UKRAYNA SAVAŞI, AYÇİÇEK YAĞI VE İKLİM

Cuma günü Twitter’ın trend topic’i (TT) “ayçiçeği yağı” idi. Zam ve indirimli ayçiçek yağına hücum videoları paylaşıldı. Benzine gelen zamla, depoyu ayçiçeği yağıyla doldurma esprisi yapanlar da araya karıştı. Bu arada bilmeyenler, Türkiye’nin dünyanın bir numaralı ayçiçeği yağı ithalatçısı olduğunu öğrenmiş oldu. Evet doğru okudunuz, ihracatçısı değil, ithalatçısı

Dünya gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım, haberi iki gün önce vermişti:  Türkiye, ithalatı ağırlıklı olarak Ukrayna ve Rusya'dan gerçekleştiriyor. İki ülke arasında çıkan savaş, Türkiye'nin ham yağ ithalatını büyük oranda durdurdu.”

Yıldırım’ın sayısız defa yazdığı gibi, Türkiye bir zamanlar kendi ürettiği, pek çok tarımsal ürün ve hammaddede artık dışa bağımlı. 

Ha belki “dostum Putin” ile yapılan görüşme sonrası, Azak Denizi’ndeki Rostov Limanında bekletilen ayçiçeği yağı ve hammaddesi yüklü 15-16 Türk gemisine izin çıkacak.

Ancak konunun vahameti ne 15-16 gemiden ibaret, ne de yapılan son zamlardan... “Kısa günün kârı olsun, sadece bizim cebimiz doysun” mantığıyla yönetilen Türkiye’de zeytinlikleri madenciliğe açma yönetmeliği de 1 Mart’ta yayımlandı. 

Tevekkeli değil, bu gidişle zeytinyağını da ithal edecek hale gelebiliriz!

EN KIRILGAN ÜLKE TÜRKİYE

Asıl felaket, Türkiye’de pek konuşulmuyor. Ormanları, zeytinlikleri, yıllar içinde imara, madene, turizme, enerji yatırımlarına açan türlü kararla ekosistem mahvoluyor. Bu da iklim krizinin varolan, beklenen etkilerini çok daha derin ve korkunç bir biçimde yaşayacağız demek! 

Dünyada tüm ekosistemler kırmızı alarm veriyor ve kimse bu devasa krizden muaf değil. Geçen hafta yayımlanan IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporuna göre Türkiye, aşırı hava olaylarında Avrupa’nın en kırılgan ülkesi. 

34 bin bilimsel makaleye atıf yapan bu kritik rapor, Ukrayna’da savaş ve insanlık dramı yaşanırken Dünya’da da hak ettiği ilgiyi pek göremedi. Dinlediğim ve okuduğum kaynaklara dayanarak şunu kestirmeden söyleyeyim: 

Emin olun yakında başka bir şeyi konuşamaz olacağız. 

Binlerce sayfalık rapor, tek cümleyle şunu diyor: Her şeyimiz büyük risk altında, çünkü:

  • İklim anormallikleri, tüm tahminlerin ötesinde bir hızla seyrederken yıkıcı etkileri, önceki raporda belirtilenlerden çok daha büyük oluyor. 
  • Sıcaklıktaki her derece artışı, insan güvenliği -su, gıda, bedensel ve zihinsel sağlık, sosyal, ekonomik, çevresel güvenlik dahil- için üstel (katsal) risk taşıyor.
  • Bitmedi. Bu riskler, çağlayan gibi katlanarak artıyor. Örneğin suya erişim sorunu yaşandığında gıda güvenliği de çıkıyor. Yani her alanda insani kırılganlık artıyor. Isınmayı 1.5 derecede tutmaktan başka HİÇBİR çare yok.

PUTİN GÖZÜNÜ BEREKETLİ TOPRAKLARA DİKTİ, AMA…

Diyeceksiniz ki tüm bunlarla Ukrayna’nın ne alakası var? Hatırlarsanız Suriye savaşının patlak vermesinde de aşırı kuraklıkların, gıdaya gelen zamların rolü yazılıp çizilmişti… 

Ukrayna’daki savaş, jeopolitika ve güvenlik ekseninde konuşulurken iklimle, gıda güvenliğiyle ilişkisine değinen, anlayan az.

AB, jeopolitika ve iklim güvenliği alanında araştırmacı Olivia Lizard, Carnegie Europe’un panelinde özetle şöyle diyordu:

İklim, jeopolitikanın dışında değil, tam da kalbinde yer alıyor. Ukrayna, Avrupa’nın tarım merkezi. Ayçiçeği ve alakalı ürünlerin ihracatında dünyanın birinci, buğdayda sekizinci büyük ülkesi. Gıda sistemleri, jeopolitikanın tam da merkezinde. Putin’in Ukrayna işgali sadece siyasi gerekçelerle konuşulsa da gözünü bu bereketli topraklara dikmesi sürpriz değil.” 

Geçen yıl Avrupa’nın, karbonsuzlaşma için gereken kritik maddeler için Ukrayna için anlaşma imzaladığını da not düşelim.

Lizard, Putin’in “dünyanın pek çok açıdan dengesizleştiğini” gördüğünü söylüyor: 

“İklim dönüşümü de istikrarsızlıkları artırdığından bunu kendi dünya görüşünü empoze etmek için bir fırsat sanıyor. Ancak 20.yüzyıl anlayışını, iklimle sarsılan bir dünyaya empoze etmek son derece tehlikeli.”

Türkiye de 20. yüzyıl anlayışıyla yönetiliyor. Doğal kaynaklarını talan ederek, gümbür gümbür gelmekte olan felaketlere karşı daha hazırlıksız, daha kırılgan hale getiriliyor. 

En acısı sadece iktidarın mahşeri atlısı değil muhalefet de felaketin büyüklüğünün farkında değil- daha fenası, önemsemiyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHVEŞ EVİN Arşivi
SON YAZILAR