İBRAHİM EKİNCİ
Salgında IBAN gönderdiler, depreme de açık artırma gibi bağış kampanyası düzenliyorlar
Garantili ihalelerle devleti 25 – 30 yıl vergiye bağlayan yeni Duyunu Umumiye müteahhitlerine el açmak…
Bağış yapıyorlar ama vergi matrahından düşebiliyorlar
Makbuzu gösterip bir kısmını geri alacaklar üstelik
Durumumuz gerçekten acıklı.
Bir iki yıl önce Covid19 salgını patladığında vatandaşa IBAN gönderilmesini tartışmıştık.
Bilmiyorum, bunu başka yapan ülke olmuş muydu?
Ne yaptığını az çok bildiğimiz bütün hükümetlerse o zaman IBAN göndermek yerine vatandaşlarından IBAN istemiş, hesaplarına sosyal yardım, destek paraları yatırmıştı.
Durum acayipti. Günlerce vatandaşına maske ulaştırmayan hükümetimiz hiç ihtiyacı olmayan, dünyanın en zengin memleketlerine uçak uçak sağlık malzemesi gönderiyordu.
Şimdi deprem felaketini yaşıyoruz.
Bunun için özel olarak konulmuş vergisi olan belki de tek ülkeyiz ama kamu teşvikli, açık artırmalı bağış kampanyası düzenleniyor.
Uçak filolu, bin 100 odalı sarayı var memleketin.
2021’de fakir memleketlere 106 milyar insani yardım yapmış!
(Development Initiatives’in Küresel İnsani Yardım Raporu'na göre, 9.8 milyar dolarla ABD birinci; 5.6 milyar dolarla Türkiye ikinci sırada. Ancak yardım miktarı milli hasılasına kıyaslandığında Türkiye birinci sırada. Türkiye, 2013, 2014 ve 2015'te listede üçüncü, 2016 ve 2020'de ikinci, 2017, 2018 ve 2019'da da ilk sırada yer almıştı.)
Bakarsan müthiş zengin!
Şimdi siz, böyle bir ülkede Cumhurbaşkanı’nın siyasi parti liderlerinin bizzat katıldığı teşvikli bağış kampanyası düzenlenmesini nereye koyabilirsiniz?
1999 depreminden sonra deprem için özel olarak konulmuş özel iletişim vergisinden 2003 – 2022 arasında 36,5 milyar dolar (685 milyar lira) toplanmış bir ülkeden söz ediyoruz.
Bağış kampanyasında 115 milyar lira toplanmış.
Bu, Türkiye’nin 2021 küresel insani yardım tutarı kadar bir rakam.
20 yıllık deprem vergisi toplamının 6’da biri.
Diyelim verginin önemli kısmını topladığınız yıl harcadınız…
Şimdi sizin kasanızda hiç olmazsa bu bağış kampanyasından umduğunuz kadar bir tutar zaten hazır olmamalı mıydı?
Şimdi bizim, yurttaşlar olarak, istediğimiz zaman kampanyalar düzenleyebiliriz. Faydalıdır. Dayanışmadır, iyidir. Buna hakkımız var ama “felaket büyük ama devletimiz halleder, vergilerimizi verdik, parası pulu vardır” rahatlığında olmamız da gerekmiyor muydu?
Bu memlekette aklınıza mukayyet olmanız gerekiyor. Kampanyada toplanan bağışların yarısından çoğunu kamu kurumları vermiş.
Memleketi soyan şirketlere ensemizden tokatladıklarının yüzde birini “bağışlayıp” temize çıkma fırsatı veriliyor.
Çünkü bağış mevzuatımız evlere şenlik.
Bir tek vatandaş ne verirse canından malından veriyor.
Şirketler verdiğini gider yazıp vergi matrahlarını düşürebiliyorlar.
AFAD’a yapılan ayni ve nakdi bağışların tamamı herhangi bir sınıra tabi olmaksızın vergi matrahından indirilebiliyor çünkü.
İktisadi işletmeleri hariç, doğrudan Türkiye Kızılay Derneğine yapılan nakdi bağışların tamamı da AFAD’a yapılan bağışlar gibi herhangi bir sınıra tabi olmaksızın vergi matrahından indirilebiliyor.
