
SEDAT BOZKURT
Dolmuş ve AKP’de konuşulanlar
Yerleşim birimlerinde bir toplu ulaşım aracı olarak adlandırılıyor. Türkiye’de çok yaygın. Bazı Asya ülkeleri dışında da örneği ve benzeri yok gibi. Bireysel paralı ulaşım ile toplu ulaşım arası bir şey. Ortaya çıkışı da buna işaret ediyor. 1969 yılına ait Hürriyet Gazetesi’nde “dolmuşu ilk icat eden” kişi olarak Emin Uçak isimli bir taksi şoförü var. Taksim-Eminönü arası taksi ile 60 kuruş ve Emin Uçak, “Taksim-Eminönü 10 kuruş” diye bağırarak ilk dolmuş sistemini ortaya çıkarmış. Aslında buradaki araç taksi olduğu için ve “taksi dolmuş” diye bir sistem de hayatımızda yer alacağı için, dolmuş uygulamasının ilk örneği olarak daha sonra adı “taksi dolmuş” olacak sistemi başlatmış. İlgi o kadar çokmuş ki hemen yaygınlaşmış. Son model taksi ile ucuza ulaşımın o günün koşullarında ilgi görmemesi de mümkün değil.
Türkiye’de köyden kente göç 1950’lerde başladı, 1960’larda hız kazandı. İl adları ile anılan hatta adlandırılan gecekondulardan oluşan mahallelerin ilk adımı da bu yıllarda atıldı. 1970’lerin başında da köyden kente göçün sosyolojisi kendisini her alanda hissettirmeye başladı. Bakırın yerine alüminyum, camın yerine naylon mutfak eşyalarının almaya başladığı dönemdir bu. Köyde giyilen şalvarın üzerine kentte giyilen eteğin giyildiği, göç olgusunun yaratığı hüznün bir müzik türü haline geldiği zamanlardır o günler. Melodisi nedeniyle arabesk olarak adlandırılan bu türde hiç mutlu bir şarkı yoktur.
Arabesk müziğin bir diğer adı da dolmuş müziğidir. (Buradaki dolmuş hep minibüsü ifade eder. Çok az sayıda station wagon dolmuş da vardır ve bunlar genelde daha iyi semtlerde çalışırdı) ulaşım aracıyla, müziğiyle, giyim kuşamıyla o sosyoloji bir de kültür üretti. O kültürde de ayrışmalar çok kolaydı. Mesela arabesk dinleyicileri “Ferdici - Orhancı” diye ayrıştılar. Dolmuşların arka camına asılan poster hangi tarafta yer aldıklarını da ilan etti.
12 Eylül’ün yarattığı “apolitik” iklim bu kültürün de önünü açtı. Her eve giren video, bir günde çekilen ve popüler olan bir şarkıdan adını alan arabesk sanatçıların filmlerini, defalarca kiralık kasetlerde izlettirdi o dönem pek çok insana. Bu arabesk kültür o kadar hâkim hale geldi ki kaliteli sinema, konser, müzik dinlemek pek çok ortamların “kabahat” halini de aldı. Siyaset de dahil her şey arabeske dönüştü. Partiler mitinglerine sanatçıları çıkarmaya başladılar, kalabalık toplamak için.
Bu mesele çok ciddi ve uzun. Bunlardan söz etmemin nedeni bugün de Türkiye’yi -o dönemle aynı içerikte olmasa bile- bir “arabesk” kültür ile oluşturulmuş ve dünya görüşüne sahip bir anlayışın yönetmesi. Türkiye’yi o “dolmuş”un içine koyduğunuzda mesele net olarak ortaya çıkıyor.
AKP’nin oyu düşmüyor
CHP’nin birinci parti çıktığı 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin belediye meclisi oy oranı yüzde 34,48, AKP’ninki ise yüzde 32,42’dir. Başkanlık seçim oranları da 37’ye 35’dir. Ama yerel seçimin farklı dinamikleri nedeniyle başkanlık yerine belediye meclis üyelikleri kıyas için hep sağlıklı veridir. Günlük yaşanan gelişmelere göre AKP ile CHP’nin oy oranı değişiyor. Aralık ayında Suriye meselesi AKP’ye yarıyor, 19 Mart operasyonu doğal olarak CHP’ye. Ve seçimlere 3 yıl var.
