TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

NATO zirvesinin gölgesinde: Etimesgut’ta silinen hafıza

2026’da Ankara’da yapılacak NATO Zirvesi için Etimesgut Havaalanı’nın VİP havaalanı olarak genişletilmesine ilişkin hazırlıklar hızlanırken, gerçekte bir kentin değerlerinin nasıl yok edildiğinin hazırlıkları da sessizce yürütülüyor. Etimesgut Askeri Havaalanı’nın genişletilmesi düşünülen alanı, Ankara Şeker Fabrikası Enstitüsü yerleşkesinin içerisinde bulunuyor. Bu genişleme alanı içerisinde lojmanlar ve ormanlık alan var. Cumhuriyet’in üretim hafızasının ve gelecek dehasının en önemli mekânsal tanıklarından birisi olan Etimesgut Şeker Fabrikası yerleşkesinin tescilli kültür varlığı olarak korunması için Mimarlar Odası Ankara Şubesi dönemin yönetim kurulu, Kültür Bakanlığı’na başvuru yapmıştı. Başvuru Kültür Bakanlığı tarafından reddedilince 2019 yılında süreç yargıya taşındı. Yargı kararı 2021 yılında kesinleşti. Mahkeme; Şeker Fabrikası Ana Binası, Yönetim Binası, Ankara Şeker Araştırma Enstitüsü’nün A-B-C blokları ile sinema ve lokanta yapılarının korunması gerektiğine hükmetti. Bu karar yerleşkenin tamamına ilişkin değildi.

Yerinden edilme ve yok etme…

Cumhuriyet’in endüstri mirası Ankara Şeker Fabrikası yerleşkesi uzun yıllardır tehdit altında yok edilmek isteniyordu. Bu kez NATO zirvesi gerekçesi haline geldi. Havaalanın genişletilmesi, alanda yıkılacak lojmanlar ve yok edilecek yetişmiş ormanlık bölge ve güvenlik koridoru yaklaşımı ile Ankara Şeker Fabrikası yerleşkesinden eser kalmayacak.

Her büyük zirve ya da organizasyonunun arkasında bir yıkım, yok etme ve yerinden edilme mutlaka vardır. Bu kez Ankara Şeker Fabrikası yerleşkesinin bir bölümü ama süreç içerisinde belki de tamamı feda ediliyor. Lojman’da yaşayanlar 10 Ekim 2025 tarihinde yapılan tebligatla apar topar lojmanları boşaltmayla karşı karşıya kaldılar. Hazırlık yok… Planlama yok… Sosyal çözüm yok… İki ay içerisinde başınızın çaresine bakın yaklaşımı reva görüldü.

Cumhuriyet’in devletine hizmet edenlerini el üstünde tuttuğu ve barınma sorunundan, sosyal gereksinimlere, lokantasından sinemasına, okulundan kreşine kadar düşünüldüğü bir yerleşkeden bir tebligatla uzaklaştırılıyorlardı.

Cumhuriyet’in biricik hafızalarından birisi hafızalardan silinme ile karşı karşıya. Bölgenin artık bir güvenlik hattı oluşturacağı ve konut alanlarının da giderek dönüşeceğini de bugünden not edelim. Yani yaşanılan, bir zirvenin ihtiyaçlarından öte bir hal alacak. Yeni bir temizlik coğrafyası. Yeni bir boşaltma düzeni. Yeni bir güvenlik kuşağı.

Yerleşkede ağaçlar işaretlendi, kesimler başladı.

Ankara Şeker Fabrikası yerleşkesinde bir zamanlar çalışanların evleri, çocukların koştuğu bahçeler, kavakların gölgelediği yollar, kolektif yaşam kültürünün gündelik hayatı… Hepsi “gözden çıkarılmış” durumda. Yerleşkeye nefes veren yılların ağaçları bir bir işaretlenmiş, iş makinaları alana çoktan girmiş bile, ağaçlar kesiliyor. Vicdansızlık diz boyu. Mekân hıncı ne bitmez bir hınçmış...

Zirve bitince geriye kalan ne olacak

Bir kent ne zaman kent olmaktan çıkar? İnsanların yaşadıkları yerle bağlarının koparılmasının sıradanlaştığı, hafızanın çeşitli gerekçelerle söküldüğü gün mü?

Cumhuriyet’in temsil mekânı Ankara’da bu sorunun cevabını artık hepimiz biliyoruz.

Ve belki de bu yüzden, bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, yok edilen aidiyetin ve temsil ettiği değerlerin acısını hissetmek, hafızayı kayda geçirmek, tavır almak . Çünkü kent dediğimiz şey, sahip olduğumuz en büyük kolektif hatıradır. Onu kaybettiğimizde sadece geçmişimizi değil, geleceğimizi de yitiririz.

NATO zirvesine feda edilen parçalanan bir yerleşkede, zirve sona erip konvoylar dağılıp, kameralar kapandığında geriye kalan ne olacak? Bir VİP havaalanı mı? Yoksa Cumhuriyet’in başkentinin hafızasından biraz daha eksilmiş bir Cumhuriyet mekânı mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN Arşivi