Yeni Sabah’tan Twitter’a

“Elon Musk ile Safa Kılıçlıoğlu’nun ne alakası var?” diyebilirsiniz. Büyük ölçüde haklısınız. Ancak bu iki ismi de yönlendiren bir temel güdü var ki eskisiyle yenisiyle medyanın şekillenmesinde pay sahibi.

Hıfzı Topuz’un “Türk Basın Tarihi” kitabında aktardığı gibi Türkiye’de gazeteci olmayan birinin medya sahipliğine soyunmasının ilk örneği, 1948 yılında Yeni Sabah Gazetesi’nin el değiştirmesiydi.

1938’de Peyami Safa’nın kardeşi İlhami Safa ve gazeteci arkadaşı Cemalettin Saraçoğlu’nun kurduğu gazete, bugünkü deyişle yayın hayatına fırtına gibi başlamıştı. Başyazarı, 2. Abdülhamid’i de Demokrat Parti’yi de eleştirecek kadar uzun bir yazarlık kariyeri olan Hüseyin Cahit Yalçın’dı. Ancak işler bozuldu ve gazete 10 yıl sonra bir medya patronunun oldu.

Gazeteyi satın alan Safa Kılıçlıoğlu, bugün artık normalleşen bir anomalinin ilk örneği olarak siyasetle iç içe, iş adamı patron imajı çiziyordu. Adnan Menderes’le yakın ilişkiler içindeydi ve Topuz’un aktardığına göre hükümetten de destek görüyordu. Demokrat Parti devrildi, Kılıçlıoğlu yaşlandı ve bir gün telefonu çaldı. Özal sonrası dönemin medya patronu olacak Dinç Bilgin gazetenin isim hakkını istiyordu. Bilgin, Sabah gazetesiyle sektördeki ismini pekiştirip iktidar nezdinde gücünü artıracaktı. Medya sahipliğini gazetecilik için değil ancak güç sahibi olarak holdinglerinin iktidarlarla ilişkilerini düzenlemek için yürüten patronların devriydi artık.

DÜNYADA YENİ, TÜRKİYE'DE ESKİ MEDYA

2002’de Türkiye’de iktidar, bir süre sonra da çevresindeki medya patronları değişti. Sabah Gazetesi de Dinç Bilgin’den Turgay Ciner’e, ondan Çalık Holding’e, ondan Ömer Faruk Kalyoncu yönetimindeki Zirve Holding’e geçti.

Türkiye’de medya kuruluşlarının yakan top gibi el değiştirdiği dönemde dünyanın bir diğer ucunda Facebook, Instagram, YouTube, Twitter gibi sosyal ağ şirketleri ve platformlar iletişimin yeni “ana akımı” olarak boy gösteriyordu. Sınırsız, engelsiz ve eşit bir internet hayali, bu şirketlerin tekel haline gelmesiyle sorgulanmaya başlandı ve kullanıcı verilerini işleyip pazarlayan bu şirketler piyasanın zirvesine tırmandı.

Siyasetle ilişkileri geleneksel medyanınkinden farklıydı. Kâr elde etmek için dezenformasyona göz yummakla suçlandılar. Brexit referandumu ve 2016 ABD Başkanlık seçimlerinde seçmenin yanıltılmasından, nefret söylemine kayıtsız kalıp Myanmar’da katliamı ateşlemekten sorumlu tutuldular. İmajlarını bozan dezenformasyon kampanyalarına karşı durduklarını göstermek için ABD Başkanı Trump’ın hesabını askıya almaktan, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’nın devlet haber kuruluşlarını etiketleyip algoritmalarla baskılamaya kadar anlık önlem paketleriyle yüz milyonlarca kişinin iletişim tercihlerini şekillendirmeye başladılar. Artık Sabah Gazetesi Twitter’dan, New York Times Instagram’dan, BBC de Facebook’tan kitlelere ulaşmaya çalışıyordu.

ELON MUSK, TWITTER'LA NE YAPACAK?

Elon Musk, gazetelerin yönetiminde yer aldığı Millet Partisi’ne yeteri kadar yer vermemesinden şikayetçi olup Yeni Sabah’ı alan Safa Kılıçlıoğlu’ndan 74 yıl sonra Twitter’ın %10’luk hissesini satın aldı ve en büyük hissedar oldu.

1940’lar Türkiye’sinin tekstilci zenginlerinden Kılıçlıoğlu’ndan farklı olarak Musk, küresel dünyanın en zengin insanı, adeta geç kapitalizmin avatarı. O da 80 milyonu aşkın takipçisinin olduğu Twitter’dan mustarip oldu son dönemde. 25 Mart’ta bir tweet atıp “İfade özgürlüğü işleyen bir demokrasinin şartı, sizce Twitter bu prensibe titizlikle sahip çıkıyor mu?” diye sordu. Takipçilerinin büyük bölümü buna katılmadığını söyledikten sonra “yeni bir platform gerekir mi?” sorusunu gündeme getirdi.

Tek bir tweet'iyle kripto para piyasalarını sarsan Musk’ın, Twitter’ın salt bir yatırımcısı olarak kalacağına şüpheyle yaklaşanların sayısı az değil. Twitter yönetiminde aktif bir rol alıp, burayı hayalindeki “kamusal alan”, Musk tarzı bir iletişim platformuna dönüştürebileceğinden tutun, en önemli vizyonlarından olan merkezsiz kripto para piyasasının iletişim platformu olarak değerlendirebileceğine kadar çeşitli tahminler var.

Musk’ın iktidarla ilişkisi elbette Kılıçlıoğlu-Menderes ilişkisinden farklı; o elini sıktığı çoğu liderden daha güçlü. Ancak kendisine çizilen uçarı bir maceraperest imajının ötesinde işlerini küresel liberal kapitalist sistemle entegre şekilde yürütüyor. Aynı, hissedarı olduğu Twitter ya da diğer büyük teknoloji şirketleri gibi...

Jack Dorsey’nin Twitter’ının günün birinde Elon Musk’ın Twitter’ı olması Sabah Gazetesi’nin Ciner’den Çalık’a geçmesiyle aynı şey mi? Tam olarak değil elbette. Ancak geleneksel medyadaki medya iktidar ilişkileri ve yeni medyadaki kâr odaklı işletim sistemi gösterdi ki özgür bir medya eskisiyle yenisiyle ancak öncelikli olarak kamu yararı için çalışanlar tarafından inşa edilebilecek. Gazetecilerin sahibi olduğu ve öz denetimini yapan bir medya ne kadar elzemse, dijital eşitsizlikleri ortadan kaldırma vizyonuyla kamu yararı çerçevesinde işletilecek sosyal ağ ve platformlara yönelik talep de o kadar önemli.

Kısa Dalga’daki bu ilk yazıyla herkese merhaba. Bundan sonra iki haftada bir, medya, yeni medya ve medya teknolojileri odaklı yazılarla bu platformda olacağım. Yeniden görüşmek üzere.

Önceki ve Sonraki Yazılar
CAN ERTUNA Arşivi
SON YAZILAR