Erdoğan enkazdan kendini nasıl kurtarıyor?: Maç, 14 Mayıs’ın kurallarıyla oynanacak

ERSAN ATAR

Bu ülkede gazeteci olmak da zor, okur olmak da zor. Her ikisinin de diğer zorlukları bir yana, bazen dün yazdığınız “temel konu”yu, bugün yeni duruma göre farklı bir yönüyle yeniden yazmak zorunda kalıyorsunuz. Okur olmak da zor; dün okuduğunuz “temel konu”nun yeni duruma göre yeniden yazılmış halini okurken eğer o ayrımı fark edemezseniz veya gazeteci bunu haberinde, yazısında fark ettiremezse “bunları biliyorum, yeni bir şey söyle” deyip kapatabiliyorsunuz sayfayı, ekranı.

İşte bu, tam da böyle bir yazı. Eğer biz gerçekten neyi anlattığımızı ortaya koyamazsak, siz haklı olarak “bunları biliyoruz” diyeceksiniz. Veya biz anlatabilmiş olursak da sizin, konu nedeniyle, “bunları biliyoruz” demeniz riski hâlâ var. Konumuz: Seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılmak istenmesinin sırları. Başlayalım; yazan olarak da okur olarak da ikimize de kolay gelsin.

İsterseniz biraz geriden başlayalım. Buradan başlamaktaki amacımız, “Erdoğan’ın ve AKP’nin seçim sistemini kullanmayı iyi bildiğini” göstermek.

Enişte nasıl seçildi?

Şimdi ilk kez oy kullanacakların daha doğmadığı günlerdeydi; 3 Kasım 2002’de Milletvekili Seçimleri yapılmış, AKP Meclis çoğunluğunu sağlamış ama Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan milletvekili seçilememişti. Siyasi yasağı vardı. Uzatmayalım, o arada Anayasa değişikliği oldu, Erdoğan’ın önü açıldı. Erdoğan bir sonraki seçime kadar bekleyecek miydi? Elbette hayır. Emine Erdoğan’ın memleketi Siirt’te milletvekili dağılımı kıl payı farklarla yapılmıştı. Siirt vekilliklerini, AKP’li Mervan Gül, CHP’li Ekrem Bilek ve bağımsız Jet Fadıl lakaplı Fadıl Akgündüz almıştı. Ama birkaç sandık bile “seçimlerin sonuçlarını etkileyebilecek” durumdaydı.

Ara not: Okur olarak bu “seçimin sonucunu etkileyebilecek nitelik” tamlamasını aklınızda tutun, birazdan olup biteceklerde çok işinize yarayacak. YSK bu tanımlamayı pek önemser.

Devam edelim. 2002 Kasım seçimlerinde, Siirt’in Pervari İlçesi’ne bağlı Doğanköy’de sandık kurullarının oluşturulmasında sorun yaşanmıştı. O zamanlar daha tahta sandıklar vardı. Sandıklardan biri de kırılmıştı.

O zaman da şimdiki gibi, AKP ve YSK'da, “Erdoğan’ı nasıl milletvekili yapabiliriz” diye düşünüldü taşınıldı ve çözüm bulundu: Siirt seçimleri iptal edilecekti. O zaman Sirtt’te bir ara seçim yapılmalıydı. Tarih belirlendi: 9 Mart 2003.

Peki bu seçimler neye göre yapılacaktı: Yenileme mi olacaktı, yineleme mi olacaktı? İşte Erdoğan'ı Meclis'e taşımanın sırrı, bugün deprem nedeniyle seçimler için ne diyeceğini merak ettiğimiz YSK’nın önemi bu soruya vereceği yanıtta yatıyordu. YSK, “yenileme olacak” dedi. “Yineleme” deseydi. Bütün partiler 3 Kasım’daki milletvekili listeleriyle seçime girecek, Erdoğan milletvekili adayı olamayacaktı. “Yeni” bir seçim olunca Erdoğan da aday oluverdi. Zaten o rüzgarla da AKP Siirt’in üç vekilliğini de alıverdi. İşte Erdoğan’ın kader planı böyle çizilmişti.

Varto Kararı nasıl alındı?

