İLKE ATİK TAŞKIRAN

İLKE ATİK TAŞKIRAN

Yapay zekadan sonraki büyük adım

Yapay zeka bugün neredeyse her sektörde oyunu yeniden kuruyor. Üretimden sağlığa, sanattan savunmaya kadar geniş bir alanda yeni normal, artık algoritmalarla birlikte düşünmek. Ancak teknoloji tarihine baktığımızda çok net bir gerçek var. Hiçbir kırılma son kırılma olmuyor.

Yapay zekayı biz tartışa dururken, teknoloji dünyasından bir sonraki büyük adım sesi yükseliyor. Google CEO’su Sundar Pichai’ye göre bu adım, kuantum hesaplama. İlk duyulduğunda kulağa teknik, hatta biraz bilim kurgu gibi geliyor olabilir ancak, internet, akıllı telefonlar veya yapay zeka için de bir zamanlar aynı şeyler söylenmişti. Bugün hepsi gündelik hayatımızın görünmez altyapısı.

Sınırlar ve alışkanlıklar değişiyor

Kullandığımız bilgisayarlar, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, aynı temel mantıkla çalışıyor. Bitler ya 0’dır ya 1. Yapay zeka, bu temel yapı üzerinde büyük bir hız ve ölçek yaratarak daha hızlı analizler, daha isabetli tahminler, daha verimli sonuçlar almamızı sağlıyor.

Kuantum hesaplama ise bambaşka bir yerden geliyor. Qubit’ler sayesinde 0 ve 1 aynı anda mümkün oluyor. Bu, hesaplamayı yalnızca hızlandırmakla kalmıyor; hangi problemlerin çözülebilir olduğunu da değiştiriyor. Bugün hesaplanamaz dediğimiz pek çok alan için kuantum çağında farklı bir zemin oluşacağını gösteriyor.

Kesinlikten hoşlanmayan bir teknoloji

Bugünkü bilgisayarlar netlik seviyor. Doğru–yanlış, var–yok, 0–1. Biz de öyleyiz aslında, problemler karşısında kesinlik istiyoruz. Kuantum hesaplama ise kesinlikten hoşlanmıyor. Aynı anda birden fazla ihtimali taşıyor ve sonucu en baştan garanti etmiyor.

Kuantum bilgisayarların garip bulunmasının nedeni teknik karmaşıklıkları değil, bize alışık olmadığımız bir düşünme biçimini zorlamaları aslında. Bu sistemlerde sonuç, ancak sürecin sonunda netleşiyor. Bu durum kontrol duygumuzu zedeleme riski barındırıyor. Kuantum hesaplamanın asıl etkisi, makinelerden çok insanların düşünme alışkanlıklarında hissedilecek gibi görünüyor.

Kuantum bizi yavaşlamaya çağırıyor

Yapay zeka ile birlikte daha çok üretmeye, daha hızlı karar almaya, daha az durup düşünmeye başlamış iken; kuantum hesaplama paradoksal biçimde bizi yavaşlamaya çağırıyor. Çünkü bu teknoloji hemen cevap alma mantığını değil, doğru soru sorma ihtiyacını öne çıkarıyor.

Kuantum bilgisayarlar her şeyi çözmeyi vaad etmiyor; hangi problemlerin gerçekten çözülmeye değer olduğunu ayırt etmeye zorluyor. İklim krizi, enerji, sağlık gibi alanlarda mesele artık daha fazla veri değil, daha derin hesaplamalara dönüşüyor. Bu da insanın rolünü operatörden çok, eşik bekçisi olarak yeniden tanımlıyor.

Kuantum hesaplama, insanlığın bugüne kadar erişemediği bir hesaplama gücü vaad ediyor. Ancak bu gücün ne zaman kullanılmaması gerektiğine karar verecek bir makine yok henüz. Yapabiliyor olmak, yapmamız gerektiği anlamına gelmiyor.

Her şey kontrol edilebilir olmak zorunda değil

Teknoloji çoğu zaman biz hazır olmadan geliyor. Yapay zekada bunu yaşadık. Şimdi kuantum kapıdayken aynı hatayı tekrarlamamak için erken konuşmak, anlamaya çalışmak ve tartışmak gerekiyor.

Belki de Sundar Pichai’nin işaret ettiği asıl dönüşüm teknolojik değil, insani. Kuantum hesaplama bize şunu hatırlatıyor. Her şey kontrol edilebilir olmak zorunda değil. Her soru hızlıca cevaplanmamalı. Bazı şeyler, ancak belirsizlikle yan yana durabildiğimizde anlam kazanıyor.

Yapay zeka bize gücü verdi; kuantum ise bu gücü taşıyabilecek olgunluğa sahip olup olmadığımızı soruyor. Bir diğer deyişle kuantum, geleceğin teknolojisi olmaktan çok, bugünün insanına sorulmuş bir olgunluk testi gibi duruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İLKE ATİK TAŞKIRAN Arşivi