına dönüyor. Eğer kuru kaçırırlarsa bütün çilemiz boşa gidecek, enflasyonla mücadele bir fiyaskoya dönüşebilir.

Üç önemli yanlış

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na bırakıyorum sözü:

“Enflasyonu analiz ederken piyasacı yorumcuların gözden kaçırdığı nokta, enflasyonun özünde arz kaynaklı bir sorun olduğudur. 2023 yılında tarım üretiminin yüzde 0.2 gerilediği, sanayi üretiminin ise nüfus artış hızının altında ancak yüzde 0.8 arttığı bir ekonomide enflasyonun ana dinamiklerinin başında üretim eksikliği gelir. Üretimi artırmadan sırf parasal sıkılaşmaya dayalı bir strateji sonuç vermez. Enflasyon bir kez artış eğilimine girince hem üreticilerin fiyat artışları için fırsatı ganimet bilmesi hem de tüketicilerin enflasyondan korunma kaygısıyla mal ve hizmet alımlarını öne çekmesi enflasyonu artırır. Bir de Mayıs 2023 seçimlerinden önce faizlerin suni biçimde düşük tutulup tüketimin iyice teşvik edilmesi olgusu eklenince bugün yaşanan kronik enflasyon kaçınılmaz hale gelir.

Ekonomi yönetiminin açıklamaları bu zorlu süreçte 3 önemli yanlış yapıldığını düşündürüyor. Birincisi, MB’nin Para Politikası Kurulu Şubat metninde faiz artışlarının ancak enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma halinde artırılacağının beyanıdır. Azgın piyasalar daha yüksek faiz talep edecek, dört gözle beklenen yabancı sermaye girişi aksi takdirde gerçekleşmeyecektir. Bir faiz artışı ise, enflasyonun kalıcı ve belirgin bozulmasının itirafı anlamına gelecektir.

İkincisi, Türk lirasının reel biçimde değerleneceğinin söylenmesidir. Son haftalarda rezervlerdeki düşüş de göz önüne alınırsa dövizi tutmak giderek zorlaşıyor. Dövizdeki olası bir sıçrama dolaylı olarak enflasyonun daha da yüksek seyredeceğini ima ederek, MB’nin kredibilitesini zayıflatacaktır. Kaldı ki Orta Vadeli Program’da ortalama dolar kuru beklentisi 36.8 liradır. Yıla 29.50 lira dolar kuruyla başlandığı düşünülürse, bu kabaca yıl sonu 44.10 lira kuruna, yüzde 49.5’luk bir artışa işaret etmektedir. Bu dahi yüzde 36 enflasyon hedefinin üzerindedir.

Üçüncüsü, kredi kartlarına düzenlemeler yapılacağının dile getirilmesidir. Bu adımların seçimden önce atılamaması üç aylık bir sürede tüketicilerin canhıraş biçimde mevcut koşullarla harcama yapmalarını davet etmiş, talebi daha da uyarıcı bir rol oynamıştır.

Özetle, piyasacı çevreler ekonomi yönetimine övgüler düzmeye devam ederken, enflasyon cephesinde iç açıcı hiçbir belirtiye rastlanamıyor.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR