Erdoğan’ın planı işliyor, sırada Özel mi var?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en zor seçimi 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 seçimleriydi. İlk turda seçilemedi ve partisinin oyu 2 seçim sonra yüzde 49,5’dan yüzde 35’e düştü. Ama “Kalp gözü açık” hocaların önerisiyle bir ay öne aldığı seçimleri kazanmayı bildi. Bu arada, bu seçimleri muhalefetin de kaybettiğini söyleyebiliriz aslında. Ama kaybeden muhalefet kurgusunda da Erdoğan’ın bir dahli olduğunu “devlet adına yapılan son görev” açıklaması üzerinden görüyoruz.

Anayasa değişikliğini başaramazsa Erdoğan, benim de yaklaşık 1 yıl önce yazdığım gibi 2027 yılının kasım ayında erken seçim planlıyor. Bütün planını da bunun üzerine kurmuş vaziyette. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla ekonomide ortaya çıkan türbülans aşılmış gibi gözüküyor. Ekonomideki veriler çok olumlu sinyaller vermese de hem Erdoğan hem de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ısrarlı bir biçimde “en kötünün” geride kaldığını belirterek, 2026’da iyileşmenin hissedileceğini anlatıyorlar. Daha önce iyileşmenin hissedileceği yıl 2025’di. İran, İsrail savaşı da ekonomideki bu “iyileşememe” haline iktidar açısından “anlatılabilir” bir gerekçe haline de dönebilir. Çünkü son 7 yılı ekonomideki sıkıntılar nedeniyle hep, çoğu da doğru olmayan “dış” gerekçelerle seçmelerine anlattılar.

İçine kapalı CHP

Erdoğan’ın siyasetinde hep muhalefeti de kurgulama planı vardır. Şimdi de bunu yapıyor. Daha önceki bir yazımda söz ettiğim “CHP’nin içine soktuğu mikseri” istediği zaman hızlandırıyor istediği zaman yavaşlatıyor. İstanbul kongresi ve 38. Kurultay davalarında bunu net görüyoruz. Bu davalar CHP’li belediyelere yönelik yolsuzluk davalarından bağımsız değil. Hedef kendi içine kapanmış ve stresi hayli yükselmiş bir CHP’dir. Bunda başarılı olduğu da ortada.

CHP kurultayıyla ilgili “butlan” yani kurultayın sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkması kararının verileceği herkes tarafından artık kabul edilmiş vaziyette. Buradaki bilinmeyen tek mesele bu kararın ne zaman verileceği. 30 Haziran’daki duruşmada verilmesi bekleniyordu ama artık sürenin biraz daha uzayacağı görüşü ağırlık kazandı. Bütün bunlara kimler ve nerede karar veriyor diye soracak olursanız tehlikeli bir alana girmiş olursunuz. Gerçekten tüm bunları bir yapay zekâ kapasitesinde idare eden bir irade var. Gösteri yapan öğrenciyi, üniversitedeki akademisyeni, iş adamını, gazeteciyi ve muhtelif davaları bu kadar yakından takip eden ve politik olarak gereğini yapan bir yapay zekâ mı var acaba sorusu doğru bir sorudur.

Özgür Özel mi var sırada?

AKP cenahında konuşulanlara göre butlan kararından önce son yürütülen soruşturmalara CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yakın çevresindeki isimler de dahil edilecek. Bunu yapabileceklerini bu ana kadar yaptıklarıyla gösterdiler. Asıl dramatik olan bütün bunları yapabilecekleri zeminlerinin olması. Ortaya çıkan itirafçılar bu zemini fazlasıyla sağlıyorlar. Operasyonun Özel’e kadar uzayacağının ilk sinyalini bizzat Erdoğan’ın kendisi “etkin pişmanlıktan yararlansın” çağrısı yaparak verdi. Bunun “öylesine edilmiş bir söz” olmadığını daha önceki tanıklıklarımızdan biliyoruz.

Vatandaş ile seçmenin farkı

Türkiye’deki siyasette vatandaş ile seçmeni 2 ayrı kategoride değerlendirmemizi gerektiren bir tablo ile karşı karşıyayız. Anketlerle elde edilen veriler ve seçim sonuçları buna bizi biraz da mecbur kılıyor.