Mayıs ayında anket yapan 16 firmanın ölçümlerinin ortalamasına göre CHP’nin oyu yüzde 33,4, AKP’nin oyu ise yüzde 30,7.
31 Mart seçim sonuçlarına göre CHP’nin oyu yaklaşık yüzde 1, AKP’nin ise yüzde 2 düşmüş. Bu farklılık anketlerdeki yanılma paylarına yakındır. Yani bir değişiklik olmadığını da söylemek mümkün.
İşte kafa karıştırıcı mesele de burada başlıyor. Memlekete iyi ve yolunda giden hiç ama hiçbir şey yok ama AKP’nin oyu düşmüyor. O dolmuş yolcularının hoşlanarak dinlediği ve içinde acıdan başka hiçbir şey olmayan şarkılardan birinin içinde gibiyiz.
2005 yılında 200 liraya 140 euro alabiliyordunuz. Şimdi ancak 5 euro alabiliyorsunuz. TL cinsi kazandığınız paranın da bu süre içinde arttığını söyleyecektir iktidar taraftarları. Çünkü onların her konuya ilişkin kendilerine mantıklı gelen, izledikleri ekranlardan aldıkları emanet cümleler vardır. Ama matematik mutlaklığı ifade eder. 200, 140’a eşitken neden 5’e eşit hale geldiğini matematikle ifade edebilirlerse ikna olun. Dünyadaki ilk 500 üniversite arasında Türkiye’den hiçbir üniversite yok. İlk bindeki sayı da 18’den 11’e düşmüş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “güzel günlerin” yakın olduğunu bir kez daha anlatırken, 2023 seçimlerinden bu yana 2 yıl geçtiğini ve bir ülkenin 30-40 yılda yaşayacağı iç ve dış krizlere bu 2 yılda muhatap oldukları ama bunların hepsini de atlattıklarını açıkladı. Dünyanın en yüksek 6’ncı enflasyonuna, en yüksek 2’nci yüksek faizine sahip ülke Türkiye. Ve son 2 yılda iktidarın kendi ürettiğinin dışında bir krize muhatap olunmadı. Memleket uzun süredir her anlamda kötü yönetiliyor. Bu somut bir gerçek. Ama iktidar partisinin oyu dramatik düşmüyor bütün bu olumsuz tabloya karşın.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de “en zoru geride bıraktık” açıklaması yaptı. Son maliye bakanları için bir “nakarattır” bu. Ama bu “en zorun” neden yaşadığımız kısmı hep eksik. Bankalardan kredi alamayanlar çek kullanmaya başladı. Bu da karşılıksız çıkan çek oranını yılın ilk 4 ayında yüzde 50 arttırdı. Sanayide çalışan sayısı da 1 yıl için yaklaşık 1,5 milyon azalmış. Bunlar iktidarın hep dile getirdiği “büyümeyi” sağlayan üretim tarafının olumsuz tablosu.
AKP’nin parti organlarında yapılan toplantılarda anketlerde 2’nci parti çıkmalarının hiçbir anlamı olmuyor, tartışma konusu bile yapılmıyor. Kimse bunu bir panik ya da sıkıntı nedeni olarak görüp gündeme bile getirmiyor. CHP’nin kalabalık mitingleri, Özgür Özel’in performansı da AKP’nin strateji toplantılarının bir gündem maddesi değil. Ekonomik sıkıntılar, “terörsüz Türkiye” hamlesinin yansımaları ele alınıyor. Memleket meselelerinden Kayseri milletvekilinin ortaya koyduğu kadar kopuk değiller.
En çok ciddiye aldıkları gündem maddesi ise Devlet Bahçeli’nin açıklamaları. Özellikle ima içeren açıklamaları hayli tartışılıp konuşuluyor.
Dolmuş demişken; Bahçeli’nin sıkı bir Ferdici olduğu sır değil. Şoförlüğünü de çok sık gördük. AKP’nin o masalarındaki merak bizde de fazlasıyla mevcut. Galiba bu dolmuşun nereye gideceğini hep birlikte öğreneceğiz. Yol boyunca mecburi herkes Ferdici de olacak galiba…