HASAN AYDIN
İş cinayetleri daha kaç yüreğe kor düşürecek?
8 Kasım 2025 günü Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki bir parfüm imalathanesi ve depolama tesisinde meydana gelen patlama ve ardından çıkan yangında, ikisi çocuk olmak üzere altı kadın işçi yanarak yaşamını yitirdi; biri ağır olmak üzere dört kişi de yaralandı. Hastanede tedavi gören yaralılardan vardiya amiri Tuncay Yıldız’ın 6 gün sonra yaşamını yitirmesiyle ölü sayısı 7’ye yükseldi. Bu acımasız iş cinayeti, başta yaşamını yitirenlerin yakınları olmak üzere duyarlı kamuoyunun yüreğine telafisi mümkün olmayan bir kor düşürdü.
Kamu görevlilerinin bu iş yeri ile ilgili ciddi bir denetim yapmaktan kaçınan tutumu, ne yazık ki göz göre göre gelen ve bedeli çok ağır olan bu yangına; dolayısıyla yedi işçinin yaşamına mal olan bir iş cinayetine zemin hazırladı. Yoksul kadın işçilerin, özellikle de çocuk yaşta çalışan işçilerin yangında yaşamlarını kaybetmeleri yazılı ve görsel basında geniş yankı uyandırınca tesis sahibi, yakınları ve vardiya amirleri olmak üzere 11 kişi gözaltına alındı; verilen ifadelerin ardından bunların yedisi tutuklandı.
Soruşturma kapsamında ayrıca Dilovası Belediye Başkan Yardımcısı N.T., zabıta müdürü N.B., zabıta personelleri C.T., Ö.K. ve T.İ. ile aralarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Kocaeli İl üst düzey yöneticilerinin de bulunduğu 6’sı müdür 7 kişi açığa alındı.
Yangından sonra binanın kaçak olduğu, parfüm dolum işletmesinin ruhsatsız faaliyet gösterdiği; mahalle halkının bu işletmeyi tehlikeye neden olabilecek faaliyetlerinden dolayı istemediği ve kamu görevlilerinin vatandaşların tüm şikâyetlerine rağmen bu iş yerini denetlemekten neden uzak durduğuna dair haberler günlerce basında yer aldı. Kamuoyu, ihmale ve denetimsizliğe ilişkin yeni bilgilerin yapılan açıklamalarla basından öğrendikçe hayrete düşerek öfkelendi.
Kaçak bina ve yıkım kararının uygulanmaması
Dilovası ilçesi Mimar Sinan Mahallesi, Mimar Sinan Caddesi No: 12 adresindeki parfüm dolum tesisi binasının kaçak yapı olduğuna dair şikâyet dilekçesi 18 Şubat 2022 tarihinde bir vatandaş tarafından CİMER’e gönderilmiş. Bu şikâyet konusu ile ilgili olarak CİMER’in belediyeye yaptığı başvuru üzerine Dilovası Belediyesi de 10 Mart 2022 tarihinde Dilovası Kaymakamlığı’na yazdığı yazıda;
- 1 Haziran 2021’de bina hakkında yapı durdurma tutanağı düzenlendiğini,
- 23 Haziran 2021 tarihinde Belediye Encümeni’nin 182 sayılı oturumunda bina sahibi Güven Demirbaş’a 89.047,90 TL idari para cezası verildiğini; kaçak yapının yasal hale getirilmesi için 1 ay süre tanındığını, devamında da Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu belirtmişti.
Yazıda, verilen süre içerisinde söz konusu kaçak yapının yasal hale getirilmemesi üzerine Belediye Encümeni’nin 25 Temmuz 2021 tarih ve 243 sayılı oturumunda, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesine istinaden kaçak yapının yıkılmasına karar verildiği belirtilmişti. Aynı yazıda şu ifadelere yer verilmişti: “Alınan karar doğrultusunda 5237 sayılı TCK’nın 184. maddesine istinaden Güven Demirbaş hakkında Gebze Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuş olup, Gebze 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/577 Esas nolu dosyası ile yargılanması devam etmektedir. Dava konusu kaçak yapının yıkım işlemi, kararı verilen diğer kaçak yapılar ile birlikte ihaleye edilmek suretiyle sağlanacaktır.”
Peki, bu yıkım kararı aradan 4 yıl geçmesine rağmen neden uygulanmamıştır?
