MEHMET DEPREM
İktidarın yumuşak karnı: Mizah
MEHMET DEPREM
Son 20 yılda içimizde çok şaka birikti. Onları en çok sinirlendiren şey mizah. Mizah kimyalarını bozuyor. Mizaha karşı geliştirdikleri tek panzehir polisiye tehditler. Münazara yarışmalarında pek mahir İslamcılarımız konu mizaha gelince pek tutuklar. Bu donukluk hali de bir süre sonra saldırıya dönüşüyor.
Son yıllarda yükselen politik doğruculuk ve woke akımı eskiden üzerine rahatlıkla espri yapılabilen konuları cısss kategorisine soktu. Örneğin artık cinsiyetçi espriler ve dezavantajlı gruplara dönük espriler pek hoş karşılanmıyor. Bu hassasiyet dilimizi ve espri anlayışımızı da değiştirmeye devam ediyor. Şüphesiz olumlu bir gelişme ama herkesin kendini bu “dokunulmazlar” grubuna dahil etmeye çalışarak “iğneleyici mizahtan” yırtmaya çalışması da gözden kaçmıyor.
Memleketimizde bu gruplardan en göze çarpanı siyasal İslamcılar. İktidar veya yandaşları kendi yönetim anlayışlarına yapılan her şakaya “İslamı kötülemek, Türk milletini aşağılamak, milli değerlere saldırı vb” olarak bakıyor. Sonra da tümünü tek pakette toplayıp “Algı operasyonu yapıyorlar.” diyerek kriminalize ediyor.
Show TV’de yayınlanan “Güldür Güldür” adlı komedi programı bir süredir artık bitmiş durumda olan “politik mizah” konusunda ufak tefek girişimlerde bulunmaya başlamıştı. Nabız yoklamalarında katarağından ışıltı çıkartan Nebati, Altılı Masa ve İmamoğlu, ekran yasaklı Sırrı Süreyya Önder şakalarıyla bu memlekette zamanında çok sağlam bir siyasi mizah damarı olduğunu hatırlattı.
Depremde on binlerce insanımızı kaybettik. Resmi yas dönemi bitip de Güldür Güldür yeniden yayına başladığında programın sunucusu Ali Sunal hiç de şaka olmayan çok lüzumlu ve hüzünlü bir konuşmayla yeni bölüme başladı.
Hemen arkasından sosyal medyada trollerin, yandaş medyada yazarların saldırıları başladı.
En tuhafı da “Babasını da sevmezdim.” sözleriydi. Bunu görünce aklıma Mahir Ünal’ın 2018 yılında memleketi Kahramanmaraş'ta katıldığı programda “Diyorlar ki 'Biz tekrardan eski Türkiye'yi getireceğiz'. Hangi Türkiye? 'Adile Naşit'in ninni okuduğu Türkiye çok güzel bir Türkiye'ydi.' Valla o Türkiye sizin için çok güzel bir Türkiye olabilir ama o Türkiye bizim için tam bir kâbustu." demesi geldi aklıma.
Mahir Ünal’ın “Eskiden uyutuluyorduk.” demek için verdiği örneğin Adile Naşit gibi bir şefkat ve masumiyet sembolü olması ile Ali Sunal’a “Babasını da sevmezdim.” demek için haydi onların ifadesiyle söyleyelim; bayağı bir “gayri milli” olmak gerekir.
Evet ne ezan, ne bayrak, ne kan ajitasyonu yapıyorum. Kemal Sunal ve Adile Naşit’i sevmemek. Hababam Sınıfı’ından haz etmemek, Mahmut Hoca’ya saygı duymamak bence ciddi bir memleket sevgisizliğidir.
Yandaş gazetecilikle sosyal medya trollüğü arasında bir türlü karar veremeyen Yeni Şafak yazarlarından Taha Hüseyin Karagöz şöyle bir soru sormuş; “Sadece meraktan soruyorum; Güldür Güldür ekibinde 'muhalif' olmayan tek bir isim var mı? Barınabilir mi mesela o ekipte?Yoksa bir partinin Beşiktaş şubesi gibi mi? Farklı görüşten kimseyi almıyorlar mı aralarına? Bilenler bilgilendirsin. Başta TRT olmak üzere 'yandaş' denilen insanlarca yönetilen tüm TV kanallarında radikal olmadığı sürece herkese yer veriliyor. Başrol oynuyorlar, senaryo yazıyorlar, yönetmenlik yapıyorlar. Peki kim daha demokrat?”
Tek soruda tehdit, mağduriyet yaratma ve manipülasyon…
O zaman en sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyerek cevap verelim:
Sevgili İslamcı arkadaşlar siz özelde mizah, genelde sanat sepet işlerinden pek çakmıyorsunuz.
Bunu biz değil Erdoğan gençlere ve çocuklara “büyük hizmetleri” olan Ensar Vakfı’nın 2017’deki 38. Genel Kurulu’nda söylemişti:
“Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız. Ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var. Elbette çok sevindirici, ümit verici gelişmeler yaşandı. İmam Hatiplere olan ilginin artması; tüm okullarda Kuran-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Osmanlıca gibi derslerin seçmeli olarak okutulması başlı başına çok güzel şeyler.”
Erdoğan’ının saydığı “sevindirici gelişmeler” belki ataması yapılacak AFAD, Kızılay veya diğer bürokrasi için geçer akçe ama sanat mevzularında atamayla oluşturulan kadrolar genelde alışık olunmayan giysi gibi bünye tarafından reddediliyor.
2002’de babası Juventus hisselerinin %7.5’ine sahip olduğu için Juventus’a transfer olan ama hiç forma şansı bulamayan Es-Saadi Kaddafi hikayesini hatırlar mısınız? Sanat ve sporda torpille bir yere kadar gidebilirsiniz. Devamlılık için 5 yılda bir değil, her gün seçim sandığı kurulur sahada ve sahnede.
Üzgünüm ama artık şu gerçekle yüzleşmenin zamanı geldi. Sizin cenahın sanatla pek alakası yok. Sanat deyince aklınıza gelen tek şey kitap içi kaplama kağıdı, ebru falan yapmak. Espriden anladığınız da Misvak veya bir ara yayınladığınız CafCaf gibi gülmek için dudak botoksu gerektiren dergiler.
Hepi topu bilinen iki karikatürist çıkardınız. Salih Memecan eşi milletvekili olduktan sonra Berkin Elvan şakaları yaptı. Yetmedi İslamcıların gözüne girmek için Charlie Hebdo saldırısında katledilen meslektaşlarını hicvetti. Hasan Kaçan ise zamanla yalnızca bir kamu spotu oyuncusuna döndü. Arada bir TRT dizilerinde menkıbeler anlatıyor “ekmek teknesi” için.
Yandaş sanatçılarınızın hepsi de öteki taraftan parayla devşirme. Sağdan say gizli kameracı Ceceli, soldan say şaşkın Necati. Ne yapalım? İçinden geçtiğiniz tedrisat ve tezgâh sizlin sanatsal yönünüzü buduyor. Sanat ve mizah yumuşak karnınız. Oralarda hiç kasınız yok.
En ufak dokundurmada çığlık atıyorsunuz. Mutsuz oluyorsunuz. Gülüp geçemiyorsunuz. Hiç şaka yapılmasın, egolarınız zarar görmesin istiyorsunuz. Bir şeye gülmekle gülünç duruma düşmeyi tamamen karıştırmış durumdasınız çünkü kendinizden emin değilsiniz.
Halbuki biliyoruz ki Türkiye çok köklü ve ince bir mizah kültürüne sahip. Bu kutuplaşma ve baskı günleri bittiğinde 20 yıldır yapamadığımız çok şakalar yapacağız. Benim aklıma çok fena şakalar geliyor ama iki ay daha susmam gerekiyor…J Feyyaz Yiğit’in dediğini biraz değiştirelim: “Şakalarımı hapse girmeyecek şekilde ifade edemiyorum.” HENÜZ…
Umarım 14 Mayıs hepimizin özgürce güleceğimiz bir gün olur.
Şimdilik kötümserliğimizi daha kötü günler için saklayalım.
UMUTLUYUM.