Şimdi de YSK’nın, üzerinde çok konuşulan ama detayları, okur olarak da bilginiz dahilinde olmayabilecek “Varto Kararı”nı inceleyelim.

Öncelikle belirtelim ki bu kararın bir cümlesi, konu Erdoğan olunca ve demokrasinin askıya alınmasını mubah görenlerce “Bakın işte seçimler YSK kararıyla ertelenebiliyormuş” diye okundu.

1966 Varto Depremi, 19 Ağustos 1966’da gerçekleşti. İki gün sonra yani 21 Ağustos’ta Göltepe Köyü’nde muhtarlık seçimi yapılacaktı. Sandıklardan mührüne kadar köyün okuluna gönderilmiş, okul müdürüne teslim edilmişti. Teslim edilen seçim malzemeleri arasında seçmen listeleri de vardı. Okul köydeki diğer binalarla birlikte yıkıldı. Sandıklar da mühür de seçmen listeleri de enkaz altında kaldı. Diğer köylerde de tablo benzerdi. Yani şimdiki gibi depremden aylar sonra alınmış bir seçim kararı yoktu, depremden iki gün sonra yapılması gereken seçim vardı.

Depremden 8 gün sonra, 27 Ağustos 1966’da, Varto İlçe Seçim Kurulu Başkanı, Ankara’daki YSK’ya “tel çekti”. İlçe Seçim Kurulu Başkanı “tel”de 21 Ağustos’ta Göltepe Köyü’nde yapılacak muhtarlık seçimini yapamadıklarını söylüyor, 20 gün sonra diğer köylerdeki muhtarlık seçimlerini de neden yapamayacaklarını şöyle anlatıyordu:

“Muhtar seçimi yapılması gereken köyler yerle bir olduğundan askıya verilen sandık seçmen listeleri enkaz altında kaldı, ilçe seçim kurulu ile sandık kurulunun teşekkülü de mümkün bulunmamaktadır. Ne suretle hareket edilmesi gerekir?”

İşte YSK o meşhur kararını bu koşulda verdi. Sandık seçmen listeleri, sandıklar, mühürler ve de birleştirme tutanakları, seçimlerden iki gün önceki depremde enkaz altında kalmıştı. Ertesi gün seçim için köylere yola çıkacak olan seçim memurlarından bazıları ölmüştü. Bütün insanlığınızı bir kenara koyup, “kalan sağlarla seçimi yaparız” deseniz bile Ankara’dan Varto’ya yeni seçmen listeleri bile gönderilemezdi. Bunu biraz da o zamanki koşullarda düşünün. 1966’da İstanbul’da, Ankara’da bile otomobil sayılıydı. Sonunda YSK şöyle dedi:

“Bir yerde deprem, su baskını gibi tabiî âfetler, büyük yangınlar veya bunlara benzer olaylar yüzünden seçimlerin yapılmasına maddi imkân kalmayan durumlarda hemen yapılması gereken seçimlerin yapılamamış olması tabiidir. Bu seçimlerle felâket günlerinden kısa bir süre sonra yapılması gereken seçimlerin ne zaman yapılması gerektiğinin tesbiti, 298 sayılı ve 26/4/1961 günlü Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri hakkındaki Kanunun Yüksek Seçim Kurulunun ve yetkilerine ilişkin 14 üncü maddesi hükmünce Yüksek Seçim Kurulunun görevleri arasında bulunmaktadır. Doğu illerimizdeki deprem felâketi sebebiyle yapılması gereken köy muhtar ve ihtiyar meclisi üyeleri seçimlerinin yapılamamış olması ve 18 Eylül 1966 gününde yapılacak ara seçimlerinin de bu tarihte yapılmasına maddi imkân bulunmaması karşısında, yalnız muhtarlıkları boş olup 18 Eylül 1966 gününde ara seçimi yapılması gereken köylerde bu ara seçimi yapılmayarak, bu seçimlerin 1967 yılında umumi mahallî seçimlerle birlikte yapılmasına; aynı zamanda ihtiyar meclisinin de yedeklerin getirilmesinden sonra yarıya düşmesi halinde ise, muhtar ve ihtiyar meclisi seçimlerinin, mahallin özelliklerine ve seçim yapılabilecek şartların tahakkukuna göre ilçe seçim kurulu başkanlığınca yapılacak ilânı kovalayan 60’ıncı günden sonra gelen Pazar günü yapılmasının uygun olacağına karar verilmelidir.”

