İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

Milyonlarca hane, sadece yılbaşlarında karnını doyurabiliyor

Yılbaşlarında zamlar yapılıyor. Asgari ücret açlık sınırını yakalayabiliyor. Bir iki ay böyle geçiyor ve yılın kalan 9–10 ayında, sadece 1 asgari ücret giren milyonlarca hane karnını bile doyuramıyor. Neredeyse bütün yıllar tablo böyle. Bu yıl başında asgari ücret açlık sınırının yüzde 99,88’i düzeyindeydi. Türk İş’in eylül ayı verilerine göre yüzde 79,02’sine gerilemiş durumda.

***

Prof. Dr. Hakan Kara yazmıştı; “Vatandaşın enflasyon karşısında ezildiği görüşüne katılmıyorum. Vatandaş ezilmemiş, testere gibi biçilmiş.”

Hoca doğru söylüyor. Ezilme değil, söz konusu olan testere gibi biçilme… Bir kere asgari ücretin açlık sınırına kıyası başlı başına utanç verici bir durum. Milyonlarca hanemizin geçimini konuşurken baktığımız yerin “açlık sınırı” olması başlı başına bir rezalet! Asıl bakacağımız yer “yoksulluk sınırı.” Bir memleketin idaresi, yurttaşlarını, hanelerini yoksulluk sınırı üzerinde bir gelirle yaşatmayı amaçlamıyorsa… Bunu sağlamıyorsa atın çöpe gitsin. Bir devletin, hükümetin ekonomi politikasının nihai amacı bu değilse ne olursa olsun sömürü ve soyguna çıkar.

İşin bir de “siyaset” tarafı var. Keyfe keder zamlar! Asgari ücret zamlarının bir düzeni yok. Siyaset ihtiyaçlarına göre az veya çok, bir veya iki, hatta oylama vaktiyse 3–4 kez zam yapabiliyor… İnsafına kalmış.

Yalan enflasyonla bağından söz etmiyorum. O başlı başına büyük sorun. Açlık-yoksulluk sınırı ile ilişkisini konuşuyoruz. Her yıl başında asgari ücret açlık sınırına yaklaşıyor, hatta birkaç puan geçebiliyor. Ama yılı 20–25–30 puan kayıpla tamamlıyor. Zam zamanları birkaç ay açlık sınırını karşılayabiliyor. Geri kalan aylar açlık sınırını bile karşılamıyor. Bunu geçim olarak tercüme edersek, evine sadece asgari ücret kadar bir gelir giren 4 kişilik bir hane, o da kirada değilse, o gelirle karnını bile doyuramıyor demek bu. Çalışanların yüzde 40’ının asgari ücretli olduğunu dikkate alırsak, bu milyonlarca hane demek!

Tablosu sayfada… Yıl sonları itibariyle asgari ücret yoksulluk sınırının yüzde 30’una bile varmıyor. Kişi başına gelirin baskılı kurla, çarpık enflasyonla 15 bin dolara gittiğini, Türkiye’nin orta gelir grubundan yüksek gelirli gruba geçmekte olduğunu anlatan neşeli siyasilerin baktığı yer asgari ücretli vatandaşın kesesi, geçimi değil.

TÜRK-İŞ, “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması”nın Eylül 2025 sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre, eylülde 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden “açlık sınırı” 27 bin 970 lira oldu. Gıda, giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen “yoksulluk sınırı” 91 bin 109 lira olarak hesaplandı.

333.png

Yılbaşında açlık sınırının yüzde 99,88’i olan asgari ücret, eylül itibariyle yüzde 79,02’sine geriledi. 2024 başında açlık sınırının yüzde 112,98’i düzeyinde olan asgari ücret, yıl sonunda yüzde 80,64’üne gerilemişti. 2023’te yıl başında asgari ücret açlık sınırın yüzde 95,97’si seviyesinde idi. Yıl sonunda yüzde 79,01’ine gerilemişti. 2022’de durum daha vahimdi. Yılbaşında açlık sınırının yüzde 100,08’i düzeyinde olan asgari ücretin oranı yıl sonunda yüzde 67,65’e düşmüştü. 2021’de yılbaşında yüzde 106,56 olan oran yıl sonunda 68,96’ya gerilemişti. Aslında bütün yıllar böyle bir tablo var. (Sadece 2016’da asgari ücretin açlık sınırına oranı yıl sonunda artmış gözüküyor. Bu, yıl ortasında zam nedeniyle değil, açlık sınırının düşmesi nedeniyle gerçekleşmiş. 2016 yılı boyunca asgari ücret ise 1.301 TL olarak kalırken, yılbaşında 1.447,2 TL olan açlık sınırı, yıl sonunda 1.416,8 liraya gerilemiş. Bunun sonucu olarak asgari ücretin açlık sınırına oranı yılbaşında yüzde 89,9 iken yıl sonunda yüzde 90,84 olmuş.)

Bu yüzden Prof. Kara’nın “testere” benzetmesi bu gerçeği yansıtıyor. Hoca’nın paylaştığı grafik de aynı gerçeği yüzümüze çarpıyor. Açlık sırını ifade eden kırmızı çizginin sadece birkaç ay üstüne çıkabiliyor açlık sınırı… 2021 – 2023 arası çok fena dibe vurmuş.

Türkiye’de 8 milyon kişi asgari ücret veya altında ücretle çalışıyor. Her birini bir hane olarak kabul edemeyiz ama bu rakam yine de milyonlarca hane demek. Eğer 4 kişi çalışmıyorsa 4 kişilik bir aile yoksulluk sınırını bile yakalayamıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi