Yalakalığın kısa tarihi

Meşhur fıkradır;

Padişah ile dalkavuğu sohbet ediyorlarmış, sultan demiş ki:

- Şu patlıcanla yapılan yemekler pek leziz olur.

- Olur padişahım.

- Dolması tadından yenmez.

- Evet padişahım.

- Kızartması nefis olur.

- Olur padişahım.

- Ama, karnıyarıktan uzak dur.

- Uzak durmalı padişahım.

- Türlüye de pek gitmez patlıcan.

- Gitmez padişahım.

Padişah dalkavuğuna bozulmuş:

- Bre demiş, ben ne diyorsam sen de onu tekrarlıyorsun.

Dalkavuk:

- Elbette padişahım, demiş, bendeniz patlıcanın değil, efendimizin dalkavuğuyum...

Yalakalık muhtemelen insanlık tarihi kadar eski bir davranış biçimidir. Bu yapan kişiyle kabul eden kişi arasında olduğu sürece kimseyi ilgilendirmez. Ama toplumsal bir davranış şeklini almaya başladığında tehlike çanları çalmaya başlar. Yani liyakatin yerini yalakalığın aldığı her organizma zamanla içten içe çürür ve çöker.

Anadolu tarihinde bilinen en eski meşhur yalakalardan biri şüphesiz Selçuklu hükümdarı ll.Keykavus idi. Evet bir hükümdardı ama bu onun içine sinmiş yalakalığa engel değildi.

Moğol Hükümdarı Hülagü'nün gazabından ve korkusundan ona hediye ettiği çizmenin altına kendi yüzünü resmettirmiş “Ayağınızla beni çiğnemeniz şereftir.” mesajı vermişti.

Ömrü de karakterine uygun bir eziklikte sığındığı düşman topraklarında son buldu.

Yalakalık tarih boyunca batıda da doğuda da dönem dönem kurumsallaşmıştır bile.

Malum Osmanlı sarayında dalkavuklar, Batı’da ise soytarılar iktidar ehlini eylemek için profesyonel olarak çalışırlardı. Hatta Osmanlıda dalkavuğun ücret tarifesi bile kayıtlarda mevcut.

Mesela dalkavuğun burnuna fiske vurmak 20 para.
Yüzüne mürekkep ve kömür sürmek 37 para
Kafasına yumruk indirme 40 para
Merdivenden yuvarlama 180 para
Fındık faresini dalkavuğun ağzına kapatma 400 para
Bostan kuyusuna sarkıtılıp su içinde bir süre bırakmak 600 para
Fantezinin sonu yok Sado-Mazoşist sınırlara kadar uzayıp giden şakalar-komiklikler sonucu maazallah dalkavuk ölürse cenaze masrafı şakayı yapan tarafından karşılanırdı!..

Dalkavukluk ve soytarılık zaman zaman karıştırılsa da aralarındaki en temek farklılık dalkavuk “Hep onaylayandır, soytarı ise “evet efendimci” değildir. İhsan Selçuk’un deyimiyle soytarı balonları iğneler. Dalkavuk balonları şişirir.

Onun için tarihimiz “Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına, Rızkımı veren Hüdadır kula minnet eylemem” diyen tefekkür sahibi insanlar kadar biraz da yalakaların tarihidir.

Yalan makinesine bağlasan yaptığı yalakalıklarla makineyi devre dışı bırakacak kadar mide bulandırıcı yalakalara sorsak hiçbiri bunu ikbali için yaptığını söylemez. Saf bir bir sevgiden bahseder. (Seviyorum işte var mı diyeceğin?)

Gücün makamın paranın olduğu dünyanın her yerinde yalakalık hemen sahneye çıkar. Muhtemelen hepimizin çevresinde vardır. Bazısı öyle insanlara tahammül edemez, bazısı kendini o insanlarla iyi hisseder, bazısı ise onları bir yakıt gibi kullanır.

Menfaat elde etmek için sergilenen bu davranış bir zaman sonra kişiliğin bir parçası haline dönüşür. Bu nedenle çoğu zaman yalakalık davranışı sergileyenler bu davranışlarının farkında bile olmazlar.

Özellikle iş hayatında yapılan araştırmalara göre çalışma süresi arttıkça işle ilgili beklentiler körelmekte ve yalakalık davranışı sergileme eğilimi azalmaktadır. Buna karşılık iş hayatının ilk yıllarındaki beklentilerin daha fazla olması, yalakalık davranışının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Belki de onun için özellikle yaşını başını almış insanların yaptığı yalakalık daha bir çirkin görünür.

Yalakalık ve yalan tartışmasız bir bütün olarak kabul edilir. Bunu “hakkıyla “yapanlar bir sanatçı estetiğiyle hareket etmek zorundadır. Yoksa kör göze sokularak yapılan yalakalık ziyadesiyle baştan savma el işi ödevlere benzer.

Dolayısıyla herkes yalaka olamaz. Amatörünü rezil, profesyonelini nadiren vezir eder. Fakat o vezirlik müessesesine de çok güvenmemek lazım. Zira Osmanlı’da 44 vezirin kafası vuruldu malum.

Yalakalık hiyerarşinin olduğu, hayata dair her alanda görünür ya da görünmez olarak mutlaka vardır ama hepimizi etkileyen nokta devlet yönetiminde artık tek geçer akçe olması. Liyakatsizliğin, çapsızlığın ve vizyonsuzluğun dalkavuklukla aşılıp, sıradanlığın prim yapması.

Yani şu an içinde bulunduğumuz halimiz, ahvalimiz.

II. Keykavus’un Moğol İmparatoruna hediye ettiği çizmenin altına kendi resmini nakşettirmesinden bugüne 767 yıl geçmiş ama memlekette yalakalıkla ayakkabı arasındaki bağ hala devam ediyor.

Şimdi de 70 yaşını aşmış ve daha tevekkül sahibi olması gerekirken “Reisimizin ayakkabısını yalamamız lazım” diyenler var. Kimsenin fantezi dünyasına karışamayız istediği şeyi yalayabilir ama bir fantezi topluma telkin ediliyorsa buna artık dur demekte fayda var.

Yoksa dedim ya fantezinin sonu yok.

Herkesin bir iç dünyası var

Kime ne?

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHMET DEPREM Arşivi
SON YAZILAR