ERSAN ATAR
YSK'da neler oluyor?: YSK koridorlarındaki dört senaryo
ERSAN ATAR
Daha 10 gün öncesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üçüncü kez aday olabilir mi olamaz mı bunu tartışırken her şey alt üst oldu. Şimdi siyaset ve hukukçular “Seçimler ertelenebilir mi ertelenemez mi”yi tartışıyor. Depremden hemen üç gün sonra Beştepe’deki “seçimin mümkünse ertelenmesi” hesaplarını, “Beştepe Koridorlarında Dil Alıştırılan Slogan: Enerjimizi Seçime Harcamayalım” başlıklı yazımızda aktarmıştık.
Bugün de biraz, YSK’nın Ihlamur Sokak’taki binasının odalarında, toplantı salonlarında neler oluyor, onlardan dışarı yansıyanlara bakacağız. Öncelikle hemen şunu belirtelim ki, Ihlamur Sokak’ta, “Deprem oldu nasıl olsa, seçimler ertelenir” diye bir hava yok. Tam tersine Kurul’un, çoğunluğu ilk defa seçim yapacak olan üyeleri belki de hiçbir seçim öncesinde olmadığı kadar karmaşık sorulara yanıt arıyor. Bu soruların bazıları gayrı resmi oda toplantılarında, bazıları resmi salon toplantılarında tartışılıyor. Bildiğiniz Kurul başkanı oturuyor, sağında, solunda üyeler.
Tıpkı kamuoyundaki gibi YSK’da da 10 gün öncesine kadar “Seçim 14 Mayıs’ta olursa ne olur, 18 Haziran’da olursa ne olur, neler yapılması gerekir?” sorusu üzerine iki senaryo oluşturulduğunu öğreniyoruz. Ancak deprem her şeyi, tıpkı ülkedeki gibi, YSK’da da alt üst etmiş görünüyor. Dolayısıyla da “ikili senaryo”, “dörtlü senaryoya” dönüşmüş durumda.
Tekrar belirtelim ki bizim numaralandıracağımız senaryolar, YSK’da biri diğerinden daha öncelikli veya biri diğerine göre daha az öncelikli değil. Bu senaryoları, tek cümle içinde şöyle sıralamak mümkün: “Yeni yasalı 18 Haziran, yeni yasasız 18 Haziran, yeni yasalı 14 Mayıs, yeni yasasız 14 Mayıs”.
Senaryoların açılımlarını da şöyle anlatabiliriz:
Birinci senaryo: Seçim 18 Haziran’da ve deprem bölgesindeki oy kullanmaya ilişkin Meclis’ten yasa çıkmıyor.
İkinci senaryo: Seçim 18 Haziran’da ve deprem bölgesindeki oy kullanmaya ilişkin Meclis’te yasal düzenleme yapılmış.
Üçüncü senaryo: Seçim 14 Mayıs’ta ve deprem bölgesindeki oy kullanmaya ilişkin Meclis’ten yasa çıkmıyor
Dördüncü senaryo: Seçim 14 Mayıs’ta ve deprem bölgesindeki oy kullanmaya ilişkin Meclis’ten yasa çıkmış.
Bir ara not: Elbetteki buradaki “yasa”dan kasıt, Anayasa’ya “seçim kanunlarında yapılacak değişiklikler bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” hükmüne istisna getiren bir geçici madde eklenmesi ve sonrasında ona göre Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılması.
Bu ara nottan sonra Ihlamur Sokak’ta olup bitenleri aktarmaya devam edelim:
YSK için Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkındaki Kanun kadar belki de ondan daha önemli olan “ilke kararları” ve “seçim genelgeleri”dir. Bunları bir bakıma “kullanma kılavuzu” gibi düşünebilirsiniz. YSK’nın en deneyimli üyesinden, en ücra köşedeki ilçe seçim kurulu başkanına kadar her kimin başı sıkışsa “genelge ne diyor” diye bakar.
Şunu söyleyebiliriz ki YSK, şimdi bu genelgesini hazırlıyor. Genelgenin adını da söyleyelim: Seçmen Kütüğünün Güncelleştirilmesi Usul ve Esaslarını Gösterir Genelge. Genelge numarası da 141.
