SAMİM AKGÖNÜL

SAMİM AKGÖNÜL

FRANSA LAİK Mİ?

Sevgili dostum Herkül Millas’tan öğrendim, ben de uyguluyorum.

“Solcu musun” diyenlere “önce, diyorum, sen solcudan ne anladığını bir anlat ben sonra söylerim o muyum değil miyim!”

Benzer bir cevap “laiklik” için de geçerli. Bir çok siyasal kavram gibi laiklik kavramı da herkes tarafından kabul edilmiş bir tanıma sahip olmadığından “Fransa laik mi?” sorusunun cevabı, “Fransa kelimesinden ve laik kelimesinden” ne anladığınıza bağlı.

Söz konusu soru “Türkiye laik mi?” olarak telaffuz edildiğinde de elbette aynı şey geçerli. Ancak Türkiye’deki bütün laiklik tartışmalarında Fransa’nın model alındığı söylendiğinden öncelikli olarak “Fransa laik mi?” sorusuna cevap aramanın daha sağlıklı bir “kaynağa dönüş” olacağını düşünüyorum.

Birinci çözmemiz gereken mesele “Fransa laik mi?” sorusundaki Fransa’nın ne olduğu. Neden bahsediyoruz? Fransa devletinden mi bahsediyoruz (kurumsal laiklik), Fransa yasama sisteminden mi bahsediyoruz (hukuksal laiklik), yoksa Fransız toplumundan mı bahsediyoruz (toplumsal laiklik, yani “sekülerlik”)?

İlk ikisinin genelde (her zaman değil), beraber olduğunu söyleyebiliriz. Yani bir ülkede kurumsal laiklik, hukuksal laiklikle çoğunlukla beraber işler[1]. Ancak sonuncusu, yani toplumsal laiklik (sekülerlik), ilk ikisinden kısmen bağımsızdır. Örneğin Danimarka kurumsal olarak laik bir devlet değilken Danimarka toplumu seküler bir toplumdur. Ama Türkiye hukuksal olarak laik ancak toplumsal olarak seküler olmayan bir ülkedir.

Kurumsal laiklik

Eğer laiklikten kasıt Devlet kurumlarında dinin yer almaması ise Fransa laik bir devlettir. Elbette Fransız devletin laikleşmesi yani kurumlarının dinden arındırılması 1789’da başlayan ve 1905 tamamlanan uzun bir süreçtir ancak günümüzde de geçerli olan en önemli reformlar 3. Cumhuriyet döneminde (1870-1940) yapılmıştır. Bunlara örnek olarak aşağıdakiler gösterilebilir:

- 1881: Hastanelerin ve Mezarlıklar dinsel kurumların elinden alındı
- 1882: İlkokul laik (din derssiz ve din adamı hocasız), zorunlu ve bedava haline geldi
- 1883: Orduda din görevlilerinin bulundurulmasına son verildi
- 1884: Kamuya açık alanlarda ayin yasaklandı
- 1889: Keşişler ve din adamları için de askerlik hizmeti zorunlu hale geldi
- 1901: Dernekler yasası ile din örgütlerine dernek statüsü verildi.
- 1904: 2500 dinsel okul kapatıldı
- 1905: Kiliselerle Devletin ayrılma yasası çıkarıldı. Bu yasanın 1. Maddesi vicdan özgürlüğünü ve kamu düzenini bozmamak kaydıyla ibadetin serbestçe yapılmasını garanti ederken ikinci maddesi şöyle diyordu: "Cumhuriyet (Devlet) herhangi bir dini mezhebi tanımaz, herhangi bir dinin din görevlilerine maaş ödemez ve herhangi bir dine finansal destek sağlamaz. Bu yasanın yürürlüğe girmesini takiben 1 Ocak'tan itibaren, devlet bütçelerinden, bakanlıklardan ve belediyelerden dinin icrası ile ilgili alınan tüm finansman ve ödemeler kaldırılacaktır.
- Laiklik ilkesinin Fransa anayasasına girmesi için 1958 Anayasasını beklemek gerekti.

Hukuksal laiklik

Bu reformlar çerçevesinde devlet dinden arındırılırken, adım adım hukuk da dinsel normlardan ayrıldı ve bir nevi özgürlüğünü kazandı. Bu özgürleşme aşağı yukarı 1,5 yüzyıl sürdü. 1884’de Katolik dinince yasaklanan boşanma geri getirildi ve resmi laik evlilik zorunlu kılındı. 1904’te din yargı yemininden ve dini semboller mahkeme salonlarından çıkarıldı. 1981’de idam cezası kaldırıldı ve 2013’de aynı cinsiyetten iki kişinin evlenebilmesi mümkün kılındı. Günümüzde Fransa yasama organları Millî Meclis ve Senato, içlerinde son derece dindar milletvekilleri ve senatörler barındırsa da  yasaları tamamen dinden arındırılmış bir bakış açısı ile yapmakta. Uzun lafın kısası, kurumsal laikliğin yanında Fransa’da hukuksal bir laiklik olduğu da (şimdilik) rahatlıkla söylenebilir.

Toplumsal laiklik

Bu şimdilik söylenebilir zira hukuksal normlar ve devletin yapısı toplumsal değişimlerle beraber dinamik bir yapıya sahiptirler. Fransa toplumunun laikliği daha doğrusu sekülerliği de değişim içinde. Yunanca Laos (halk) kökünden  üretilmiş “laik” kelimesini (dinsel olmayan, la-dini) devlete ve hukuksal yapıya uygularsak toplumlar için latince Secula’dan (çağ, yüzyıl) türetilen seküler terimin kullanabiliriz. Seküler bir toplum elbette inançsız bir toplum anlamına gelmiyor. Ancak inancın bireyselleştirilip özel alanla sınırlandığı, kamusal alanda dinle ilgili davranışların ya görünmez hale geldiği ya da görünür olsa da dinsel anlamlarını kaybedip folklorize edildiği toplumlara seküler diyebiliriz.

Bu açıdan bakıldığında 19. yüzyılın başından 1950’lere kadar Fransa toplumunun adım adım sekülerleştiği ve bu sekülerleşmenin kısmen devlet politikaları ürünü olduğu söylenebilir. Bu yüzden de 19. yüzyıl sonundan İkinci Dünya savaşının ertesine kadar Fransa’daki devlet laikliğini bir “ofansif laiklik” olarak nitelendirmek yanlış olmaz.

1950’lerden sonra süreç devam etse de artık seküler bir toplumla karşı karşıya olduğumuz yadsınamaz. İstisnalar dışında Fransa’da dinsel davranış (pratik, ayin, kılık kıyafet, müzik, dinsel ayin alayları…) 20. yüzyılın ikinci yarısında kamusal alanda görünmez olmuş ya da bir nevi kültürel ya da turistik davranışlara indirgenmişti. Bu dönemden itibaren Fransa’daki laikliğin artık toplumsal barışa ulaşmış, içselleştirilmiş bir laiklik olduğu söylenebilir.

Din geri dönüyor

Bu nispeten sakin ortam 1990’lardan itibaren değişti. 20. yüzyılın sonunda, iki kutuplu dünyanın çöküşünü takip eden dönemde zaten dinsel aidiyet ve davranışlar yeni anlamlar kazanmışken Fransa’da yaşayan Müslümanlar toplumsal meşruiyet talebinde bulunmaya başladılar. Son derece çetrefilli, bol çelişkili ve çok yönlü toplumsallaşmaların hızlandığı bu dönemde sömürge ve eski sömürgelerden 1950-1970 arası Fransa’ya yerleşmiş olan göçmenlerin çocukları 1990’larda 20-40 yaş jenerasyonunda, Fransa’da doğmuş, büyümüş, eğitim görmüş ve sosyalleşmiş ancak göçmen kökenli olmanın sosyolojik, ekonomik ve kimliksel handikaplarını atamamış insanlardı. Toplumsal meşruiyet talebi, paralelinde dinsel görünürlük hakkı talebini de getirdi ve bir yüzyıl sonra Fransa’da dinsel davranış kamuda ortaya çıktı. Doğal olarak bu ortaya çıkış gerginliklere, toplumsal bölünmelere ve Devletin biraz da şaşkın tepkilerine yol açtı. Ama bunun yanında Müslüman olmayan Fransızlar’da  da tepkisel bir dinsellik de görüldü. Müslümanlar yapıyorsa neden Katolikler, Protestanlar ve Yahudiler, hatta Budistler yapmasındı? Böylece din, dinsel görünürlük ve bu hak talepleri tekrar Fransa’nın gündemine geldi. 1990’lardan günümüze kadarki Fransız laikliğine “defansif laiklik” ismini verebiliriz. Kurumsal laiklik bu dönemde darbe aldı zira defansif laiklik Devlet kurumlarının (eğitim, asayiş, finans, dış politika…) din meselesini dikkate almasını gerektirdi.

Bu açıdan bakıldığında Fransa toplumunun 2021’de 1850’den daha fazla seküler ama 1950’den daha az seküler olduğu tespitini yapabiliriz. Benzer bir şekilde Fransız devleti elbette kurumsal olarak 1850’den kat be kat daha laik ancak 1950’deki durumla kıyaslandığında dinle mesafesi azalmış gibi görünüyor.

Hukuksal laiklik şimdilik dokunulmamış gibi dursa da orada da bir çok gedik açılmış durumda. Örneğin helal et üretimi konusunda  genel hukuki çerçeveden tavizler verildi. Aynı şekilde yerel hukuksal düzenlemelerde okullarda, hastanelerde ve belediye hizmetlerinde din, ağırlıklı olarak Sünni muhafazakâr İslam ama genel olarak din, artık göz önünde mutlaka bulundurulan bir unsur. Bu durum elbette popülist sağın ekmek yediği en önemli konulardan biri haline geldi.

Baştaki sorumuza geri dönelim, “Fransa laik mi?” sorusuna cevap tereddütsüz “evet” ama eskisi kadar keskin değil.  Ve görüldüğü gibi bu süreç devam ediyor. Din ve Devlet birbirleriyle hem mücadele hem de etkileşim içinde dönüşüyorlar.

--------------------------------------------

[1] Bu Türkiye’de böyle değil, Devlet kurumlarında din yüksek derecede mevcut ancak yasama hala mucizevi olarak laik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SAMİM AKGÖNÜL Arşivi
SON YAZILAR