8 Kasım’dan sonra T24’ten Candan Yıldız’a açıklama yapan Dilovası Belediye Başkanı Ramazan Ömeroğlu, binanın kaçak olduğunu doğrulayarak, “Yıkılacaktı, ihaleye çıktık; ama ihaleye giren firma olmadığı için binayı yıkamadık.” dedi. Sonuçta ‘ihaleye giren firma olmadığı’ gerekçesiyle yıktırılmayan bina, yedi emekçinin yanarak ölmesine neden oldu. 2024 yılında yıkım kararı bulunan bu binaya, parfüm dolumu yapan işletme taşındı. Bu taşınmanın ardından mahalle halkı ve çalışanlar için yeni sorunlar baş göstermeye başladı.
Göz göre göre gelen iş cinayeti
Yıkım kararı bulunan kaçak binada parfüm dolumu yapan işletmenin iş yerinde barındırdığı tehlikeli kimyasal maddeler ve faaliyet esnasında çıkardığı gürültüden rahatsız olan mahallelinin şikâyetleri artınca, Mimar Sinan Mahallesi Muhtarı Alaattin Durmuş, 1 Temmuz 2024’te Dilovası Kaymakamlığına konuyla ilgili şikâyet dilekçesi vermiş; mahalle sakinlerinin bu işletmeden dolayı can ve mal güvenliğinin tehlikede olduğunu, tedbir alınmasını arz ve talep etmiştir.
Bu şikâyete Dilovası Belediye Başkan Yardımcısı Necati Temiz, 30 Temmuz 2024’te yanıt vermiştir. Yanıtta firmanın mahallede daha önce başka bir binada faaliyet gösterirken yeni adresine taşındığı, ruhsat müracaatında bulunduğu vurgulanmıştır. Temiz, firmadan Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu istendiğini; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün vereceği görüşe göre işlem yapılacağını bildirmiştir.
Gazeteci İsmail Saymaz ise 13 Kasım’daki yazısında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü adına Vali Yardımcısı Mustafa Ayhan tarafından verilen yanıtta şu açıklamanın yapıldığını aktarmaktadır:
“Müdürlüğümüz teknik personellerince söz konusu bölgede 11 Temmuz 2024 tarihinde inceleme yapılmış olup, başvuru dilekçesinde işletmeye ait herhangi bir unvan/ticari unvan ile adres belirtilmediğinden tarafımızca adres tespit edilmemiştir.”
İşçilerin sigortasız çalıştırıldığına dair CİMER’e yapılan şikayet
Muhtar Alaattin Durmuş’un dilekçesinden yaklaşık beş ay sonra, parfüm imalat ve dolumu yapılan iş yerinde kadın ve çocuklardan ibaret yaklaşık 15 çalışanın sigortasız çalıştırıldığı ve iş güvenliğinin olmadığına dair dilekçe ile CİMER’e başvuran vatandaşa, SGK Kocaeli İl Müdürlüğü 2 Ocak’ta verdiği yanıtta şunları belirtmiştir:
“İş yerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından denetlenmesi için alınmayan tedbirlerin neler olduğunu, iş yerinin hangi kısmında ne zamandan beri alınmadığını, çalışanların nasıl etkilendiğini, iş yerinin tam unvanını, adres ve iletişim bilgisini belirttiğiniz takdirde başvurunuz işleme alınacaktır. Çocuk işçilerin ise yaşları ve kimlik bilgilerini paylaşmanız gerekmektedir.”
Şikâyette bulunan vatandaşın dilekçesinde “Mimar Sinan Mah. İş Bankası yanı, Vahdet Camii bitişiğinde, isim levhası olmayan iş yeri” açıklamasıyla adres bilgileri gayet net verilmişti. Buna rağmen kamu kurumları topu vatandaşa atınca, fatura iş cinayetleriyle işçilere kesilmiş oldu.
İş yeri güvenliği ve göstermelik denetlemeler
Parfüm imalat ve dolum tesisinde daha önce çalışan işçilerin ifadesine göre; iş yerinde yangın algılama sistemi, yangın tüpü, yangın merdiveni ve ihtiyaca cevap verebilecek yangın söndürme sistemi altyapısı yoktu.
- Acil çıkış ve kaçış yolları yönetmeliğe uygun değildi.
- Tek çıkış kapısı vardı ve bu kapının önü de ne yazık ki malzeme ile kapalıydı.
- Kadın işçiler, kovulma tehdidi altındaydı.
- İş yeri denetimlerinin göstermelik olarak yapıldığı çalışanlar tarafından dile getirilirken, eski çalışan bir işçinin denetimden kurtulmak için zabıtalara patron tarafından parfüm ve sigara verildiği iddiası da basında yer aldı.
Vatandaş şimdi soruyor:
İş güvenliği yetkisi olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, üretim esnasında tehlike yaratacak kimyasalları kullanan iş yerlerine yönelik neden ciddi bir denetleme yapmamıştır?
İnsanlarımızın bir kısmı çalıştıkları maden ocaklarında, fabrikalarda, tarım alanlarında, atölyelerde meydana gelen iş cinayetleri sonucu aramızdan ayrılıyorlar. Daha önce Soma’da, Ermenek’te, Amasra’da olduğu gibi Dilovası’nda da ölüm önceden biliniyordu. Toplu iş cinayetlerinin meydana geldiği bu gibi yerlerde ihmali olan kamu görevlileri her zaman olduğu gibi cezalandırılmadılar. Kamuoyunun tepkisini azaltmaya yönelik açığa almalar ve kısa süreli gözaltılarla iş geçiştirildi. Gerçek sorumlu olan yöneticiler hesap vermediği için farklı iş kollarındaki iş cinayetleri devam etti. Dilovası’ndaki bu iş cinayeti ne ilktir ne de sondur. Denetimin çıkara dayalı, göstermelik olduğu bir toplumda bu tür olayların ortaya çıkma ihtimali devam edecektir.
Özellikle çocuk işçilerin çalıştırılmaması ve çocukların korunmasına yönelik neden sonuç alıcı bir çalışma yapılmıyor? Yangında ölenler arasında 16 ve 17 yaşlarında iki çocuk işçinin bulunması, bu facianın en vahim boyutlarından biridir.
Çocuk işçiliği ve iş cinayetleri
Türkiye’nin de imzaladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaşın altındaki her bireyin “çocuk” olduğunu ifade eder. Yaşamak her çocuğun temel hakkıdır. Devlet, çocukların hiçbir zaman zarara uğramaması için her türlü önlemi almakla yükümlüdür. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) çocukları; çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, haklarını ihlal eden, potansiyel ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimleri bakımından zararlı işleri “çocuk işçiliği” olarak tanımlamaktadır.
Çocukların çalışmalarının temel nedenleri; yoksulluk, işsizlik, aile ekonomisine katkı, okul olanaklarına erişimin kısıtlı olması, geleneksel yapı, ucuz iş gücü ve nüfus artışıdır.
Özellikle küçük ölçekli işletmeler, kâr marjlarını artırmak için çok düşük ücretlerle çalışan çocuk işçileri tercih etmektedir. Bu çocuk işçilere çoğu zaman sigorta da yapılmamaktadır. Devlet, Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulaması ile çocuk işçiliğini yaygınlaştırmış, meşruiyet kazandırmıştır. Bu sistemde çocuklar haftanın dört günü iş yerlerinde ağır koşullarda ucuz iş gücü kaynağı olarak çalışırken, bir gün de okulda teorik eğitim almaktadırlar. MESEM’lerde son bir yılda en az 15 çocuk iş cinayetleri sonucu yaşamını kaybetmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2023 yılında çocuk işçiliği ile mücadele için kendi bütçesinden 41 milyon TL ayırmıştır. Bu miktarın her yıl artması gerekirken 2024 yılında 28 milyon TL’ye düşürülmüştür. Bu yıl ise bütçeye sadece 1.000 TL konulmuştur. Öte yandan MESEM üzerinden patronlara verilmek üzere teşvik kalemine 6 milyar 375 milyon TL ayrılmıştır. MESEM’ler, sermayenin ucuz iş gücü kaynağı olmalarının dışında işverenlere finansman desteği de sağlamaktadır.
2024 TÜİK verilerine göre Türkiye’de 15-17 yaş grubunda iş gücüne katılma oranı toplamda yüzde 24,9’dur. Tarım, sanayi, inşaat ve hizmet sektöründe çalışan çocuk işçilerin iş cinayetlerinde yaşamlarını kaybetmeleri acı bir gerçektir.
Dilovası yangınında yaşamlarını kaybeden çocuk işçiler; 16 yaşındaki Cansu Esatoğlu ve 17 yaşındaki Nisa Taşdemir’in ardından Mersin Anamur’da Rüştü Kazım Yücelen Mesleki Eğitim Merkezi’nde öğrenim gören 11. sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Alperen Uygun da çalıştığı inşaatın 3. katından asansör boşluğuna düşerek yaşamını yitirdi. Önceki günlerde Ağrı’da tarlada çalışırken biçerdöver altında kalan 16 yaşındaki Nursena Samur da yaşama veda etti.
