TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

'Anımsamak Buluşmaktır': Ankara’ya Bakmak

Her şehrin hikâyesi vardır. Ankara’nın hikayesi Cumhuriyettir. O hikâyeyi geçmişten alıp kentimizin başköşesine koyan yapılar, Ankara’nın bellek taşlarıdır. Bazen önünden geçtiğimiz fark edemediğimiz o yapılar sessiz sedasız bize şehrin hikâyesini değerlerini anlatır.

Cumhuriyet’in Başkenti Ankara’nın 101. yılında, bir yapı sizi alıp 101 yıl öncesine götürebilir, geçmişle geleceği bağlayabilir. Unutulan yok edilmeye çalışanı belleğinizin en unutulmaz noktasına bırakarak kalıcılığını perçinleyebilir.

Kentin anlatısı karşılıklı bakışma gibidir. Bakışlarınızın kesiştiği ve göz göze geldiğiniz o an bir kente sevdalanabilirsiniz. Sevdalınızla birlikte geçmişle gelecek arasında yolculuğa çıkabilirsiniz. O yolculuk nefes gibidir, ciğerlerinize çektiğinizde yaşamdır. O yolculuk bitmeyen kitap gibidir, okudukça, okumaya doyamazsınız.

whatsapp-image-2024-10-20-at-17-40-44-min.jpeg

Duygudaşlık kurmak

İbrahim Karaoğlu küratörlüğünde hazırladığım “Ankara’ya Bakmak Sergisi” Cumhuriyet’in tasarlanmış Başkenti ve nakış nakış işlenen ideolojisinin tanığı mekânların görsel hikâyesi ile 10 gün süresince Nurol Sanat Galerisi’nde kentlilerle buluştu. Açılışından serginin kapandığı son güne kadar insanlar sanatın görselliliğinde, bize hikâyeyi anlatan yapılarla duygudaşlık kurdular.

Dünyada tasarlanmış dört Başkent’ten birisi olan Ankara, Cumhuriyetin erken döneminde yapıları, yer seçimleri, topografyanın bir kaide gibi yapıyı anıtsallaştıran ilişkisi, üçüncü boyutta coğrafya ile kurduğu yakınlaşma ile kent bir sanatsal planlamanın ve mimarinin ürünü haline gelir.

whatsapp-image-2024-10-20-at-17-40-50-min.jpeg

Cumhuriyet ideolojisinin temsil mekânı “Ankara’ya Bakmak” sadece bir kente bakmak değil, bir rejimi temsil eden ve herkesi kapsayan, Anayasanın dört değişmez maddesinde vücut bulan muhteşem bir esere bakmak ve onu yeniden yorumlamak gibidir. Ankara’ya bakmak yerel değil evrenseldir. Kültürlerin buluşarak katmanlaştığı zengin bir birikimin ifadesidir.

Ulus’tan başlayan Çankaya’ya uzanan Atatürk Bulvarı Cumhuriyet yoludur. Onu besleyen damarlar üzerindeki kamu yapıları, sağlık yapıları, kültür sanat, eğitim ve üretim yapıları, konut planlamaları Ankara’yı Cumhuriyet’in sergisi haline getirir. Sessiz ve vakur haliyle orada öylece duran, kimi zaman mekân hıncı ile yıkılan bu sergiyi görünür kılmak, sergi içinde sergi ile belleğe bir görsel geçit sunar. Hafızaya hatırlatır ve aklımızın alamayacağı pek çok insanı ortak bir duygu ile bir sanat ortamında buluşturur.

whatsapp-image-2024-10-20-at-17-40-48-min.jpeg

Sanatın birleştirici ve iyileştirici gücü

Açıldığı ilk günden itibaren bini aşkın kişi Ankara’ya Bakmak sergisini gezdi. Dayanışma içerisinde oldu, duygularını paylaştı. Sanat birikmiş bir sevgiye ortam sağladı. Pek çok kentten “bizim kente de bak, bizi de gör” diyen çağrılar geldi. Sergide yer alan 41 yapı sadece yapı değil, eserdi. O eserler baktıkça hepimize bir şey söyledi ve söylemeye devam ediyor. O yüzden sergiyi gezen pek çok insanın gözleri doldu, ağlayanlar oldu, iç çekip öfkeleneler kimi zaman omuzlarıma dayandılar.