Makbuzu, dekontu atma yeterli.
Kızılay ve AFAD dışında yardım toplama yetkisi bulunan kurum veya kuruluşlar ile vergi muafiyeti olan vakıflar ve kamuya yararlı derneklere yapılan ayni ve nakdi bağışlar da vergi matrahının %5’i ile sınırlı olmak şartıyla indirim konusu yapılabiliyor.
Yani dönüp dolaşıp o bağışlarla yardım severlik payesini kendilerine alıp faturasını bir kısmını yine bize ödetiyorlar.
Nerden baksan hazin, nerden baksan tutarsızlık.
Doları dış güçler, enflasyonu marketler yükseltti... Depremin sorumluları da bulundu: Müteahhiter
Döviz kurları yükseldi.
“Dış güçler”di.
“Ekonomimize karşı sınamalar” vardı.
Ne de olsa döviz “yabancı para” olduğuna göre akla yatkın.
Yükselmesi de yabancıların işi olmalı.
Basiret sahibi, böyle “sınamalara” karşı Merkez Bankası’nın kasasında yüklüce döviz bulunduran hükümetimiz oyunu bozdu tabi.
Satıp satıp belini kırdı.
Buldu buluşturdu yabancı komplosunu boşa çıkardı.
Enflasyon yükseldi.
Bu kez içerde bulundu sorumlular.
Soğan stokçuları ve marketlerdi fail.
Hükümetimiz, halkımızın enflasyona ezdirilmesine göz yumamazdı.
Depoları bastılar. Marketlere denetçi, zabıta gönderdiler.
Çağırıp Ankara’ya bir güzel sigaya çektiler.
Zam yaparlarsa başlarına gelecekleri anladılar.
Zam yapmayı kestiler.
(Marketçilere de faydası oldu. Sokaklarda “enflasyonu yükselten dış güçlerin işbirlikçileri olarak” kovalanmaktan kurtuldular.)
Böylece enflasyonun da belini kırdılar.
Hükümetimiz enflasyonu yükselterek kendisini zor duruma düşürme komplosunu da bozdu.
Deprem oldu.
Failin müteahhitler olduğu anlaşıldı.
Hükümetimiz vatandaşımızın canının hesabını sormamazlık edemezdi, hemen harekete geçti.
Gördüğünüz gibi müteahhit toplanıyor pasaport kuyruklarından.
Binaları çarık çürük yapanlar onlar.
Başka kim sorumlu olacak? Durum apaçık değil mi?
Hatta binaları kasıtlı olarak çürük yaparaktan hükümeti zor durumda bırakma komplosunun içinde olmaları muhtemel.
Artık bu soruşturmalarda belli olacak.
Bazı iddialara göre Amerika yer kürenin Pazarcık tabakasını ittirerek yarattı bu depremi. Bu ispatlanırsa (ki çok kolay) o zaman bu müteahhitlerin de çarık çürük binalar yaparak “hükümeti zor durumda bırakma kompolusu”nun parçası oldukları ortaya çıkacak.
Soruşturmanın olağan şüphelilere (İlluminati, Bill Gates, Tapınak Şövalyeleri, Yahudi Lobisi ve Rotschild’e) kadar uzanma ihtimali yüksek.
Nasıl sporda salto, ense kipesi, uzun atlama, takla, köprü, gülle atma, kulplu beygir, paralel, asimetrik paralel, cross gibi hareketler varsa siyasetin bütün standart hareketlerinde de her zaman şampiyon hükümetimizi karalamak için fırsat kollayan şom ağızlıların çarpıtmalarına aldırmayın. Her ne yapsa bütün ülkelerin nasıl yaptınız diye öğrenmek için can attığı bir süper hükümetimiz var. Hatta bu depremde bile (CB yardımcısı Fuat Oktay söyledi) BM temsilcisi arayarak depreme ne kadar hızlı müdahale edildiği konusundaki hayret ve takdirlerini bildirmiş.
Gördüğünüz gibi hükümetimiz yine şampiyon!
Hata yapmasından, eksik kalmasından söz edilebilir mi?
O MB temsilcisinin Nurhak’ın da yerle bir olduğunu Türkiye’nin depremden ancak iki gün sonra öğrenebildiğinden haberi var mı, onu bilmiyorum.