TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
YÖK’ün zorunlu staj planı: Deneyim mi, ucuz işgücü mü?
Çocuk ve genç işçiliğinin ucuz işgücü ve sömürüye dönüştüğü, güvencesizliğin, iş cinayetlerinin, şiddet ve taciz haberlerinin hiç durmadığı bugünün Türkiye’sinde zorunlu staj deyince durup düşünmek gerek. MESEM’lerde çocuk işçiliğinin ölümle sonuçlandığı, bunu protesto eden öğrencilerin tutuklandığı günlerde, YÖK bu kez de üniversite eğitimindeki zorunlu staj kavramını sermayeye hizmet edecek bir sisteme dönüştürecek adımları atıyordu. "İstihdam edilebilirliği artıran yapısal bir reform" olarak sunulan bu düzenleme, aslında staj süresini uzatıp eğitim süresini kısaltarak, öğrencilerin iş ortamına daha erken girmesini ve sermayeye ucuz işgücü sağlanmasının önünü açıyor.
Lisans eğitimi veren bölümlerde 6+2 (6 dönem eğitim, 2 dönem staj) ya da 7+1; ön lisanslarda ise 3+1 veya 2+2 modelleri öngörülüyor. YÖK kaynakları, uygulamanın 2026 yılında 7 ilde (Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli, Gaziantep, Konya) pilot olarak başlayacağını sonrasında genişletileceğini 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde rektörlere görev veriyor.
Mühendislikten mimarlığa, sağlık bilimlerinden iletişime kadar lisans düzeyindeki pek çok bölüm ile teknik, sağlık ve turizm gibi ön lisans programlarındaki öğrenciler, zorunlu stajları yapmadan mezun olamıyor. Şimdi bu staj süreleri uzatılarak öğrenciler teorik eğitimden kopartılarak daha uzun stajlar yapması planlanıyor.
Oysa üniversite, bir binadan veya bir kampüsten ibaret değildir. Hayatın ağır kapıları açılmadan önce gençleri bilimle, sanatla, kültürle ve politikayla buluşturan bir nefes alma yeri, kritik bir eşiktir. Şimdi o eşik sökülüyor. YÖK’ün bu yeni uzun staj modeli ile öğrenciler kampüslerden, amfilerden koparılıp; fabrikaların, atölyelerin, şantiyelerin ve plazaların ağır iş koşullarına ucuz işgücü olarak terk ediliyor.
Bir işçi gibi çalıştırılan stajyerlerin hakları ise yan yana çalıştıkları çalışma arkadaşları gibi değil. Staj döneminde primleri okulları tarafından ödeniyor ancak bu sigorta yalnızca iş kazası ve meslek hastalığını kapsıyor. Emeklilik, genel sağlık sigortası ve işsizlik gibi hayati güvenceler kapsam dışı.
Öğrencilere staj süresince işveren tarafından asgari ücretin sadece üçte biri ödeniyor. 2025 yılı için bu tutar 6.631 TL. Devlet, özel sektör işverenlerine stajyer başına katkı sağlıyor. İşveren hem devletten teşvik alıyor hem de öğrencinin emeğini, yok pahasına sonuna kadar kullanıyor. 2025 yılında bu kapsama giren öğrenci sayısı 2 milyonu aştı. İki milyonu aşkın genç, “deneyim” adı altında sosyal güvenlikten yoksun, düşük ücretli bir kölelik rejimine dâhil ediliyor.
Pilot uygulamanın yapılacağı yedi il, Türkiye’nin sanayi üretiminin en yoğun olduğu iller. Yani en çok üretimin olduğu yerlerde, en ucuz emek denenecek. Üstelik bu iller, İSİG raporlarına göre iş cinayetlerinin de en çok yaşandığı yerler.
Almanya’da -güncel olarak sorunları olsa da- benzer modeller uygulanıyor. Ancak orada stajyerler asgari ücrete yakın gelir elde ediyor ve çalışma koşulları net bir şekilde tanımlanmış durumda. Türkiye’de ise bu model, "istihdam odaklılık" aldatmacasıyla öğrenci emeğini sermayeye peşkeş çeken bir rant kapısı haline geliyor. "Kısa staj verimsizdi" diyorlar; çözümleri ise “gençlerin geleceğini çalmak, denetimsiz ortamlarda, tam zamanlı ucuz kölelik ve ölüm".
Eğer öğrencilere tüm sosyal hakları verilerek, iş güvenliği önlemleri alınmış, düzenli denetim yapılan ortamlarda, yaşamlarını devam ettirecek kendi iş kollarındaki asgari ücret düzeyinde bir gelir sağlanırsa; işte o zaman buna "gerçek bir deneyim" denilebilir.
Ancak sistem bu haliyle, denetimsiz ve güvencesiz uygulanmaya başlanırsa; kent suçu "Merkez Ankara" şantiyesinde, 15 Ağustos 2022'deki fırtınada kolon kalıplarının devrilmesi sonucu hayatını kaybeden stajyer mimarlık ve inşaat mühendisliği öğrencilerini daha çok konuşacağız demektir.
Gençlerin geleceğini değil, işverenlerin kârını koruyan bu sistem kabul edilemez.
ODTÜ Ormanı çeperinde ısrarlı rant kuşatması
08 Aralık 2025 Pazartesi 00:05TEZCAN KARAKUŞ CANDAN |Öksüz şehir, sessiz hafıza
01 Aralık 2025 Pazartesi 00:20Turhan Kitabevi’ne veda: Tükenen Konur Sokak
24 Kasım 2025 Pazartesi 00:15NATO zirvesinin gölgesinde: Etimesgut’ta silinen hafıza
20 Kasım 2025 Perşembe 00:20Ankara'da anılarla mühürlenen mekân: Cafe Des Cafes
17 Kasım 2025 Pazartesi 00:05Asılı hafıza: Askıda ama hiç düşmeden
10 Kasım 2025 Pazartesi 00:15Ankara’nın sessiz hafızası: Cebeci Asri Mezarlığı
27 Ekim 2025 Pazartesi 00:10Kaybolan bellek: Geçmişin dokusu pazarın kokusu
13 Ekim 2025 Pazartesi 00:15Kançılarya'dan ranta: Atatürk Bulvarı’nda kaybolan bellek
06 Ekim 2025 Pazartesi 00:10Bir annenin sanatla direnişi: Kathe Kollwitz
21 Eylül 2025 Pazar 23:54