ÖZGE MUMCU AYBARS
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı 30 yaşında
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nı Ekim 1994’te kurduk. Babamın kaybının ardından, annem Güldal Mumcu, ağabeyim Özgür Mumcu ve ben, babamın dostlarının da desteğiyle bu vakfı hayata geçirdik. O günkü şartlar içinde, 13 yaşında bir çocuk olarak kuruluşa katkım çok sınırlıydı. 18 yaşıma kadar imza yetkim yoktu; ancak zamanla “imza sirküleri” hayatıma girdi ve o günden bu yana vakıfta aktif bir rol üstleniyorum.
Geride kalan 30 yılda vakıf, Türkiye’de araştırmacı gazeteciliği destekleyen ve geliştiren önemli bir platforma dönüştü. 250’den fazla gence, araştırmacı gazetecilik yolunda bir kapı araladık. Türkiye’nin ilk yazma seminerini başlattık ve bugün 10 binden fazla katılımcı, bu seminerlerle gazeteciliğe adım attı. Bu başarı, Uğur Mumcu’nun “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz” sözüne olan inancımızı her adımda kanıtladı. Babam, araştırmacı gazeteciliği demokrasiyi savunmanın en güçlü yollarından biri olarak görürdü: “Bir kalem, bir kitap, bir gazete… Her şey buradan başlar.”
Vakfın başkent Ankara’da bulunması ve maddi olanaklarımızın sınırlı olması nedeniyle, Türkiye genelinde geniş bir erişim sağlamak kolay olmadı. Ancak yerelde yürüttüğümüz projeler ve verdiğimiz eğitimlerle, birçok genç gazeteciye ve sivil toplum kuruluşuna ulaşmayı başardık. Küresel Araştırmacı Gazetecilik Ağı’nın bir parçası haline gelerek, uluslararası alanda da Türkiye’yi temsil etmeye başladık.
Bugün, vakfımızın 30. yaşını kutluyoruz. Babamın çalışma odasında kurulan vakıf, ilk günlerinden bu yana teknolojinin gelişimine ve iletişim araçlarının evrimine tanıklık etti. Faks cihazından mobil iletişime geçiş yaparken, her geçen gün yeni nesillerin babamı tanıma, onun ideallerini merak etme ve gazeteci olma isteği bizi her defasında gururlandırdı. Babamın dediği gibi, “Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.” Gazetecilik, bu gerçeğin peşinde ısrarla koşmayı gerektirir; işte bu nedenle vakfımızın temelini cesaret oluşturur. Babam sık sık, “Cesur bir kez, korkak bin kez ölür” derdi. Bu cesaret, bizim yolumuzda daima ışık tuttu.
Her yıl 24-31 Ocak tarihlerinde, 60’tan fazla sivil toplum kuruluşu ile birlikte “Adalet ve Demokrasi Haftası”nı düzenliyoruz. Bu hafta, babamın kimliğinde, Türkiye’de siyasi faili meçhul cinayetlerde yaşamını yitiren birçok değerli insanı anma vesilesi oluyor. Babamın uyarısı bugün de geçerliliğini koruyor: “Unutmayın, sustukça sıra size gelecek!” Unutmamak, hafızayı diri tutmak ve adaletin peşinde yürümek, bizim için bir görev.
Babamın tüm kitaplarını ve tüm yazılarını vakıf bünyesinde yeniden bastık. Annem Güldal Mumcu cinayet soruşturmasına geçen zamanı ve yaşananları ‘İçimden Geçen Zaman’ kitabıyla kaleme döktü. Halen her okuyan, "Bunları siz gerçekten yaşadınız mı?" diye soruyor. Evet, yaşadık. Ve daha çoğunu da yaşadık. Tüm bunlara rağmen sağlıklı bireyler olarak topluma hizmet etmeyi kendimize görev edindik.
Ne yazık ki, babamın yıllar önce dile getirdiği bir başka gerçeği de hatırlatmak zorundayız: “Biz unutkan bir ulusuz, unutuyoruz olup bitenleri, unutuyoruz oğulları kızları ölen ana babaları, kanlı gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gidiyoruz.” Babamın bu uyarısı, toplumsal hafızamıza sahip çıkmamız gerektiğini her defasında hatırlatıyor. Vakıf olarak, bu unutkanlıkla mücadele etmeyi, adaleti savunmayı ve halkın doğru bilgiye erişim hakkını korumayı görev edindik.
Beni vakıfla özdeşleştiren bir anı, babamın arkada konuşurken saklanan küçük kız çocuğu olmamdır. O odada babamın kaleminden çıkan eserleri gördüm; o odada vakfın doğuşuna ve büyümesine tanıklık ettim. Şimdi vakfın 30. yılına ulaşmış olmak, hem kişisel tarihimde hem de ülkenin basın özgürlüğü mücadelesinde bir dönüm noktası.
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, adaletin ve demokrasinin savunucusu olarak, cesur gazetecilerin peşinden gitmeye devam edecek. Desteğinize her zaman ihtiyacımız var; yapacağınız bağışlar gücümüze güç katacak ve vakfımızın daha uzun yıllar ayakta kalmasını sağlayacak. Sizlerin de desteğinizle bizler ayakta kalmaya devam edeceğiz.