Başlık bu şekilde atılmış durumda. Ama içinin nasıl doldurulacağı konusunda farklı taslaklar üzerinde çalışılıyor. Daha doğrusu yukarıda sözünü ettiğimiz senaryolara göre genelgeye konulabilecek maddeler üzerinde çalışılıyor. Ancak genelge taslağı, “Meclis Anayasa’ya geçici madde ekleyecek mi, buna göre yeni yasal düzenleme yapacak mı” belirsizliği olduğu için “Madde: 1, Madde: 2” diye sistematik bir hal almış değil. O maddelerde yer alacak düzenlemelerde neler olabileceği üzerinde çalışılıyor.
“Meclis Anayasa değişikliği yaparsa ne olur, yapmazsa ne olur. Yasa değişirse ne olur değişmezse ne olur. Bu değişiklikler şu tarihe kadar olursa ne olur, olmazsa ne olur” gibi farklı farklı seçeneklere göre notlar alınıyor. Bu nedenle taslağın henüz olgunlaştığını söyleyemeyiz, olgunlaşan yönleri varsa da bizim o kadar detaylı bilgiye sahip olmadığımızı kabul etmemiz gerekiyor. Belki başka bir yazıda her senaryonun ayrı ayrı alt başlıklarını doldururuz ama şimdilik YSK’da yanıtı aranan, bazılarının yanıtları bulunan, bazılarının da yanıtları üzerinde tartışılan soruları aktarabiliriz:
Parsel bazlı seçmen listesi olur mu?:
Bu soru daha çok, seçim ister 14 Mayıs’ta olsun, ister 18 Haziran’da olsun, Meclis’ten “seçim yasalarında son bir yıl içinde yapılacak seçim yasası değişikliklerinin önümüzdeki seçimlerde uygulanabileceğine ilişkin Anayasa’ya geçici bir hüküm eklenmemiş olması” ve bununla birlikte “deprem bölgesindeki seçmenlerin nasıl oy kullanacaklarına ilişkin yasa çıkmamış olması” senaryosu için önem kazanıyor. YSK, hazırlıkları için çalışma yürüttüğü genelge taslaklarında böyle bir yola gidilecek olursa seçmen listelerinin nerelerde askıya çıkarılacağına ve o listelerdeki düzeltmelerin hangi yollarla yapılacağına karar verecek.
"Parsel bazlı seçmen listesi olabilir" dendiğinde askıya çıkarılacak seçmen listelerinde oturduğu binanın parsel numarası yer alacak.
Konteyner ve çadır bir ikametgah mıdır?:
Bu sorunun cevabı; YSK’dan çok, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün vereceği yapacağı uygulamaya bağlı görülüyor. Çünkü YSK, seçmen kütüklerini oluştururken Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü’nün adres sistemini kullanıyor. İçişleri Bakanlığı, seçime kadar daha yoğunlaşması beklenen konteyner ve çadırları tıpkı normal adres gibi numaralandırır ve “şu kişinin ikametgah adresi şudur” diye sistemine girerse YSK o zaman bunların seçmen kütüğü oluşturmak için yeterli ve geçerli bir adres olup olmadığına genelgesinde yer verecek. Görünen o ki konteynerler için (daha sabit olduğu için) bir sorun görünmüyor ama Ihlamur Sokak’ta çadır konusunda kafaların karışık olduğunu söyleyebiliriz.
"Konteyner ve/veya çadırlar adres için yeterlidir" denilirse çadırlar kentlerin sokakları olacak, çadırlar üzerine bina numarası gibi numaralar verilecek. Aynı şekilde konteyner kentlerin de sokakları, konteyner numarası olacak
Yurtlar ve otellere göre seçmen kütüğü yazılabilir mi?
Yurtlar neyse de özellikle oteller YSK’nın genelge taslaklarının üzerinde çok revize yapılacağını gösteriyor. YSK şimdiye kadar, yazlıkları kabul etmiş ama otelleri ikametgah olarak kabul etmemişti. Buraların geçici olduğunu düşünüyordu. Şimdi depremzedelerin bazılarının otellere yerleştirildiği veya önümüzdeki dönemde bu yerleşimlerin sayısının artacağı da öngörülüyor. Ancak YSK’nın bu otel konusuna çok sıcak bakmadığını söyleyebiliriz. YSK daha önce yurtları ikametgah adresi olarak kabul etmişti ama bu kez de YSK'da, “Bizim ikimatgah yeri olarak kabul ettiğimiz yurtla şimdiki yurt kavramı farklı” deniliyor. YSK önce öğrenciyi, en azından eğitim öğretim dönemi boyunca o yurtta kalan bir seçmen olarak görüyordu. Şimdi ise yurtlar, depremzedelerin orada kalma zorunluluğu olmayan mekanlar olarak görülüyor. Bu konuda kısacası, "YSK bir kez daha düşünecek” demek yanlış olmaz.
