KEMAL VURALDOĞAN

KEMAL VURALDOĞAN

Kombiyi yakmadı diye komşuyla davalık olunur mu?

KEMAL VURALDOĞAN


Her mevsimin nasıl ki kendine özgü meyve ve sebzesi varsa medyanın da mevsimlere özgü haberleri var. Yaz geldi mi kahvaltımızın vazgeçilmezi hıyar ve domatesken, kış geldi mi medyanın vazgeçilmezi doğalgaz haberleri…

Doğalgaz deyip geçmemek lazım ufukta seçim varsa denizden fışkırıyor, seçim geçip de kış gelmişse az doğalgazla nasıl evi ısıtacağımız anlatılıyor…

Sulh hukuk mahkemeleri kira davalarının altında çökmüşken, Ankara veya İstanbul’da sulh hukuk mahkemelerinde açılan davalarda 1 yıl sonrasına duruşma günü verilirken memleketin avukatları komşunuz kombiyi yakmıyorsa dava edebilirsiniz diye haberlere çıkıyor.

İnsanın hayvanlardan temel bir farkı var. Hayvanlar hayat boyu ihtiyaç duyacakları bilgilere ya doğuştan sahipler ya da kısa bir yavruluk döneminde kolayca öğreniyorlar. Caretta Caretta kaplumbağaları mesela. Yumurtadan çıkınca denize nasıl gideceğini, denize ulaşınca yumurtlamak dışında bir daha karaya gelmeyeceğini Dünyaya gelmeden öğreniyor.

İnsanlarınsa hem bebekliği uzun sürüyor hem de hayat boyu ihtiyaç duyacakları bilgiyi hayat boyunca öğrenmeye devam ediyorlar. Her insan için geçerli değil tabi bu meraklısı öğrenmeye çalışıyor diyelim.

Komşuluk da böyle, önce ailemizden, sonra da tecrübelerimizden, başkalarının tecrübelerinden, okuduklarımızdan, izlediklerimizden öğrenmeye çalışıyoruz komşuluğu. Hepimiz olmasa da bir kısmımız.

Bu kadar ara taksimden sonra konuya doğrudan gireyim.

Malum sistem izin verdiği ölçüde avukatlık yapmaya çalışıyorum. Bana sorarsan adalet tiyatrosunda figüran olmaktan öteye geçemiyorum o ayrı. O günlerin birinde bir ceza mahkemesinde komşular arasındaki bir davada hem sanık hem katılan avukatıyım. Yani temsil ettiğim kişi hem şikayetçi hem şikayet edilen. Klasik Türkiye usulü komşu kavgası. O dava devam ederken aynı komşular arasında en az 15-20 dava olduğunu öğrendim. İlk bakışta kavganın taraflarını kınayabileceğimiz bir konu gibi gözükse de komşuyla davalık olma patikasına giren herkesin başına gelebilecek bir şey. Dilimiz döndüğünce anlatalım.

Otobüste, metroda veya caddede tanıdığınız veya tanımadığınız biriyle kavga edip mahkemelik olduğunuzda o kişiyle ilk ve genellikle son kavganız olur çoğu zaman. Yeter ki komşunuz, yakın arkadaşınız, yakın akrabanız olmasın yeter ki sık sık karşılaşmayın. Ama kavga ettiğiniz ya da davalık olduğunuz kişi komşu, yakın akraba veya iş arkadaşı gibi sık sık karşılaştığınız biriyse ilk dava yeni davalara, ilk kavga da yeni kavgalara vesile olur. Elimizde istatistik yok tabi ama adliyede gördüğümüz manzara böyle.

Komşuluk, sorunun sebebi komşu olduğunda belli bir düzeye kadar görmeme, duymama üzerine kuruludur. Komşu komşuyu idare etmelidir. Sorun rahatsız edecek seviyeye geldiyse yani tekrarlanıyorsa komşuyla konuşmanın, sorunu konuşarak çözmenin yoları aranmalıdır. Doğrudan konuşmak şu veya bu nedenle zorsa, imkansızsa yöneticiden veya diğer komşulardan yardım istenmelidir. Basit bir sorunu çözmek komşu için zorsa mümkün mertebe onu kırmadan, üzmeden çözüm yolları aranmalıdır. Bir arkadaşım komşusunun sürekli gıcırdayan yani gürültü yapan daire kapısını, “Makine yağıyla kendi kapımı yağladım, elim değmişken sizinkini de yağlayayım.” diyerek gürültüsüz hale getirmişti mesela.

Komşuluğun bir diğer kuralı ise komşunun zarar görebileceği şeyleri, duymak veya görmektir. Arabasını veya dairesinin kapısını açık unuttuğunda, yabancı birisi kapısını zorladığında ona yardımcı olmak için bu defa gözlerimizi iyi açmamız ve durumu komşuyla paylaşmamız gerekecektir.

Haklı olarak diyebilirsiniz ki öyle bir komşum var ki “evlat olsa sevilmez” derecesinde. Ne konuşmaktan anlar, ne iyilikten. Ne kibarlıktan anlar, ne dayanışmadan. Becerebiliyorsak böyle komşulardan elimizden geldiğince uzak duracağız ve de gürültüsünü, hatalarını, kış günü kombi yakmamasını görmezden geleceğiz.

Ne zaman davalık olacağız peki? Becerebilirsek hiç davalık olmayacağız. Ya konuşarak, iyilik yaparak dayanışma yoluyla sorunlarımızı çözeceğiz ya da görmezden gelerek katlanmaya çalışacağız. Katlanılmaz duruma geldiyse taşınacağız. Komşumuz değişmiyorsa, yeni komşular yeni evler bulacağız.

Bir avukat davalık olmaya neden bu kadar olumsuz bakıyor diyebilirsiniz. Tanımadığınız, her gün karşılaşmadığınız insanlarda davalık olmanın ciddi bir riski yok tabi. Ama her gün karşılaşma potansiyeliniz olan, konuşmaktan, iyi niyetten anlamayan biriyle davalık olmak ateşe benzin dökmeye benzemez mi? O cahil komşunuz sudan sebeplerle size yeni sorunlar çıkarmaz mı? Bir süre sonra tenis maçı gibi her iki taraf da birbirinin açığını aramaz mı?

Davalık olmama konusunda diğer çekincemi bildiğinizi umuyorum. Türkiye’de sistem çökmüştür, mahkemeler adil yargılama yapma yeteneğine sahip değildir. Dava açıyorsak mahkemelere güvendiğimizden değil başka yol bilmediğimizden…

Hadi kestirmeden bir sebep daha yazayım. Çoğu zaman böyle bir davanın masrafı faturanıza komşu yüzünden yansıyan fazladan tüketimin 20-30 katıdır ve dava öyle üç beş ay içinde bitecek bir dava değildir.

Doğalgazla başlamıştık, doğalgazla bitirelim. Kışın kombisini açmayan yani doğalgazını yakmayan komşumla ne bu konuda konuşur ne de davalık olurum. Tek başıma evimi ısıtacak param yoksa evin içinde battaniyeyle, yorganla gezerim.

İlla da davalık olacağım diyenlere dava açmadan önce Kemal Sunal’ın Davacı filmini tekrar izlemelerini öneririm


Unutamadıklarım
Bayram Babanın, çocuk kavgasına büyükler dahil olmaz, çocuklar yüzünden komşuyla kavga edilmez, çocuk bu kolay kavga eder, kolay barışır nasihati. Çünkü büyükler çocuk kavgasına karıştığında mesele kısa bir süre sonra unutulacak çocuk kavgası olmaktan çıkacak, kavgaya büyüklerin dahil olmasıyla öngörülemeyecek sonuçlara yol açacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
KEMAL VURALDOĞAN Arşivi
SON YAZILAR