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi (İSİG), 2025’te kayda geçirdikleri çocuk işçi iş cinayeti sayısını 78 olarak duyurdu. Öte yandan İSİG, 2025 yılının ilk on ayında meydana gelen iş cinayetlerinde yaşamını kaybedenlerin sayısının 1.737 olduğunu açıkladı.
Anayasa’nın 49. maddesi, devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltme ve çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları koruma yükümlülüğünü açıkça belirtir.
4857 sayılı Kanun’un 71. maddesine göre 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak istisnaen 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimini bitirmiş çocukların, nitelikleri belirtilen hafif işlerde çalıştırılması kabul edilmiştir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ise risk analizi ve denetimi zorunlu kılmaktadır.
TCK’nın 85. maddesi ise taksirle ölüme sebebiyetin cezalandırılmasını talep etmektedir.
Açıkladığımız bu yasa maddelerinin Dilovası’ndaki parfüm dolum işletmesi için yalnızca kâğıt üzerinde kaldığı, yangına bağlı iş cinayeti ile ispatlanmıştır.
Albert Camus’nun meşhur “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkedeki insanların nasıl öldüğüne bakın.” cümlesine katılmamak mümkün değildir. Eğer bir ülkede yapım ve ruhsat izni olmayan yapılarda insanlar sigortasız ve karın tokluğuna çalışıp iş cinayetleriyle ölüyor ve o işten sorumlu olanlar da hesap vermiyorsa; hukuka ve adalete duyulan güven de ortadan kalkacaktır.
Her iş cinayeti ile yasalar çiğneniyor. Kaçak iş yerlerinin varlığından kamuoyu ancak yangın, patlama veya toplu ölümlü iş kazaları sonucunda haberdar olabiliyor.
Dilovası’ndaki yangın sonucu meydana gelen iş cinayetlerini, yetkililerin ihmalini ve denetimsizliğini Kadıköy’de protesto eden gençlerden dördünün tutuklanması, gerçeklerle mücadele edenlerin üzerinden bir düzenin kurulduğuna işaret ediyor.
Bu yangın ve ortaya çıkan acı tablo bir kez daha gösterdi ki, Türkiye’de işçi olmak -hele ki sigortasız ve güvencesiz bir işletmede, fabrikada, atölyede- ölümle burun buruna gelerek yaşamak demektir.
Dilovası’ndaki yangında feci bir şekilde yanarak ölen 7 emekçiyi geri getirmek mümkün değil. “İş cinayetleri daha kaç yüreğe kor düşürecek?” sorusu artık sadece vicdanın değil, toplumsal ve siyasi sorumluluğun merkezine oturtulmalıdır.
Çocuk işçiliği gerçek anlamda yasaklanmadıkça, denetim mekanizmaları bağımsızlaştırılmadıkça, ruhsatsız iş yerleri kapatılmadıkça ve en son olarak da cezasızlık zinciri kırılmadıkça sorunun yanıtı daha çok acı olacaktır.
Emekliler 6 Aralık'ta Ankara Tandoğan Meydanı'nda
05 Aralık 2025 Cuma 08:24KESK'in bölgesel mitingleri ne anlatıyor?
30 Kasım 2025 Pazar 15:07"24 Kasım Öğretmenler Günü"nün ardındaki gerçekler
25 Kasım 2025 Salı 00:30Gıda zehirlenmeleri neden bu kadar arttı?
22 Kasım 2025 Cumartesi 00:10Damacana ve pet şişelere hapsedilen su hakkı
09 Kasım 2025 Pazar 00:20Emeklilerin statü kaybı ve emeklilikle başlayan sorunlar
25 Ekim 2025 Cumartesi 00:12Zorunlu eğitimin kısaltılması neyi amaçlıyor?
20 Ekim 2025 Pazartesi 00:3010 Ekim: Öncesi ve sonrasıyla göz göre göre gelen bir katliamın anatomisi
10 Ekim 2025 Cuma 00:355 Ekim Dünya Öğretmenler Günü: Öğretmenlerin sorunları çözüldü mü?
05 Ekim 2025 Pazar 00:301 Ekim Dünya Yaşlılar Günü: Yaşlılara bakabiliyor muyuz?
01 Ekim 2025 Çarşamba 00:15