Yaşamanı yitiren isimli kayıplar kolay da ya sahipsiz mezarlar?
Bunu, “yanıtı aranan soru” olarak not ediyoruz ama aslına bakarsanız YSK için en kolay sorulardan biri görülüyor. Şöyle ki: Yaşamanı yitiren ve ismine, TC kimlik numarasına göre defnedilen depremzede zaten kısa süre sonra nüfus kayıtlarından düşmüş olacak. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri’nden alınacak listelerde bu zaten belli olacak. Bu durumdakiler tamam da isimsiz defnedilenler ne olacak? Defnedilenin kim olduğu belli olmadığı için defnedilmiş olsa da nüfustan düşülememiş olacak. Bu durumda iş karmaşıklaşıyor ve bu durumda depremden sonra kendisine ulaşılamayanlar için gaiplik kararı verilmediği sürece belki de binlerce ölü, seçmen listelerinde seçmen olarak görünecek. YSK için bu durum ne kadar önemli bilmiyoruz, bu yönde bir bilgiye sahip değiliz ama bunun seçim güvenliği için bir tehdit olduğunu geçmiş yıllardan tekil olaylardan, ölüler yerine oy kullanmalardan hatırlarız.
Toplu göçler meselesi ne olacak?
YSK’da kafa yorulan bir başka durum da deprem sonrasında şimdiden başlayan ve önümüzdeki hafta ve belki aylarda daha kitlesel hale gelecek olan iç göç. YSK her seçim öncesinde illerin güncel milletvekili sayılarını hesaplar. Bu hesaplar aslında yine Nüfus ve Vatandaşlık İşleri’nden alınan nüfus dağılımına göre yapılır.
“O zaman sorun yok, liste gelir, YSK da milletvekili sayılarını belirler geçer” diyebiliriz ama sorun şurada başlıyor:
YSK, seçmen kütüklerini oluşturup, illerin çıkaracağı milletvekili sayılarını belirledikten sonra özellikle Osmaniye gibi küçük iller toplu göç verir veya özellikle nüfusu az iller toplu göç alırsa çıkarmaları gereken milletvekili sayılarında ani değişimler olmaz mı? Tam da seçim güvenliği dediğimiz sorun çıkmaz mı?
İşte bütün bu sorulara YSK’da da yanıt aranıyor. Kurul'un, hiçbir soruya şimdiden net cevap verildiğini söylemek doğru olmaz. Ama şu kadarını biliyoruz ki YSK’da bu soruların tek bir doğru cevabı da yok. Bulunan farklı “doğru cevap”lar, başta oluşturulan “dört çatı senaryo”nun içerisine, hangi senaryoya daha çok uyuyorsa yerleştiriliyor. YSK da biliyor ki o doğru cevapların “en doğrusu” bulunduğunda bir senaryonun içinden alınıp, diğerinin içerisine yerleştirilebilecek.
Sıra dışı bir senaryo: YSK alarm verir mi?
Ankara’da YSK’nın, önümüzdeki günlerde siyasi partilerin YSK temsilcilerini çağırıp, “gelin bir konuşalım” diyeceği de konuşuluyor. Şöyle ki YSK tabloya bakıp sağlıklı bir seçmen kütüğü oluşturulmasının güç olacağına kanaat getirirse siyasi partilerden, “Bu sorunu Meclis’te çözün” diyebilir.
YSK haliyle bunu siyasi partilere yazı yazarak yapacak değil veya YSK Başkanının siyasi partileri bunun için arayacağını beklememek gerekir. Kurul’da bu işler şöyle işler: Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin YSK’da temsilcileri vardır. Bunlar bildiğiniz YSK üyesi gibi Kurul toplantılarına katılır. YSK’nın “Sağlıklı bir seçim istiyorsanız, bu işi çözün, oy kullanmaya elverişli adresler oluşturulmasına olanak tanıyan yasayı, Anayasa değişikliğini yapın” diyebileceği de Ankara’da konuşulanlar arasında.