Yani YSK, “İhtiyar meclisi ve muhtarlıkların boş olduğu yerlerin seçimlerini 1967 yılında tüm ülkede yapılacak yerel seçimlerle birlikte yapalım ama sadece muhtarlıkların boş olduğu köylerdeki seçimleri o zamana bekletmeyelim” diyordu.

YSK o dönemde çok önemli bir şey daha söylüyordu: Ben seçimleri değil, seçim tarihlerini erteliyorum.

Bu ne demekti? Varto’nun köylerinde ileri tarihlerde yapılacak seçimlerde, 21 Ağustos ve 19 Eylül 1966’daki kurallar geçerli olacaktı. 21 Ağustos’ta aday olanlardan, depremden sağ kurtulmuş olanların adaylıkları bakiydi. Yani bir sonraki seçimde, bu köylerde yapılacak seçimde 21 Ağustos kuralları işleyecekti.

Köşeye sıkıştırılırken rahatlatılan YSK

Şimdi, “Tarihte bu yolculuğu neden yaptık, bu iki olay bugün bize neyi anlatıyor, Erdoğan bu iki olaya göre şimdi kader planını nasıl çiziyor?” ona bakalım.

Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seçimleri zamanında 18 Haziran 2023’te yapmayacağız, 14 Mayıs’ta yapacağız” diyor. “Bunun adı erken seçim değil, seçim yenilemesi olacak” diyor. Bir başka ifadeyle, “Ben 3. kez değil, ikinci dönemin yenileme seçiminde adaylığımı sürdürüyorum. O nedenle yeniden aday olmamın önünde bir engel yok” diyor.

Gelin yazan olarak da okur olarak da yazının başlarına dönelim. YSK Siirt’te ne demişti? “Ben YSK olarak bu seçimleri ‘yinelemiyorum, yeniliyorum’ demişti. O zaman seçimin kuralı belli olmuştu: Yeni adaylar çıkabilirdi. Erdoğan aday olabilirdi.

Erdoğan şimdi “14 Mayıs” diyerek, “Sen üçüncü kez aday olamazsın” denmesinin önünü kapatmayı amaçlıyor. Bu hepimizin bildiği bir plandı.

Peki, 18 Haziran’da bile deprem nedeniyle yapılması için ayrı bir çaba harcanması gereken seçimler için 14 Mayıs’ta ısrar etmek sadece, “Sen üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olamazsın”ın önünü kesmek için miydi?

Elbette hayır. Erdoğan burada YSK’ya hem yardımcı oluyor hem de köşeye sıkıştırıyor.

Yardımcı olması şöyle: Eğer, canlı yayında programı sunan meslektaşımızın ağzından kaçırıverdiği gibi AKP ile YSK “14 Mayıs ilan edilsin, biz seçim gününü erteleriz” noktasında anlaştılarsa Erdoğan, kendi çizdiği plan içerisinde YSK’ya şu kolaylığı sağlıyor. Seçimler 18 Haziran’da yapılacak olsaydı, deprem bölgesindeki enkaz neredeyse tamamen kaldırılacak, elektrik, iletişim, ulaşım gibi altyapı, en azından 14 Mayıs’a göre, daha çok kurulmuş olacaktı. YSK’nın da “Erdoğan’ın istediği 1 yılı verelim” demesi kamuoyunda daha çok tepki çekecekti. Maazallah bu sefer 31 Mart’ta İstanbul’da yapılan hata yapılıverir, deprem nedeniyle zaten kötüye gidecek ekonomik ortamın da etkisiyle tepkiler, Erdoğan’a ve YSK’ya daha çok yönelirdi.Tıpkı İstanbul seçimlerinde 13 bin farkın 800 bine yükselmesi gibi bir sonuç doğabilirdi. Ve Erdoğan o çok istediği “bir yıl”ın sonunda siyasi jübilesini yapmış olabilirdi.

Erdoğan’ın YSK’yı, çok istediği “bir yıl” için sıkıştırması da şöyle: YSK’nın 14 Mayıs için ilan edilecek bir seçimde, 18 Haziran’a göre daha çok zorlanacağı bir gerçek. Aksaklıkların 14 Mayıs’ta “seçim sonuçlarını etkileyebilecek nitelikte” olduğu en azından 18 Haziran’a göre daha gerçeğe yakın.

Hani yukarıda “ara not” deyip okur olarak size de “not edin bakın bu ‘seçim sonuçlarını etkiyebilecek nitelikte’ tanımlamasını YSK önemser, birazdan karşımıza çıkacak” demiştik ya. İşte bu aşamayı kastetmiştik. YSK 14 Mayıs’ta şunu, 18 Haziran’a göre, daha kolay diyebilir: Deprem bölgesindeki aksaklıklar seçim sonuçlarını etkileyecek nitelikte olduğundan seçim tarihinin ertelenmesine…

Bu durumda YSK “seçimlerin tarihini erteliyorum, hatta bir yıl sonraki yani 2024’teki yerel seçimlerle birleştiriyorum” derse, “Sen ne yapıyorsun, yargı eliyle darbe yapıyorsun” diyecek seçmen sayısı daha az olacak diye hesap yapılıyor olabilir. En azından 18 Haziran’da aynı şeyi demesi haline göre. Böylelikle Erdoğan YSK’yı istediği “bir yıl” için sıkıştırmış oluyor.

Şimdiye kadar anlattıklarımız, YSK’nın seçimleri erteleme olasılığının siyasi tercihleri etkileyebilecek psikolojik sonuçlarıydı.

Maç ne zaman olursa olsun 14 Mayıs kurallarıyla oynanacak

Gelelim, 14 Mayıs için alınan bir seçim kararının bir yıl ertelenmesi halinde doğacak yasal sonuçlarına. Yazının ortalarında “Varto Kararı”nı anlatmamız bundandı. YSK o zaman ne demişti? “Ben 21 Ağustos 1966 ve 19 Eylül 1966’da Varto’nun köylerinde yapılacak seçimlerin tarihini erteliyorum, seçimleri ertelemiyorum” demişti. Sonucu neydi? Ertelenen tarihte yapılacak seçimlerin, 21 Ağustos ve 19 Eylül 1966’daki kurallara göre yapılmasıydı.

Şimdiye dönelim: YSK yarın, yetkisini aşarak demokrasiye yargı yoluyla darbe vurulması eleştirileri gelebileceğini bilerek, “Ben 14 Mayıs’ta seçim yapamıyorum, bu seçimin tarihini erteliyorum” derse ertelediği tarihte 14 Mayıs’ın kuralları, kararları geçerli olacak. Bu kurallar ve kararlar ne?

Elbette başında, “Erdoğan ikinci dönemde ikinci kez aday olduğundan adaylığının önünde bir engel yoktur” kararı. Bu karar daha henüz verilmedi ama muhtemel ki 14 Mayıs için oluşturulacak seçim takvimi sürecinde verilecek. Seçim tarihi örneğin sonbahara ertelendi veya şimdi konuşulmaya başlanan senaryoya göre 2024’teki yerel seçimlerle birleştirildi.

İşte o zaman maç, 14 Mayıs için belirlenen kurallara göre oynanacak. Çünkü 14 Mayıs’ın ertelenen seçimi o zaman yapılmış olacak. Sonuç: Erdoğan aday olabilecek.

Planın açığa çıkmaması gerekiyordu

Erdoğan’ın planı da bu. Ve bu planının açığa çıkmaması gerekiyordu. Ne yapmak gerekiyordu, örneğin EYT yasasını Meclis’ten geçirmek gerekiyordu ki kamuoyunda hem bu nedenle öfke artırılmasın, hem de “demek ki 14 Mayıs için ilan edilecek seçim aslında yapılmayacaktı ama neylersin ki YSK erteledi” senaryosu açığa çıkmasın.

Öyle ya, EYT yasası biraz daha gecikse hem Erdoğan’ın “14 Mayıs’taki seçimi vallahi de billahi de istiyordum ama YSK yapmadı” demesi inandırıcı olmayacaktı hem de zaten artan öfke büyüyecekti.

Erdoğan enkazın altından kendini kurtarıyor ama bakalım bu enkazın altından YSK nasıl çıkacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
ERSAN ATAR Arşivi
SON YAZILAR