Bu tespiti yapmama Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün son “Türkiye seçmen eğilimi araştırmaları” raporu neden oldu. Ankete katılanların dağılımı hayli ilginç Yüzde 25’i ev kadını, Yüzde 21’i özel sektörde işçi, yüzde 19’u emekli ve yüzde 8’i de işsiz. Son dönemin baskın politik kimliği burada da karşımıza çıkıyor. Ankete katılanların yüzde 36’sı Atatürkçü, yüzde 15’i milliyetçi, yüzde 8’i İslamcı, yüzde 4,5’u da sosyal demokrat olarak tanımlamışlar kendilerini. Bu tanımların hepsinin muallak olduğunu da kaydetmek lazım. İçini doldurmaya kalktığınız zaman en az 10 farklı ama aynı adla kimlik üretmek zorunda kalabilirsiniz.

“Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” sorusunun yanıtlarıyla sıralama bir ay önce yapılan ankete göre değişmiş. Bu ay birinci sırada yüzde 32 ile AKP, 2’nci sırada yüzde 30 ile CHP var. Bir ay önce CHP 0,5 puan farkla birinci parti çıkmıştı.

Vatandaş seçmen arasındaki fark tam da burada ortaya çıkıyor. Oy vereceğini beyan ettiği partinin iktidarda yaptıklarından memnun değil. Ekonominin daha iyi olacağını belirtenlerin oranı yüzde 27, adaletin işlediğine inananların oranı yüzde 20, gençlere iyi bir gelecek hazırlandığını düşünenlerin oranı yüzde 26, ekonominin iyi yönetildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 22, eğitim hizmetlerin yeterli olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 22. Sağlık hizmetlerine erişim, yol, su, enerji gibi hizmetlerden yararlanma, dış tehditlerle baş edebilme gibi başlıklarda bu oranlar “genel devlet” algısının da etkisi ile biraz yükseliyor. Örneğin AKP’ye oy veren ve vereceğini söyleyen seçmenin sadece yüzde 48’i ekonominin daha iyi olacağına inanıyor. Ekonomiyi daha iyi hale getireceğine inancı olmayan yüzde 52’lik bir AKP seçmeni var. Yani vatandaş olarak şikâyet ettiği sorunu çözeceğine inanmadığı partiye oy veren bir seçmen ile karşı karşıyayız. Bunun başka ülkelerde örneği var mıdır bilmiyorum.

Türkiye’nin seçmeni sandığı çok sever. İktidardan temel meselelerde bu kadar şikayetçi olmasına karşın erken seçim talebindeki oran hayli düşük, sadece yüzde 52. Bu, vatandaşın, seçmen olma haline gelmeden önce seçimleri, sorunları çözen bir araç olarak görmemesi gibi bir değerlendirmeye de götürüyor bizi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bilinen isimler üzerinden ortaya çıkan ilginç sonuçlar var. Tutuklanmasına ve toplumsal muhalefetin arkasında hizalanmasına, CHP’nin bütün enerjisini buna ayırmasına karşın Ekrem İmamoğlu ilk turda daha az oy alıyor 2’nci turda ise Erdoğan ile hemen hemen aynı oy oranına sahip çıkıyor. CHP içinde cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda açık bir biçimde dışlanan ve bunu kabullenerek işine odaklanan Mansur Yavaş ise Erdoğan’ın 10 puan önünde. Her 2 sorunun da ankete katılan aynı kişilere yöneltildiğini de atlamayalım. Ankette Özgür Özel de Erdoğan’a karşı sorulmuş ama orada sonuçlara göre Erdoğan ilk turda kazanıyor.

Bu sonuçların ortaya koyduğu bir gerçek, vatandaş şikayetçi de olsa seçmen kimliğine büründüğü zaman şikâyeti oy tercihini etkilemiyor. Bu muhalif seçmen için de geçerli Vatandaş olarak ortaya koyduğu tepkiyi seçmen haline geldiği ve oy kullanacağı zaman adaya göre farklılaştırıyor. Yani “herhangi bir aday” Erdoğan karşısındaki seçmen için yeterli gözükmüyor.

Hayli ilginç sonuçları olan bir anket ve yapanlar da iktidara hayli mesafeliler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi