MEHVEŞ EVİN
Gezi, Erdoğan için bir kırılma noktasıydı
AK Parti uzun süredir tek adamla özdeş olduğundan soruyu şöyle sormak daha doğru: Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasiden vazgeçip daha güvenlikçi ve otoriter çizgiye geçmesinde Gezi eylemlerinin etkisi neydi?
AKP iktidarının ilk yıllarında, AB süreci ve Batı desteğinin rüzgarını arkasına alan Erdoğan’ın, ta 1997’de “Demokrasi bizim için amaç değil araçtır” dediğini unutmayalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hak ve özgürlükleri işine geldiği sürece kullandı, dolayısıyla hiçbir zaman demokrat bir lider olmadı.
BBC Türkçe, “Gezi Parkı eylemleri AKP'nin bugüne kadarki politikalarını nasıl etkiledi?” başlıklı bir haber yaptı. Değerli siyaset bilimcilerinin görüşleri alınmış, çıkan sonuç şu: Gezi eylemleri, hem AKP hem seçmeni açısından bir dönüm noktası oldu.
Gezi bir dönüm noktasıydı, bunda tartışılacak bir şey yok. Ancak kamuoyu araştırma şirketi ANAR’ın eski müdürü, siyasal iletişim uzmanı Dr. İbrahim Uslu’nun dediği gibi “AKP’nin otoriterleşmesi”nin miladını Gezi ve 17-25 Aralık olarak vermeye itirazım var.
AKP iktidarının ilk 16 yılında Türkiye’nin siyasetten medyaya, hukuktan ekonomiye, çevreden insan haklarına ve özgürlüklere geçirdiği dönüşüme şahidi, gözlemcisi bir gazeteci olarak bu tespiti eksik ve sorunlu buluyorum. (Kitabım “A’dan Z’ye: Bugüne Nasıl Geldik”de tam da bu dönüşümü anlatmaya çalıştım)
Yakın tarihin, hatta bugünün anlatısı bile genel olarak son derece sorunlu, taraflı veya eksik yapıldığı için bu konuyu önemsiyorum.
Peki neden itiraz ediyorum?
- Dr. Uslu, AKP’nin otoriterleşmeye başlamasının miladı olarak 2013 Gezi eylemleri ve 17-25 Aralık operasyonlarını gösteriyor. Gezi’nin, AKP değil Erdoğan’ın “şahsında” bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum. 17-25 Aralık operasyonları öküzün öldüğü andı; parti içinde büyük bir gedik açtı. Fakat KCK operasyonlarını, Ergenekon-Balyoz sürecini, Hrant Dink cinayetini bir kenara ayırıp “AKP’nin olağanüstü politikalar”ının 2013 sonrasında başladığını söyleyemeyiz.
- Doğrudur, polis şiddeti ve “olağanüstü politikalar”ın kullanması anlamında Gezi bir “zirve”dir. o dönem Erdoğan’ın söylediği gibi “polis destan yazdı”! Ancak Gezi’den önce sokak eylemleri güllük gülistanlıktı, her şey çok serbestti çıkarımı, yanlış olur. “Sert güvenlikçi tedbirler”, pek çok gösteride devreye giriyordu. Hatta 1 Mayıs 2013’te yaşananlar, Gezi’nin öncüsü olmuştu. En önemli fark, Gezi’nin yaygınlığında ve sivil görevlilerin de şiddete ortak olmasındaydı- Ayvalıtaş’ın üzerine süren aracı, Ali İsmail’i öldüresiye döven sopalıları kast ediyorum. Diğer taraftan Kürtler “güvenlikçi” politikalardan bol bol payını alıyordu. Örneğin 2012 Newroz’u çok olaylı geçmiş, Ahmet Türk hastaneye kaldırılmıştı.
- “Gezi’den sonraki iki seçimi AKP’nin rahatlıkla kazandığı” iddiası: Birincisi, yerel ile genel seçimin dinamikleri farklı- Gezi’yi bir tehdit olarak gören seçmenin, yerel seçimdeki oy verme davranışıyla birebir bağlantı kurmak, eksik bir yorum olur. İlginç olan, muhafazakar seçmenin yolsuzluk iddialarına inanmaması- veya görmezden gelmesiydi. İkincisi, yerel seçimler o kadar da çantada keklik olmadı. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Ankara’da bir gece yarısı operasyonuyla Mansur Yavaş’ın yerine Melih Gökçek’in seçtirildiğini hatırlatalım. Üçüncüsü, 2014 Ağustos’undaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP-MHP çatı aday faciasını, “ekmek için Ekmeleddin”i unutmayalım. Önemli fark: AKP değil, Erdoğan yüzde 51.9 aldı!