“Ankara’ya Bakmak”, toplumun değişik kesimlerini bir araya getiren, Atatürk’ün “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” diyen ifadesinde, tıkanmış hayat damarlarını sanatla açan bir iyileşme ortamına dönüştü.

whatsapp-image-2024-10-20-at-17-40-49-min.jpeg

Buluşmalar, hatıralar

Kentin uzak çeperlerinden üç otobüs değiştirerek gelen Ayşe ve Asiye Teyze, “yağmura rağmen geldik, televizyonda İsmail Küçükkaya’dan duyduk, çocuklara söyledik, adresi buldular bize nasıl geleceğimizi anlattılar, iyi ki geldik” dediler. Hayatlarında ilk kez bir sanat galerisine geliyorlardı. Onca yokluğun ve zamansızlığın içerisinde, adanmış insandılar, gelişlerinden anladık.

İlk günden itibaren, Merkez Bankası yapısına vurulan, Merkez Bankası çalışanı, Gökçek döneminde bir günde yıkılan Etibank Binası önünde çocukluk anıları ile duygulanan, nefes nefese İstanbul’dan sergiye gelen profesör, bugün terk edilen Çankaya Köşkü önünde hüzünlenen insanlar, Atatürk Orman Çiftliği’nde Atatürk’ün halkı ile buluştuğu ve bir gecede yıkılan sonra aynısını yaptık dedikleri Marmara Köşkü önünde öfkelenenler, “Maltepe Havagazı Fabrikası bu değil mi, babam orada çalışmıştı”, “İller Bankası, Su Süzgeci, Baraj Gazinosu ne güzel bir binaydı nasıl da kıydılar” “Şu güzelim EGO hangarlarını yıktılar, yerine Ankara’nın bağrına hançer gibi binalar sapladılar” diyenler, öfkelenenler, 10. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, emekli büyükelçiler, emekçiler, iş insanları, aynı duyguları paylaşan pek çok insan, hepsi aynı mekânda Ankara’ya baktılar.

whatsapp-image-2024-10-20-at-17-40-46-min.jpeg

Uzunca süredir bellek ve koruma mücadelesi verdiğimiz Başkentin, her birisinde izimiz olan eserlerinin olduğu sergi, toplumun değişik kesimleri ile 10 gün boyunca sanatı buluşturdu. Sanatçısı, yazarı, gazetecisi, mimarı, mühendisi, doktoru, bürokratı, politikacısı, diplomatı, işçisi, memuru, yoksulu, varsılı, her yaştan insanı aynı duygularla ortaklaştıran bir Cumhuriyet buluşmasıydı bu.

Tadı damağında kalan bir sergi ortamını birlikte yaşadık. 19 Ekim’de resmi olarak kapanan sergiyi kaçıranların üzüntülerini hissettik. O his bize, galeriye geçti. Son dakika kaçırdım diye hayıflananlar için Ankara’ya Bakmak Sergi’sini, 22 Ekim Salı günü saat 18:30 da toplayacağız. Pazartesi Galeri kapalı olduğu için salı günü son kez gezebilirsiniz.

Sergi’nin küratörlüğünü üstlenen İbrahim Karaoğlu açılış konuşmasında, Halil Cibran’ın, Kum ve Köpük kitabında, “Hatırlamak bir tür buluşmadır” sözüne referans vererek “Anımsamak Buluşmaktır” diye açmıştı sergiyi.

Ankara’ya Bakmak Sergisi’nde biz buluştuk. Sanatın birleştirici ve iyileştirici gücüyle bakmaya ve buluşmaya devam edeceğiz, anımsadığımız ve buluştuğumuz herkese yürekten teşekkürler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN Arşivi
SON YAZILAR