Kürtler ne istiyor, kimi seviyor, kimi sevmiyor?

Kaç yıl oldu hatırlamıyorum… Kadima adında İsrail-Filistin yapımı bir film izlemiştim.

Her şey olup bittikten sonra filmin son sahnesinde Filistinli bir anne İsrailli bir profesöre mealen şöyle diyordu: “Belki buraya dünyanın en zengin ve medeni ülkesini kuracaksınız ama hiçbir zaman yemeğinizi huzur içinde yiyemeyeceksiniz. Size hizmet eden garsonun mutsuz bir Filistinli olması sizi de mutsuz edecek.”

Yaşlı Filistinli annenin bedduayla karışık tahmini ne kadar doğru ne kadar yanılmış, emin olmak zor ama bir gerçek varsa o da inkarla kurulan ikbal kimseye huzur getirmiyor.

Yaptığım benzetme yanlış anlaşılmasın: İsrail-Filistin meselesini ve Kürt meselesini birbirine eşlemiyorum. Eşlediğim şey Kürtlerin mutsuz olduğu Türkiye’de Türklerin de mutlu olması… Hem teknik hem duygusal anlamda imkânsız.

Aşağıda bazı verilerle anlatmaya çalışacağım gibi Kürtler ziyadesiyle mutsuz.

‘Şu aralar memlekette kim mutlu Allah aşkına?’ diyebilirsiniz ve bunu demekte de sonuna kadar haklısınız ama galiba Kürtler biraz daha mutsuz.

Araştırma verilerine geçmeden önce şunu belirtelim: Türkiye’nin en büyük sorunu Kürtler tarafından da ekonomik kriz olarak görülüyor. En azından bu konuda Kürtler ve Türkler çok benzerler.

Geçtiğimiz günlerde ‘Kürtlerde Değerler ve Tutumlar Araştırması 2021’ raporu yayınlandı. Çalışma, Kürtlerin siyasi duruşları hakkında önemli bulgular içeriyordu.

Kürt Çalışmaları Merkezi tarafından, Rawest Araştırma’ya yaptırılan, Heinrich Böll Stiftung'un işbirliği ile ortaya çıkan raporda Kürtlerin hayat tarzları, seçimler üzerine bir çok nokta incelenmişti.

Araştırma, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı 11 ilde (İstanbul, Adana, Diyarbakır, Mardin, Van, Ağrı, Bingöl, Hakkari, Urfa, Malatya, Adıyaman) gerçekleştirilmiş.

Sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim: Kürtler siyasal olarak homojen bir millet değil (Kaldı ki hangi millet için homojen olduğu iddiasında bulunabiliriz?) Türkiye’nin özgün koşulları ve insanımızın genel olarak toptancı yaklaşımları sebebiyle Kürtlerden statik bir grup gibi bahsedilse de Kürtler de Türkler veya İtalyanlar kadar çeşitli siyasal kümelerden, eğilimlerden ve farklı insani tutumlardan oluşan bir ulus.

Tüm meseleyi anlamanın formülü burada saklı. Türkiye çeşitli dini, mezhebi azınlıklardan ve ağırlıklı olarak Türk ve Kürt ulusundan oluşan bir ülke.

Şimdi raporun detaylarına bakarak bunları anlamaya çalışalım.

Kürtler nasıl AKP’ye oy verir? Kürtler nasıl HDP gibi solcu bir partiye oy verir? Kürtler nasıl CHP’ye oy verir? Bu sorulara verilecek ortak ve tek cevap şudur: “Türkler nasıl bu partilere oy veriyorsa Kürtler de öyle veriyor.”

Kürtler siyasal bir parti değil, bir ulus. Belki de bu soruların altında yatan temel bilinçaltı motivasyonu Kürtleri ulus saymamaktan kaynaklıdır.

Yapılan saha çalışmasında yüz yüze anket dışında belirlenmiş çeşitli kümeler için derinlemesine mülakatlar da yapılmış. Raporu okudum ve meseleye bir film analizi gibi yaklaştım.

“Bu filmin cümlesi nedir?” diye sordum kendime.

Raporun bana söylediği cümle şu: Kürtler bir ulus olarak temel haklarını istiyorlar. Bunun için rafa kaldırılan çözüm sürecinin ivedilikle yeniden başlamasını talep ediyorlar ve yaşadıkları hayattan ziyadesiyle mutsuzlar.

Kürtler’in çoğunluğu Kürtlerle Türklerin devletin gözünde eşit olmadığını düşünüyor.

Ezbere itirazlarla “Kürtler Cumhurbaşkanı bile olabiliyor, neden mutsuzlar?” sorusuna tartışmasız en net yanıt olan “Kürtler her şey olabiliyor da Kürt olamıyor” sözü de artık kullanılmaktan eskidi.

Kürtler, hayattan memnuniyet söz konusu olduğunda Türkiye’nin geri kalanından belirgin biçimde ayrışıyorlar.

Peki en temel talepleri ne?

Parti ayrımı olmaksızın Kürtçe eğitim meselesinin ve kamuda Kürtçe hizmet alamama sorununun çözülmesini istiyorlar. (Yüzde 80’e yakın) Bunu isterken yalnızca çok küçük bir grup yalnızca Kürtçe eğitim isterken kahir ekseriyet iki dilli bir eğitimin mümkün olabileceğini düşünüyor.

İkinci en çarpıcı sonuç ise çözüm sürecine destek. Bugün HDP haricinde tüm partilerin lanetle andıkları çözüm sürecinin Kürtlerdeki desteği yine yüzde 80 civarında.

Katılımcılar çözüm sürecini eşitsizliklerin azaldığı ve hem Kürtlerin hem de Türkiye toplumunun “rahat nefes aldığı” bir dönem olarak anıyorlar.

Kendini AKP’li, HDP’li ve CHP’li olarak tanımlasa da ana dilde eğitim talebi ve çözüm sürecine destek çok ciddi bir farklılık göze çarpmıyor. Bunu siyasal değil insani bir talep olarak görüyorlar.

Peki şemsiyeyi en geniş olarak tuttuğumuzda en temelde Kürtler kendilerini nasıl tanımlıyor?

Kürtler Müslüman, özgürlükçü ve demokrat

AKP’lilerde daha çok Müslüman, dindar, muhafazakar kimlikler sahiplenilirken, HDP’lilerde özgürlükçü, Müslüman ve Kürt hakları savunucusu kimlikler görünür oluyor.

Mesela burada çarpıcı bir veriyi paylaşarak HDP bileşeni sol partileri şaşırtmak, HDP’yi külliyen dinsiz gören siyasal İslamcıların ezberini bozmak mümkün ama realite bu…

Malum seçim döneminde ne Zerdüşt ithamı kaldı ne Kürtçe Kur’an basıp dağıtmak. (Ana dilde eğitim sağlamayıp Kürtçe Kur’an dağıtmak gerçekten şapka çıkartılacak bir fantezi olarak Türkiye siyasi tarihindeki yerini aldı.)

Düzenli namaz kılanların oranı HDP ile AKP seçmeni için birbirine yakın (yüzde 50’ye yüzde 44.)

Kendini dini bir kimlikle ifade etmeyenler, bekleneceği gibi büyük ölçüde siyasi skalanın solunda yer alıyor. Garip ama gerçek; bu kümede erkeklerin oranı kadınların iki katından fazla. Yeni muhafazakarlık kadınlarda erkeklerden daha güçlü bir tutum.

Kürt milliyetçiliği, Kürtler arasında yüzde 10 bandına yerleşmiş görünüyor. Elimizde bir veri yok ama bunun Dünya ve Türkiye geneline göre oldukça düşük olduğunu söyleyebiliriz.

Milliyetçilik, görüşülen kişiler için yaşadıkları deneyimlere bağlı olarak olumsuz çağrışımlar içerse de Kürt milliyetçiliği mevzu bahis olduğunda tutumlarında belli bir gevşemeden söz edebiliriz.

Aslında buradaki gevşeme Kürt milliyetçiliğine başka kimlikleri dışlamayan ve hak talep eden bir anlam yükledikleri için görece daha makbul görüyorlar. Bu anlamda Kürt milliyetçileriyle ile Türk milliyetçilerinin milliyetçilikten aynı şeyi anlamadığını söylesek Kürtlere iltimas geçmiş olmayız.

Bu noktada şu üç bilgiyi paylaşmakta fayda var.