- Dr. Uslu’ya göre "Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşananlar, güvenlik kaygısıyla milliyetçi ve muhafazakâr seçmenlerin oy verme davranışı arasındaki ilişkiyi Ak Parti'ye keşfettirmesi açısından bugünü bile etkiliyor." Seçmen davranışını Dr. Uslu’dan daha iyi bilecek değilim. Ancak Kürt meselesini, 15 Temmuz ve sonrasının yarattığı korkuya kıyasla, Gezi eylemleri etkisinden çıkamayan seçmenin kısıtlı olduğunu düşünüyorum.
En büyük kırılma noktası: Cemaat ve Kürt sorunu
Unutmayalım ki AKP; Gezi’den sonraki ilk genel seçim olan 2015 Haziran’da ilk kez tek başına iktidar olamadı. HDP üçüncü büyük parti olarak Meclise girer girmez seçim sonuçları da çözüm süreci çöpe atıldı! Siyasi liderlerin sergilediği piyesin eşliğinde, Kürt şehirlerindeki direniş ve ‘askeri operasyon’ların etkisiyle tekrar seçime gidildi. Kutuplaştırmanın, kaosun zirvesini 2015-2016’da yaşadık! Bu arada ne yolsuzluklar, ne haksızlıklar, ne yalanlar, ne baskılar, ne sivil ölümler söz konusu kitlenin “oy verme davranışını” değiştirdi.
AKP’nin, Gezi ile 'O kadar özgürleştik ki şimdi bu bizi tehdit eder hale geldi' düşüncesine büründüğünü belirtmiş Uslu. AKP iktidarı için asıl tehdidin Gülen ile 2013 öncesinde başlayan derin çatırdamanın esas olduğuna inanıyorum. Otoriterleşmede esas “yol ayrımı”, 2014 MGK’sında konuşulan çöktürme planıdır.
5. CB Erdoğan, en başından beri Gezi’yi toplumsal bir talep olarak değil, kendisine yönelik bir “hakaret, kalkışma” olarak yorumladı. AKP kurmaylarından, Gezi zamanı kendisini yatıştırmaya çalıştıklarını ama başaramadıklarını biliyoruz. Unutmayalım ki sadece Gezi değil, herhangi bir konuda “sayın beyefendi” eleştiri veya itirazı kaldırabilen bir şahsiyet olmadı. Özellikle “Türk tipi Başkanlık” denen rejime geçildikten sonra bu durum iyice pekişti. Reis’in tsunami gibi kabaran öfkesi meşhur; en yakınındakiler de bundan nasibini aldı ve almaya devam edecek. Her otokrat lider gibi, kendisine ve kararlarına yönelik en küçük bir itiraza en ağır cezayla cevap vermek, son derecede doğal.
Gezi, Erdoğan ve AKP iktidarını sarstı, doğru. Ancak Gezi bu kadar büyümeseydi de Erdoğan başkanlık sistemine geçmeyi, kimseye hesap vermeden arzu ettiği gibi yönetmeyi, iktidarda kalmanın tek yolu olarak görüyordu.
Dolayısıyla, Erdoğan AKP’si aslında pek tatlıydı da Gezi eylemleriyle asfalyalar attı çıkarımı yanlış.
Hele o dönemde Dünya’da olanlardan, misal Arap Baharı’ndan, Mısır darbesinden bağımsız bir AKP okuması yapılabilir mi?
Gezi, bu ülke tarihindeki en önemli kırılma noktalarından biri. Ancak AKP veya seçmenden ziyade CB Erdoğan’ın “şahsı” için bir dönüm noktası. Çünkü özgürlükleri, hakları ancak kendisinin “vermeye” hakkı olduğuna ve aynı şekilde geri alabileceğine yürekten inanıyor!
Yerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati
12 Kasım 2025 Çarşamba 00:16Bu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci
28 Ekim 2025 Salı 00:35Madencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz
21 Ekim 2025 Salı 00:30Hakan Tosun kimdi, neyle mücadele etti?
17 Ekim 2025 Cuma 00:302016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi
09 Eylül 2025 Salı 00:30Chanel, Boss, LW ve Fendi Amazon’a şimdi ‘uyandı’
26 Haziran 2025 Perşembe 00:39Mutlak butlan veya mutlak sırtlan
12 Haziran 2025 Perşembe 00:03Gençlerin hayatıyla oynamak size ne kazandıracak?
07 Mayıs 2025 Çarşamba 00:20Malatyalı depremzede çocuklara kültür ve sanat terapisiyle ulaştılar
22 Nisan 2025 Salı 00:20Ağaç soyundan gelen adam: Sırrı Süreyya Önder
17 Nisan 2025 Perşembe 00:15