Kürtlerin çok önemli bir bölümünün ne bayrakla ne de İstiklal Marşı'yla bir derdi var ancak Andımız’la büyük dertleri var. Katılımcıların yüzde 82’si Andımız’ın okullarda okutulmasını istemiyor. Kürtler varlığını Türk varlığına armağan etmek istemiyor. Bunda anlaşılmayacak ne var?

Raporun ana izleğini takip ederek biraz da medya takip alışkanlıklarına bakalım.

Haberler TV’den izleniyor ancak medyaya güven düşük

Kürtler genel olarak politik bir ulus olduğundan gündemi yakından takip ediyorlar.

En çok tercih edilen TV kanalı Fox TV ama ilginç olana AKP’nin onca medya gücüne rağmen Fox TV AKP seçmeninin de en çok izlediği TV kanalına dönüşmüş durumda.

CHP’lilerin yüzde 49’u, HDP’lilerin yüzde 34’ü ve AKPlilerin yüzde 17,7’si haberleri bu kanaldan izliyor. HDP seçmenlerinin yüzde 12,6’sı diğer katılımcılardan farklı olarak Stêrk TV izliyor.

Fox TV’yi Halk TV ve TRT kanalları takip ediyor.

Tahmin edilebileceği gibi en az güvenilen medya kuruluşları A Haber, Sözcü ve devletin resmi Anadolu ajansı. Burada Oscar tabii ki Akit’e gidiyor. AKPli seçmenlerde bile Akit’e güvensizlik yüzde 40’ın üstünde.

Herhangi bir veriye dayanmasa da Türkiye’de Kürtlerin kendini çoğunlukla solda konumladığı düşünülür. Yapılan bu araştırmada elde edilen sonuca göre ise kendilerini ağırlıklı olarak merkezde konumluyorlar. (Yüzde 47,2) Kendini solda konumlayanların (yüzde 31,2) oranı sağda konumlayanlarda (yüzde 21,4) 10 puan kadar önde olduğu görülüyor.

Düzensiz göçten kaynaklı göçmen karşıtlığı Kürtler arasında da belli bir potansiyel taşıyor. Ancak yaşadıkları bölgeler bu göçten daha fazla etkilense de belki de bir empatiyle yaklaşıyorlar ve sığınmacıların geri gönderilmeleri talebi Kürt kamuoyunda Türkiye genelinden yüzde 50 daha az.

Tüm bu veriler ışığında günlük siyasete ve partilere baktığımızda HDP’nin birinci parti olması elbette şaşırtıcı değil ama AKP’nin hızla oy kaybetmesi ve CHP’nin az da olsa yıllar sonra bölgeden oy alma ihtimali ilginç bir sonuç olarak görülüyor. Partilerinin seçime girememesi durumunda HDP’liler için CHP’ye oy vermek yabana atılmayacak bir ihtimal olarak duruyor.

Araştırmaya göre bölgede AKP’nin kaybettiği oyların üçte ikisi muhalefete giderken kalan kısmı sandığa gitmeme olarak gerçekleşebilir.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde Demirtaş’ın olmadığı seçeneklerde, Demirtaş oyunun önemli bir miktarının İmamoğlu’na geçtiği görülüyor. Bu durumda İmamoğlu 10 puan ve Mansur Yavaş 1 puan farkla Erdoğan’ı geçiyor. Kılıçdaroğlu ise Erdoğan’ın 1 puan kadar gerisinde kalıyor.

İmamoğlu’nun ve Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretleri bölgede sempatiyle karşılandı ama Türkiye’de “Kayyumlara karşıyız” deyip Avrupa’da kayyum atamalarının avukatlığını yapma yalpalamasını da Kürtler not almış durumda.

Son olarak katılımcıların kendilerine en yakın buldukları siyasetçi Selahattin Demirtaş. Onu 50 yıl önce idam edilmiş Deniz Gezmiş takip ediyor.

Katılımcıların kendilerine en uzak gördükleri siyasetçilerden başında, Meclis’te HDP sıralarına dönüp üç kere arka arkaya “Kürtler sizi sevmiyor” diyen Süleyman Soylu geliyor. Onu yakında Diyarbakır’da adına hatıra ormanı açılacak Devlet Bahçeli izliyor.

*Raporun geniş özetini aşağıda okuyabilir ve tamamını bağlantıdan indirebilirsiniz.

https://rawest.com.tr/kurtlerde-degerler-ve-tutumlar21-arastirmasi/

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHMET DEPREM Arşivi
SON YAZILAR